..Ve adaylık süreci başladı..
Dün itibariyle.
Zaman kısa.
Partiler nasıl bir strateji belirleyecek?
Göreceğiz…
Ama 7 Haziran'dan gelen yansımanın "ders-i ibretiyle" hareket edecekleri muhakkak!
***
Çünkü "Aday listeleri"
Çok ama çok; "tartışılır" idi…
Yanlışlıklar…
Haksızlıklar…
Adaletsizlik…
Keyfiyet ve "adamcılık" inanılmaz bir "tescile" sahipti…
Özelliklen de AK Parti için bu aleniydi…
***
Örnekleme yaparsak; Diyarbakır!
Kim ya da kimler hangi kritere "dayalı" 219 isim arasında; 11 kişilik "liste" belirledi…
Bilemiyorum.
Ama rakibe karşı…
Yani HDP'ye "teslimiyet" listesi ancak bu kadar olabilirdi diyebilirim?
Ki defalarca buradan yazdım...
Ve yine; "ancak" bu kadar "birbirine" hasımlık duyan isimler alt alta sıralanabilir?
***
Şu.
Veya bu demeyeceğim.
Bilumum.
Bir üst sıradaki, bir alt sıradakiyle "hasımlık" içindeydi.
Öyle ki; "sıralamadakiler" ben çıkayım, alttaki çıkmasın.
Küçük olsun.
Az bir "sandalye" sayısı olsun; "ama hepsi benim" olsun.
Niyet parti değil, şahsi idi.
***
Teşkilatların "itibarsızlaştırılma" hamlesi.
Küskünlük.
Yoklamalar.
STK’ ların görüşleri.
Derneklerin "oylamaya" katılımı.
Ankara "istişareleri"
Bunca "elemasyona" rağmen, Diyarbakır için ortaya çıkan tablo yukarıdaki gibi oldu…
Vahim netice.
***
Ya; seçim sürecindeki "aktifsizlik."
Nihayetinde!
AK Parti, Diyarbakır dâhil "benzer" durumdaki Güneydoğu illerinde "duvara" tosladı.
Kayıp verdi.
Hatta "cinayetler" dahi işlendi.
***
HDP'nin, örgütün sandık hâkimiyeti!
Oy tehdidi.
Seçmenin "korku" algısına kapılması.
Sandıktan çıkan sonuçta "önemli" etken olduysa da.
En büyük yarayı AK Parti "liste şuursuzluğunda" keseri ayağına vurmasıyla yaptı.
Tabiri caizse, HDP'ye çalıştı.
Öyle ki.
Her hamle, her siyasi söylem.
Miting dâhil.
HDP'nin "değirmenine" sanki su taşımaya konuşlandırılmıştı.
***
Peki, 1 Kasım için nasıl bir strateji benimsenecek?
Mevcudiyetle mi?
Yoksa liste değişimine gidilecek mi?
Doğrusu!
İki durumda da; "küskünler, yanlışlıklar, adaletsizlikler" ordusu oluşacak.
Ama AK Parti’nin bu noktada "ders-i ibretle" hareket etmesi gerekir.
Ki, tahribatı ve oluşabilecek gerilimi "minimize" edebilsin.
***
Oluşacak kadro.
11 kişilik.
Tıpkı bir futbol takımı gibi "olması" gerekir.
Herkes.
Ama herkes görevini bilmeli…
Becerisini "üstlendiği" görevde, "sahaya" yansıtarak sergilemeli.
Bu seçim; kıran kırana bir "maç niteliğinde" olacak?
Çünkü AK Parti "varlık ile yokluk" sınavı verecek.
***
O'nun için.
AK Parti, "kadro" seçiminde; hafızasız olmamalı.
Kriterler önemli.
Özellikle, aday açısından…
Partiyi bilmeli, tanımalı, samimiyetle ferdi olmalı.
Sokağı.
Vatandaşı.
Seçim bölgesini "iyi tanımalı", havasını solumalı, "halet-i ruhiyetini" yaşamalı.
Konuşabilmeli.
***
Halk nezdinde; "karşılığı" olmalı.
İtici değil.
Kucaklayıcı, sempatik, sevecen.
Çantacı değil.
Yerli.
Halk deyimiyle; "şehrin evladı" olmalı.
***
Hırsızlığa.
Yolsuzluğa.
Hak ve hukuk gaspını icra etmiş kişiler olmamalı.
Seçmen bu "hırsız da nerden çıktı" dememeli?
***
Velhasıl!
AK Parti Diyarbakır özelinde.
Güneydoğu'da.
Ki 7 Haziran'da bu bölgede "hezimete" uğramıştı.
1 Kasım'da.
Aynı akıbete uğramak istemiyorsa; "hafıza" tazelemelidir.
Aksi takdirde!
Maça bir sıfır yenik başlamış olacak.
***
HDP NE YAPACAK?
HDP için…
Liste değişimine "önemli" ölçüde gideceğini sanmam.
Ki, "oylar" adaya dayalı değil.
Parti felsefesi.
Ve savunulan misyona dairdir.
Onun için; "liste hatası, liste küskünlüğü, yanlışlığı" pek olacağına ihtimal vermiyorum.
Olursa da; "sürpriz" bir kapsamda olmaz.
***
Ama bir sinyal…
Seçmen'in fikriyatına dair.
1 Kasım'da…
Ülke sathında CHP önemli bir "değişim" rüzgârı estirecek gibi görünüyor…
Hiç kuşkusuz ki…
Tabela partisi olduğu Güneydoğu'da da; "ciddi bir" canlanma yaşayabileceğini söyleyebilirim…
Emareler bu yönde…
SEÇİM KABİNESİ?
Velhasıl…
Nihayetinde; "bir kabine" oluştu.
Ancak becerebildiler.
Seçim kabinesi.
Ömrü, 2,5 aylık.
Her ne kadar; "4 yıllık bir hükümet gibi çalışılacak" deniliyorsa da.
Ne mümkün?
***
Varlık…
Sadece "sistemin işleyişinde" direksiyona hâkim olmak.
Ötesi yok.
Ki hükümetin belli bir "programı da" gözetmesi beklenmiyor.
Lakin.
Ekonomi'deki "küresel" dalgalanma.
İç'teki tahribat.
Siyasi uzlaşmazlık...
***
Terör.
Şiddet.
Kan ve gözyaşı.
Güneydoğu'daki sosyo-ekonomik girift yapı.
Toplumsal "belirsizliğin" yarattığı travma.
Peki, bunların "tedavisi" için, çare olunacak mı?
Sanmam.
Çünkü "enkaz" asli kabineden kaldı.
***
Eee…
Asli yapının yarattığı tahribatı.
İki aylık "ömre sahip" hükümetten "onarımı ve sağlıklı" hale dönüştürülmesi, beklenilemez.
Nitekim!
Kabine üyeleri.
Yeniler de dâhil görevleri için sadece "direksiyon hâkimiyeti" diyorlar.
Mevcudiyet; "şarampole" yuvarlanmasın.
***
Kimse karar verici değil.
Zaman tüketimi...
Neyse…
Kolay gelsin diyelim.
1 Kasım'a ne kaldı ki?
Bu arada.
Şehr-i Diyarbekir'in de temsiliyeti güçlendi.
Kabine de; "iki isimle" var…
Cevdet Yılmaz ve Kutbettin Arzu…
Sevindirici.
İki bakanımızı da kutlarım…
Başarılar.