YARGI 'VESAYET' ALTINDA
Eklenme: 4/30/2015 12:00:00 AM

Ne oluyor ya?
Adalet mekanizması.
Bu kadar mı; "hizipleşir?"
Korkunç.
Toplum,
Mülk,
Devlet nizamı.
Ne yazık ki, "bu girift" yapıyla, tarumar olmuş durumda!
***
Kim ne derse desin?
Hangi savunmanın, "kalkanına" sığınırsa sığınsın.
Adaletin…
Özellikle hafta sonu!
Yani, 48 saat içerisinde "yaşadığı" kabul edilemez.
İtibar sıfırlaştı.
***
Düşünün…
Bir hâkimin "tutukladığını" diğeri serbest bırakıyor…
Hâkimin serbest bırakma kararını, savcı "yerine" getirmiyor.
Direniyor.
Sonra, bir başka hâkim çıkıyor; "serbest bırakma" kararını "yok hükmünde" sayıyor.
Peş peşe kararlar…
Sonunda; "çelişkiler" yumağı içerisinde, adalet hükmü?
***
Gel de akıl erdir.
Bir de; HSYK…
İki hâkimi "yetki gaspıyla" açığa alıyor…
Polisleri Şanlıurfa'da tahliye eden, hâkimi de.
Açığa aldığı hâkimlerin yerine atama yapıyor.
Ve o atanan hâkimlerden biri karar veriyor.
Verilen; "tüm kararları" yok hükmüne sokuyor.
***
Velhasıl!
Yargı'daki bu manzaraya "gel de" adalet var de?
Mümkün mü?
Hangisi doğru?
Hangisi yanlış?
Hangisi "adil" hangisi "kumpaslı" karar vermek zor.
Kime inanacaksın meçhul?
***
Halk deyimiyle.
Adalet hal-i hazırda "Arap saçı" gibi!
Bir taraftan; Pensilvanya,
Bir taraftan siyasal iktidar,
Bir taraftan, farklı kuvvetler.
Totaliter bir yapıyla "gözü bağlı, elinde terazisi" olan kıza karşı "tacizde" bulunuyor?
***
İtibar sıfır.
Güven yerlerde.
Kısacası.
Olayın "kronolojik klibi" çok şey söylettiği gibi.
Sağlıksızlaştırıyor.
***
Ama!
Bir ülkeye suikast yapılacaksa…
Bir toplumu "çatışmalı" ortama sokacaksan.
Bölüp-pörçük edip, kolay lokma haline getirmek istiyorsan.
Hiç kuşkusuz ki, "adalet" terazisine yönelik suikast yapman gerekir.
Şuan için;
Türkiye işte böylesi bir, "suikastın" eşiğinde…
Ürkütücü…
***
Sonuç; nere varır bilmem!
Ama gidişat vahim…
Lakin ülkenin selameti için;
"Yargı" tez elden, yaz-boz tahtasından kurtulmalı.
Psikolojik bir travma tedavisi şart.
Aksine!
Ya da, "olabilirlik" noktasında, fikri duruş sergilenirse.
Hiç.
Ama hiç "hayra" bir yarınlardan söz edilemez.
Tükeniş, yıkılış ve parçalanma kaçınılmaz olur.
***
CHP'NİN VAATLERİ CAN SUYUMU?
Müdavim bir okurum soruyor.
CHP'nin "seçim vaatleri."
Parti için.
CHP'deki "bölünme-hizip" yapı için.
Tekçi.
Vesayetçi düşüncenin tedavisi için.
***
Emekliye.
Asgari ücretliye.
Kısacası.
Sosyal hayata dair vaatleri.
"Bir can suyu" olabilir mi?
Doğrusu!
İlk kez, CHP mirasını yediği "halkçı" duruşa meyil göstermiş.
***
.Ve sosyal yaşama odaklı, somut vaatlerde bulunuyor.
Hiç kuşkusuz ki.
Mutlaka "toplum" nezdinde, bir karşılığı olur.
Ama velâkin!
Kılıçdaroğlu'nun, "siyasi zikri", düşündürüyor.
Ya yine; "bukalemun siyaseti" güdülürse.
***
İşte bu noktada.
Emeklide,
Asgari ücretli de; "aman ha" evdeki bulgurdan olmayalım, kaygısı yüksek.
Neme lazım!
Eee.
Bir kova suyla, "can suyu" olur mu?
Bilmem.
Yorum sizin, takdir sandığın.
***
DİYANET KARŞITLIĞI?
HDP'nin hedefi ne?
Anlamış değilim.
Neden; Diyanet İşleri Başkanlığı ve Zorunlu Din dersine "bu kadar" aşırı tepkili.
Ortaya koyduğu gerekçeler.
İleri sürdüğü tezler.
Elbette ki, "haklılık" yönü söz konusu.
Ama!
Var olan yanlışlara, zafiyetlere "yorgan yakmak" yanlış.
***
Demirtaş'ın son ifadeleri.
Diyanet İşleri Başkanlığı'na "bela" demesi.
Dün de!
Taksim için yaptığı benzetme.
Kabe'yi "örnek" vermesi.
İşçiler için de, "Taksim" öyle, yakıştırması.
***
Hakikatten; "bela" bir iticilik yaratmakta.
Hem kendi tabanında.
Hem de Güneydoğu'nun ekseriyetine.
Bu çıkış.
Bu tepki üretici "dine karşı" icra edilen söylem, HDP'nin hiçte hayrına değil.
Tabiri caizse!
Bu meyandaki her cümle; "ayağına" bir kurşun misali.
***
Demokrasiden.
Özgürlükten.
Din ve inanç özgürlüğünden.
Yaşam serbestiyetinden.
Kültürel zenginlikten söz edeceksin.
Sonra da; yüzde 99'ü Müslüman olan ülkede "Dini ve İnancı" hedef tahtasına alacaksın.
Yanlış.
***
Nitekim!
Bir çok okurumun.
Özellikle, muhafazakâr dediğimiz HDP'liler.
Tepkili.
"Bu da nerden çıktı" diyor.
Dün akşam.
Grup Başkanvekili İdris Baluken, konuğumdu.
İzleyicilerden onlarca soru "bu noktada" aldım?
***
HDP.
7 Haziran'da "sandığa" takılmak istemiyorsa.
Yakaladığı rüzgarın "hızını" düşürmek istemiyorsa.
Din ve İnanç "hassasiyetini" dikkatte alarak.
Ağzındaki bu sakızı atmalı.
***
Akdemir soyisimli bir okurumun dediği gibi.
Yahu.
Türkiye hal-i hazırda "bir cemaatle" baş edemiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı kalkarsa.
Her yerde "Bir Diyanet İşleri" ürer ki.
Bir adım sonrası; "enva-i karmaşa, kargaşa ve çatışma" olur.
Hatırlayın.
Cemaatte "Dinayette karşıydı?"
***
Nitice itibariyle!
Diyanet İşleri Başkanlığı "revizyon" ister.
Hem idari.
Hem felsefi.
Hem de, mezhepsel bazda; "ayrıştırıcılıktan" kurtarılmalı.
Asli ve ulvi "vasfına" döndürülmeli.
Ama "bela" deyip "büyük belalar" yaratılmamalı.