Dostluk, sevgi, barış ve kardeşlik.
Dayanışma, yaşam sevinci ve özgürlük.
Paylaşmak, var olmak ve sorumluluk üstlenmek!
Bunların tümü toplumun "hayat" dinamiklerinin halkalarıdır.
Biri diğersiz, diğeri tümsüz olmaz.
Var olmanın olmazsa olmazlarıdır.
Tabi bunları "yaşatan ve üreten" kriterleri bir arada tutan da "Kültürel" değerlerdir.
Gelenektir, görenektir, örf ve adetlerdir.
Onun içinde; bir milletin "değer" verilen argümanları, yaşam şekilleri o milletin "Milli kültürüdür".
Yeter ki özgürce yaşayabilsin.
***
Bayramlar!
Taktir edersiniz ki; her millette "var olan" bir gelenektir bayramlar.
Her milletin kendisine "özgü" özel günleri vardır. Ve bu günleri "tarihleri" boyunca kutlayarak, bugünlere gelirler.
Ama öyle "günler var ki", bunlar "özelden" çıkıp, evrensellik kazanıyor.
Tekilden çıkıp, çoğul oluyor.
İşte o evrensellik kazanan, tekilden çıkıp, çoğulluk kazanan "kültürel" değerlerden biri de;
"Nevruz" bayramıdır.
Yüzyıllara dayalı bir geçmişe sahip!
Bugüne münhasır değil.
Kimileri 5 bin yıllık geçmişten bahsediliyor.
Dinler, diller, renkler "farklılık" gösterse de, "anlam" noktasında; kucaklayıcıdır; Nevruz.
Kelime anlamıyla "yeni bir gün".
Yeniden doğuş.
Baharın müjdeleyicisi.
Özgürlük.
Kurtuluş.
Başkaldırı.
***
Evet. Dünyanın en eski bayramı Nevruz.
Ne yazık ki; iki yıl öncesine kadar; Nevruz "denildiğinde", Güneydoğu'da, Kürtler "arasında" bir tarafta sevinç rüzgarları eserdi, diğer yandan da, şiddet, kan, gözyaşı ve korku hakimdi.
Günler, değil, haftalar değil.
Aylar öncesinde; "karamsarlık" çökerdi.
Aman ha olaylar yaşanmasın.
Şiddet olmasın, kan dökülmesin.
Geçtiğimiz yılın "Nevruz Bayramı" kutlamaları sonrasında gazetenin manşetini hatırlıyorum.
Sevinç ve gururla, "Sağduyu kazandı, olaylar yaşanmadı" diye başlık atmıştık.
***
Neden di, niçin di, ney di?
Nevruz denilince herkesin "üzerine" sinen korku ve endişe.
Barışın, kardeşliğin, hoşgörünün, sevginin ve özgürlüğün "evrensel" tanımına sahip olan Nevruz Bayramına, böylesi "kötü" bir çağrış getirmenin "nedenleri neydi?".
Aslında hepimiz biliyoruz.
Tabi ortamı oluşturanlar da biliyordu.
Ama bugün; artık "sinen korku ve endişe" yok.
Herkes "Nevruz'u" kendi tanımlama şekline göre, örf, adet, gelenek ve göreneklerine "uygun" bir kimlikle kutluyor.
Yarın, Diyarbakır'da, Güneydoğunun birçok kenti de.
Kısacası Türkiye'nin her coğrafyası Nevruz kutlanacak.
Farklı etkinlik ve organizasyonlarla.
***
Türkler kadar, Kürtler için de Nevruzun "anlamı ve önemi" büyüktür.
Kürtler Nevruz'u;
Direnişin, Kurtuluşun, Başkaldırının "simgesi" olarak görüyor.
Zalim Dehak'tan kurtulabilmek adına Demirci Kawa'nın yaktığı "ateşe" anlam yüklüyor.
Türkler ise, Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı ve 12 Hayvanlı Türk takviminden yeni yılın başlangıcı olarak görülmekte.
Buna göre "simgeler" yüklemektedir.
***
Farklılık zenginliktir.
Önemli olan bu farklılıkların yaşam alanı içerisinde bütünleşmesidir.
Sıkı sıkıya kenetlenmektir.
Bilmeliyiz ki, Türkler de, Kürtler de, Lazlar da, Çerkezler de, Zazalar da.
Sunisi, Alevi'si.
Bunlar yaşadığımız coğrafyanın "farklı kültürlerini" teşkil ediyorsa da, varlığın "asil unsurlarıdır"!
Değişen, gelişen ve büyüyen yarınlar.
Nazım Hikmetin ifade ettiği gibi;
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür.
Ve bir orman gibi kardeşçesine."
***
Şimdi den; Nevruz'a ve piroz be.
Nevruz'unuz kutlu olsun.
Nice Nevruz Bayram'larına.
Sağduyu içerisinde; Nevruz'a "yakışır" ortam ve güzellikle kutlamak, hepimizin ortak dileği olsun.
Ne "özgürlük ateşine" gölge düşürülsün.
Ne de, "yeni gün", birilerinin provokasyonuna kurban edilsin.
Sonuç itibariyle diyorum ki;
Toplumlar "farklı kimlikleri" bağrında tutuyorsa ve yeşertiyorsa, o vardır.
Birlik ve beraberliklerini korudukları sürece "farklı kimlikler" yaşama hakkına sahip olurlar.
Ötekileştirme, ya da "yok sayma" anlayışı, daima toplumların "bütünlüğüne" zarar getirdiği gibi, kardeşliğini ve birlikteliğini "bozmuştur"!
Onun için; tarih sayfalarını "iyi okumak" ve iyi tahlil etmek gerekir.
Çünkü Nevruz; "evrenseldir"!