Yaşam Felsefesine altın küpe!
Eklenme: 7/28/2012 12:00:00 AM

Öyle ya,

Günlerden cumartesi.

Resmi tatil!

Hava da,

Bir hayli sıcak ve kavurucu.

Malum,

Ramazan-ı Şerif ayındayız.

Maşallah diyelim.

çeyrek zaman dilimini tükettik.

***

Evet, hafta içerisinde;

Dehşetli hadise ve bölgedeki cereyan eden meseleler hayli yordu.

Enva-i olumsuzluklar yaşandı.

Gündem yoğun.

Bu yoğunluk için diyorum ki;

Biraz dinlenme ve fikri mülahazalara mola diyelim!

Şöyle, biraz insan-ı değerlerimizi,

Pek tabi ki, tabi olduğumuz İslamiyetin yüceliğindeki hayat felsefesine atfen sohbetimiz olsun.

***

Ancak,

Bu hasb-i hale geçmeden önce!

Düne özgü,

Yaşadığım ve pek tabi ki, yayıncılık sorumluğu noktasında, bahsetmek gereken bir mevzu var.

Şöyle ki,

Diyarbakır Söz'ün,

Yayın ilkeleri ve sorumluluk hassasiyetini anlatmama gerek yok.

Onu sizler,

Bizden daha çok biliyor ve değerlendiriyorsunuz!

***

Ki bu,

Değerlendirmeniz ve katılımcı ruhunuzdadır ki, 21,5 yıldır, "kesintisiz" sizlerleyiz.

Ve bayrağı aldığımız günden buyana, tavizsiz gidiyoruz.

çünkü;

Bu kentin tüm sorunları bizi ilgilendirmektedir.

Yol, su, elektrik, yatırımlar, trafik, alt yapı vs.

Hepsine karşı duyarlı olmaya çalışıyoruz.

Tabi bunu yaparken bazen kurumların, siyasilerin hedefi haline de gelmiyor değiliz!

Geliyoruz.

Ama sizlerin desteği ve hakikatin gerçeğiyle bunlar bizim için hiçbir anlam teşkil etmiyor.

Esas olan, "sizlersiniz"!

Zaten,

Dün olduğu gibi bugün de bizim kurumlara, siyasilere, kent idarecilerine şirin görünmeye ihtiyacımız yok!

***

Bunları,

İfade ettikten sonra, gelelim dün sabahki diyaloguma!

Malum;

Dünkü gazetemizde asfaltla ilgili bir haber çıktı.

Haber;

Büyükşehir Belediyesi 2 gün önce yaptığı asfaltın 2 gün sonra çöktüğü, aşındığı, açıldığı" yönünde idi.

Sabah büroya geldiğimde arayan ilk isim;

Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir oldu.

Hassasiyetimizden dolayı önce teşekkür etti.

***

Gazetede,

Haberi okuduktan sonra asfaltın yapıldığı yere gitmiş.

Burada incelemede bulunmuş.

Ve bizim tespitimizin dışında daha fazla eksiklikler tespit ettiğini söyledi.

Şöyle dedi;

9 imalat hatası tespit ettim.

İşi yapan müteahhidi çağırdım.

Ona gerekli uyarılarda bulundum...

***

Satır arasında,

Resmin çekildiği yerin henüz bitmediğini.

çökmenin,

Bu nedenle olmasının da olağan olduğunu söyledi.

Ama bu haberin,

Tespit edilen 9 imalat hatasının ortaya çıkmasına vesile olduğunu belirtti.

Baydemirin;

Sorunlar karşısında ve basına yansıyan haberlerle alakalı "hassas" olduğunu biliyorum.

çünkü göreve geldiği günden buyana, "bu duyguyu" hep gördüm.

Dün sabah bir kez daha gerçekleşti.

***

Diyeceğim;

Bazı kurum yöneticileri gibi önyargılı davranmıyor ve davranmadı!

Bu vesile ile demek ki bizler ve haberi yapan muhabirimiz Ayhan Yaşar doğru bir iş yapmış olduk.

Baydemir ekledi:

Yapıcı, yol gösterici, art niyetli olmayan yaklaşım ve haberler bize ışık tutuyor.

Ne diyelim darısı diğer idarecilerin başına.

***

Ve gelelim;

Sizlere haftanın yorgunluğunu attıracak,

Beyinen de, dinlendirecek, yaşam felsefesinin kulağına da küpe olacak, sohbetimize!

Aslında,

Sohbet değil, tarihte yaşanmış ama ders-i ibret icra eden, iki hikyeyi size aktarmak istiyorum.

Biri,

Cennet komşusu,

Diğeri de ben fakir değilim.

***

İsterseniz,

Cennet komşusundan başlayalım.

Evet,

Zamanın birinde, padişah şehri dolaşmaya çıkmış.

Tebdili kıyafetle.

Yanına da kölesi var.

Kendince;

Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemiş.

Mevsim kış.

Hava buz kesiyor.

Dondurucu!

***

Derken,

Yolu bir mescide düşüyor.

İçeri giriyor.

İki yoksul bir köşede titreyerek oturuyor.

Belli ki gidecek başka yerleri yok.

Sohbet ediyorlar, kendi aralarında.

Padişah bu merak ediyor.

Yanlarına sokuluyor.

Yoksul olanlardan şakacı olanı soğuk havadan şikayetçi.

Diyor ki;

Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım!

Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem, pabucumu çıkarıp kafasına vuracağım.

***

Sakin duran arkadaşı merakla soruyor.

Sen,

Onu nasıl cennete sokmayacakmışsın?

Cevap veriyor şakacı;

Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın.

Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem!

Ve gülüşürler.

***

Yanlarına sokulan Padişah kölesine söylenir.

Sakın ha,

Bu mescidi ve adamları unutma!

Padişah kölesiyle,

Saraya dönünce mescide adamlarını yollar.

Ve o İki fakiri alıp saraya getirirler.

Korku ve panik içerisindeler, iki yoksul!

Zavallılar başımıza neler gelecek diye korkuyla bekleşirken,

Yanlarına gelen köle "onları dayalı, döşeli bir odaya yerleştir"

***

Ve söylenir;

Burada yiyip, içip yatacak, padişahımıza dua edeceksiniz.

Cennette size komşu olmasına karşı çıkmayacaksınız!

Şimdi sormak istiyorum;

Padişah ne iyi kalpli imiş, değil mi?

Bilemiyorum yorumu siz okurlara.

Ama bilesiniz ki;

Peygamberimiz efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V) yoksula yardım edeni şöyle övmüş!

"Bir mü'mini dünya dertlerinden kurtaranı,

ALLAH, ahiret dertlerinden kurtarır."

***

Gel gelelim; "ben fakir dağilime"

Zamanın birinde;

Zenginlerden biri, İbrahim bin Edhem Hazretlerine bir kese altın getirmiş!

Takdim ederken de şöyle demiş:

"Bunu kabul buyurun."

İbrahim bin Edhem Hazretleri:

"Ben fakirden bir şey almam" demiş.

Zengin olan şahıs:

"Ben Fakir Değilim ki," diyerek kendisinin zengin olduğunu ima etmeye çalışmış.

İbrahim bin Edhem Hazretleri ima sözüne karşı şu soruyu sormuş:

"Peki, bu sahibi olduğun servetten daha fazlasına sahip olmak ister misin?"

***

Zengin olan şahsın hiç teredut etmeden cevap vermiş.

"Elbette"

Bu söze karşı İbrahim bin Edhem Hazretleri şöyle demiş:

"Peki, bu hlin fakirlik değil de nedir?

Sen bana verdiğin şeye, benden daha fazla muhtaçsın."

Evet,

Yaşam felsefesine "altın küpe" olacak, iki hikye!

Bilmem siz,

Kendinize ve yaşam içtihadınıza ne kadar "ders-i ibret" ihdas ettiniz.

Pazartesi görüşmek üzere!