Hayat kimi zaman uzun, kimi zaman da kısadır. Ama uzun soluklu bir maratondur. Maratonun koşucusu da insan olduğu için; ister bir gün, ister bin gün. İster bir yıl, ister yüz yıl olsun. Önemli değil. Önemli olan; hayatı tanıması, bilmesi ve yaşamasıdır. Demem o ki; yaşamı idame eden insan; hayat maratonunda hep mücadelecidir. Ve bu mücadelelerinin de ortak paydası beslediği hayallerdir. Elde etmek, ona kavuşmak, ulaşabilmek. Bu da; çabadır, gayedir ve en önemlisi azimdir!
***
Yaşamın zaman tünelinde her zaman istediğiniz gibi bir işlem olmaz. Daima olması da mümkün değildir. Kimi zaman ulaşılır kimi zaman da ulaşılmaz. Üstadın dediği gibi; hayatı öğrenmenin en gerçekçi yolu; Yaşamak ve Mücadele etmektir. Çünkü Yaşam Maratonu koşarak öğrenilir, yaşayarak sahiplenilir. Onun için zaman sarf edildikçe; beklentiler, istekler ve hayaller sıra-sıra dizilir. Her adım, her nefes alış, her ifade o hayaller kervanında bir beklentiye işaret eder. İşte en önemli etken burda o beklentilerin sıralamasındaki tercihtir. Ve bu tercihteki koşuldur önemli olan. Yani en gerekli, en acil olan nedir onda karar kılmaktır? Tespit ettikten sonra ilk hamleyle gerçekleştirebilmenin adımını atmalıyız. Ki atılacak o hamle; başarının motivasyonudur Aksi taktirde; gayesiz ve amaçsız hedeflere yönelmek, ilk adımda hezimeti yaşamaktır.
***
Evet! Azim, istikrar ve güven! Bu üç önemli yaşam ilkesi, aslında hayatın da karakter yapısını ortaya koymaktadır. İnsanoğlu yaşam maratonunda başarıyı hedef almışsa ki alması gerek. Onun içinde; çok çalışması lazım. Umutların tükenmemesi, hayallerin gerçekleşmesi için! Kritik bir başka önemli nokta ise; sorumluluk! Her ne kadar; kendi yaşam maratonunu koşuyorsa da, bilmelidir ki aynı kulvarda kendisinin dışında başkalarının de koştuğunu. Şeffaf olmalı, güven vermeli. En önemlisi; pembe gözlüklü olmamalı, uzun soluklu olmalı.
***
Çok insan tanıyor ve biliyorum; Hayat maratonunda nelere sahip olduğunu. Yokluk içerisinde varlık oluşturduğunu. Hani derler ya; Hayata sıfırdan başlamak diye. İşte bu azmi yüreğinde ve beyninde yeşertenler, hayatı çok iyi tanırlar. Çünkü yokluğu bilgi için, çabayı da, öğrendiğini de; hayat maratonunda aşama aşama, sarf eder. Bu da onu daha usta, daha eğitici ve hatta başarılı kılar. En önemlisi; hayatın sorumluluğunu öğrenir. Kimilerinin hayatı tozpembe görme gibi taktığı gözlükleri o takmaz. Biliyor ki; hayatın kendisi şeffaf onun içinde şeffaf bakmalı, gerçekçi olmalıdır. Nokta değil, virgülle. Eğilmek değil, dik durmakla. Sinsi değil, dürüst olmakla. Yalan değil, doğru olmakla Yaşam maratonunun ipini göğüslediğinde işte başarı diyebilir.
***
Ve o düşünür hayata ilk adım attığı gün bir daldım, filizdim! Ama bugün; ağaç doldum. Dal-budak saldım. Hem yeni açılımlar hem de kol-kanat germe noktasında; gölgeyim. Demek ki; azmin, güvenin ve istikrarın artık en önemli mevkisindeyim. Çünkü başarıyı elde etmişim, hayallerime kavuşmuşum. Bundan sonrası; yeni hayallere yelken açmaktır. Ve diyorum ki; en güzel hayat, en mukaddes yaşam bu olsa gerek. Yoksa birilerinin sırtına binmekle. Birilerinin hazır sofrasına konmakla. Birilerine uşak olmakla. Babadan kalma mirasla. Ne hayat maratonu koşulabilinir, ne de azmin zaferine ulaşılabilinir. Sonuç itibariyle; sizin olmayan hiç bir şey sizin değildir. Çünkü o esas sahibinindir.
***
Garipsediğinizi hisseder gibiyim! Bu kadar lafın altında ne çıkacağı. Amaç ve gayenin ne olduğuna ilişkin. Haklısınız. Aslında; yolu uzattım. Uzatmamdaki neden de, hayatın ne kadar derin anlamlar içerdiğini hatırlatmak. Ve bu hatırlatmanın içerisinde; bizlerin nelerle meşgul olduğunu kıyaslamak. Yoksa iki satırla meramımı anlatırdım. Babası trafik kazasında sakat kalan 13 yaşındaki Dilan Arukun yaşam maratonunu! Yaşıtları okul okurken, tatil yaparken, parklarda çocukluğunu yaşarken; o hayatın zorluğunu omuzlamış. Küçük ve çelimsiz bedeniyle. Omuzladığı yük ise hayatın devasa yükü. Ama kendisi; Azim demiş, güven demiş, istikrar demiş.
***
En önemlisi; hayatın uzun soluklu yaşam maratonuna göğüs germiş. Amacıma ulaşacağım. Hayallerimi gerçekleştireceğim. 8 nüfuslu ailenin küçük kızı dahi olsam, omzuma konulan yükün altında ezilmeyeceğim. Çalışacağım, kazanacağım üstlendiğim görevi yerine getireceğim. Ailemin geçimini sağlayacağım. İşte meramım, işte anlatmak istediğim bu. Tabi bunu söylerken Dilan yoksul, Dilan fakir, Dilan becare deyip, duygu sömürüsü yapmak istemiyorum. İnanıyorum ki, Dilanda öyle bir sömürü düşüncesinde değil.. Ancak burada asıl vurgulamak istediğimiz; insanoğlunun yaşam azmidir.. Ama Dilana şu el uzatılabilinir.. Merdivenin ilk basamağını çıkabilmesi için.. O da, kendisinin zikrettiği gibi okumak istiyorum!.. İnanıyorum ki Dilan okursa.. Bugün fidan, inanıyorum ki bu azim, istek ve inanç ruhuyla, yarın ağaç olup, dul-budak salacak. Hem kendisine sığınacakları kol-kanat, hem de dallarının gölgesiyle, birçok kendisi gibi olanı hayatın zorluklarına aşılayacak. Hani bir söz vardır; Anlayan anlar diye.