Yuvarlak masanın dediği; Yol yakin iken?
Eklenme: 11/16/2012 12:00:00 AM

Biliyorum.

Hayli, merak içerisindesiniz.

İki gündür niye yazmıyor, nerde bu adam, niçin kayıplarda diye?

Öncelikle bu soruları ikmale getiren iki günlük maruzatımı anlatayım!

Şöyle ki, İstanbuldaydım.

İki mevzuu ya dayalı zorunluluk idi.

Biri özeldi. Ki o bende saklı kalsın.

Diğeri ise bir düşünce kuruluşunun yuvarlak masa toplantısına katılmaktı gidişim.

***

Peki, bu kuruluş kim ve neler konuşuldu derseniz?

Hani derler ya; yediğin-içtiğin senin olsun, ne gördün onu anlat bize.

Evet, işte o atmosferi burada sizinle paylaşacağım.

Aslında, yazıyı hafta sonuna bırakacaktım.

Ancak, sizden gelen çok sayıda nerdesiniz mesajı nedeniyle, öne çıktı.

Bugün hasb-i hal edeceğiz.

***

Yuvarlak masanın konusu.

Ve kimlerle, durum mülahazasına girdiğimize gelince.

Kısa adı; DPI. Genel konseptiyle, bir düşünce kuruluşu.

Demokratik Gelişim Enstitüsü(DPI).

Londra merkezli.

Kendi tanımlamalarıyla; Uluslararası düzeyde barışın ve demokrasinin inşasını destekleyen bir enstitüyüz!

***

Yani özellikle; çatışma alanlarında, demokratik bir çözüm ortamını geliştirmek.

Bunun için de farklı tarafları bir araya getirmek.

Bilgi, fikir, kaygı ve önerileri paylaştıran bir atmosfer oluşturarak, çözüm üretmek.

Bir ölçüde; Müzakere yolunda, durak ve yol haritası geliştirmek.

Buarada, DPI İngiltere ve Kuzey İrlanda barış görüşmelerinde önemli rol üstlenmiş.

Bir çok kurucu üyesi; görüşme ve müzakere masasında yer alıp misyon üstlenmiş kişilerden müteşekkil!

Anlayacağınız etkin ve kimliksel bazda Avrupada önemli aktörlüğü var.

***

Kuruluşun; İstanbulda icra ettiği ikinci yuvarlak masa toplantısı da bu gayeyleydi.

Konu başlığı da; çatışmaların çözümünde Yerel ve Bölgesel Medyanın Rolü.

Mevzu, ekseriyetiyle bölgemizi ve bizleri ilgilendirdiği için biz de davetliydik.

Tabi bizim dışımızda, Diyarbakırdan, Hakkri, Siirt, Van ve Mardinden birçok isim daha vardı.

Diğer yandan, Ülkenin diğer bölgelerinden de gelenler yok değildi.

Her görüş, her kesim vardı!

***

Ve tabi ki;

Siyasilerden de BDPden Batman Milletvekili Ayla Akat.

Diğer siyasi partiler de davet edilmiş.

Ancak, denilene göre mazeret göstermeden davete icabet etmemişler.

Bu yönüyle yuvarlak masadaki temsiliyet eksik diyebilirim.

Sonuçta masa etrafında buluşan isim listesi, 51 kişi.

***

Toplantının, Moderatörlüğünü Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu yaptı.

Gazeteci Cengiz çandar,

DPInin kurucularından Gazeteci Dr. Paul Moorcraft,

Zaman Gazetesi köşe yazarı Gazeteci Yavuz Baydar,

Ve KONDA Araştırma şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır birer sunum yaptılar.

***

Neler konuştuğumuza gelince.

Doğrusu, 6 saat içerisinde ne konuşulabilinir ki?

Hele ki, sayı 51 olunca. Sunumlar da, 15er dakika.

Kişi başına, kala kala iki üç dakika. Ama çok şey de konuşuldu diyebilirim.

Hepsini, burada zikretmek imkansız.

Zaten, zaman içerisinde oradaki konuşmalar kitap haline gelecek.

Ama konu başlığıyla atmosferin nasıl olduğunu aktarmak istiyorum.

***

Kürt sorunu.

30 yıldan buyana süren çatışmalı ortam.

Türk-Kürt.

Ve ülkedeki diğer etkin kimliklerin, mesele etrafında birbirlerine yaklaşım hali.

Batıda Güneydoğu algısı.

Güneydoğudan Batı algısı.

Alevi-Sünni.

***

Beri yanda;

İktidar, muhalefet ve tabi ki Kürt siyasal hareketini temsil eden tarafların karşılıklı duruş ve yaklaşımı.

En önemlisi de; tüm bunların iç ve dış dünyasını topluma yansıtan mekanizma olan Medyanın üstlendiği rol ve kullandığı dil.

Ve tabi ki Medyanın çatışmalı taraflar arasında taşıdığı misyon.

Gazetecilerin karşılaştıkları sorunlar.

Sosyal, Siyasal ve ekonomik dertler.

İktidar ve medya ilişkisi.

***

Bu ana başlıklar altında hayli mülahaza içerisinde olduk diyebilirim.

Ancak özü itibariyle, şu hakikat ortaya çıktı.

Yerelde,

İster Güneydoğuda olsun,

İster Karadenizde,

Veya Egede, İç Anadoluda olsun fark etmiyor.

Kürt sorunu, Kürtlerin hakları, ya da çatışmada verilen kayıplar!

Asker, Polis, Korucusu, Sivil ve eline silah alıp dağa çıkan Kürt genci..

çatışma ortamında; ölümler..

***

Faili meçhul cinayetler.

Katliamlar.

Uluderedeki Roboski katliamı.

Şemdinli baskını, İstanbuldaki Molotoflu saldırı,

Ya da Gaziantepte Bayramı zehir eden menfur olay.

Kürt işçilerin Batı illerinde maruz kaldıkları sınıfsal ayırım.

Göç edenlerin, son yıllardaki ayrıştırıcı muamele görmesi.

***

İşte bunların;

Haber verilişinde,

Köşe yazısında,

Yorum ve analiz ile kullanılan resimlerdeki birinci açmazı; mahalle baskısının öne çıktığını gördük!

Tabi ki, hitap ettiği coğrafya,

Ve sayısal üstünlüğe sahip etkin kimliğin varlık derecesi,

Siyasi ve ideolojik düşünce!

Üstadın ifadesiyle; esen rüzgra göre, fikri medya üreticiliği yapıldığı gerçeği bir kez daha kendini gösterdi...

***

Nasıl ki, Partiler oy kaygısıyla, bazı hakikatleri görmezden geliyorsa.

Ya da, yalanı, gayri gerçeği hakikat diye gösterip, yanıltma gayretkeşliğine gidiyorsa.

Ne yazık ki, medya da son yıllarda özellikle baskı sayısı ve yandaş kaygısıyla, pozitif-negatif yönde üç maymunu oynuyor.

Hani ana tanımımız olan,

Objektif, Tarafsız, İlkeli, dürüst ve bağımsız gazetecilik gördük ki ciddi manada maalesef, dejenere olmuş.

***

Tıpkı mecliste birbirlerini boğazlayan,

Bel altı, bel üstü, ahlaki erozyona neden olan, siyasilerin aksiyonları gibi.

KONDAdan Ağırdının ifade ettiği gibi;

Medya da yüzde 85ine mutabık bir çoğunlukla nefret söylemine sahip.

***

Yüzde 15i de,

Kısmi bazda barış gazeteciliği ve barış dilini kullanıyor gibi görünüyor.

Tabi bu oran kişilerin bakış açısına göre de değişiyor.

Nedeni de, darbeler!

12 Eylül,

28 Şubat ve tabi ki gelinen yandaş-candaş hal-i vaziyet!

***

Ama her şeye rağmen.

Yuvarlak masanın etrafındakilerin; barışa ve çözüme odaklı olması sevindirici!

Doğrusu, Kürt sorununa dayatılan çözümsüzlük ağında bende oluşan ümitsizliği!

Bir nebze de olsa, toplantı sonunda üzerimden atarak çıktım.

Hele ki; son yıllarda Karadenizde Kemalist ve Milliyetçi enjeksiyonun arttığı bir zaman da.

STK ve Medya çalışanlarının.

Hele ki, iş dünyası meseleye müzakere noktasında baktığını görmek hayret verici olduğu gibi.

Bir Kürt olarak sevindirici buldum.

Her ne kadar; keskin söyleme sahip olan çatlak sesler var idiyse de.

Geneli; bu iş çözüme kavuşsun.

Yeter artık, kan akmasın.

***

Tabi biz.

Yani Güneydoğuda görev yapanlar olarak.

30 yıldır süre gelen,

çatışma sarmalının içerisinde Akatın ifadesiyle!

Bizler.

Meselenin, üç cephesinde bulunuyoruz.

Yani hadisenin hem tanığı, hem sanığı hem de mağduruyuz!

Öyle..

Ama bize de eleştirileri vardı.

Siz de, sorgulayan olursanız mevzu o zaman tek taraflı yontulmaz

Yanlışımdır..

Ama doğru diye dikte etmemek gerekir..

Hakli bir eleştiri..

***

Eee..

Beraber biz, olup bitene özeleştiri noktasında bakmış olsaydık..

Bugünlere gelmiş olur muyduk?

Ne mümkün...

Sonuç itibariyle.

Yuvarlak masanın etrafında buluşan herkeste.

Oluşan ana bütünleşme,

Bu savaş hali, bu çatışma, şiddet, nefret, kavga ve hizip durum ilelebet sürmeyecek.

Mutlaka son bulacak.

***

Ama şu da ifade edildi; hala bir araya gelebilme şansımız varken.

İşte 51 ayrı görüş ve cenahtan fikri beyan sahibi olarak, konuşabiliyor ve uzlaşa biliyorsak.

Konuşuyorsak.

Acıları paylaşacak vicdan ve insanı duyguyu hala içimizde barındırıyorsak.

Et ile tırnak iken.

5 binlik yıllık Kürtlerin varlığı,

Ve bin yıllık Kürt ile Türklerin birlikte yaşayıp kaynaşmış nesiller olarak, yol yakın iken.

Gelin; hep beraber nasıl yaşayabilirizi konuşalım.

***

Yoksa

Acılar üzerinde,

Ölümler,

Öldürmelerin sayısal hesabına,

Şu senden,

Bu benden ikilemiyle debelenip durursak.

Gelecekte çok pişman olacağımız gibi.

Nesillerin;

Hem bedduasını alacağımız gibi, geleceklerini de karanlığa ve çatışmanın yarattığı kan gölüne kurban etmiş olacağımızı unutmamalıyız.

İşte böyle bir mesai ortamı içerisinde, sizden uzak kaldım.

Değdi mi derseniz?

Evet.

Hayırlı Cumalar.