Kendimi bildim bileli..
Elime de kalem aldığım tarihten bugüne kadar..
Hep söyleniriz, hep şikayet ederiz..
Yer ve mekan tanımadan ardı ardına da sıralarız..
Çözümüne gidilebilinsin diye..
Ve deriz ki;
Diyarbakır yoksullar diyarı..
Diyarbakır işsizler diyarı..
Diyarbakır göç alıp-veren diyarı..
Diyarbakır sanayisi olmayanların diyarı..
Diyarbakır hayvancılığı elinden alınanların diyarı..
Diyarbakır tarımı "bilgisizliğe" kurban edilenlerin diyarı..
Diyarbakır eğitim ve sağlıkta yoksulluk çekenlerin diyarı..
Diyarbakır varlık içerisinde yokluğu yaşayanların diyarı..
Diyarbakır yeraltı ve yer üstü zenginlikleri heba edilenlerin diyarı..
Diyarbakır, işkencelerin, zulmün, şiddetin diyarı..
Diyarbakır acılarla, gözyaşlarıyla, kan ve barutla yoğrulanların diyarı..
Evet. Bunlar bizim sorunlarımız..
Yakınıp, çözüm için "birilerini" umut ettiğimiz mevzular..
***
Tabi bir de böbürlenerek ifade ettiklerimiz var..
Mangalda "kül bırakmayarak"!..
Her ne kadar; "az önceki" mevzular duruma gölge getiriyorsa da; yer ve mekan bulunulduğunda; söyleriz..
Diyarbakır medeniyetler diyarı..
Diyarbakır tarihe şan, şeref ve ünvan kazandıranların diyarı..
Diyarbakır mertlerin, yiğitlerin, misafirperverlerin diyarı..
Diyarbakır, Peygamberlerin, Sahabelerin diyarı..
Dahası.. Devasa karpuzları.. Dicle Nehri'ndeki hülleleri..
Kırklar dağı.. Şehmeheme düzlüğü.. Tırpasibi..
Mardin kapı, Dağkapı, Tek Kapı, Çiftkapı..
Keçiburcu.. Yedi kardeşler.. İçkale.. Ben-û Sen..
Dört bir tarafı "Surlarla" çevrili medeniyet şehri..
Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Süleyman Nazif...vs..
***
Yıllardır söylenip dururuz..
Hem sorunlarımızı, hem de var olan değerlerimizi..
Her platformda, her ortamda "cemşit pilavı" gibi ısıtıp-ısıtıp servis ederiz..
Yiyen yer, yemeyen yemez misali..
Peki; tüm bu "mevzu" yoğunluğu içerisinde; kat ettiğimiz, yol aldığımız mesafe nicedir..
Mesafe mi; sanmıyorum?..
Eğer halen; aynı "durumlardan" şikayetçiysek..
Ki şikayetçiyiz..
Öyle ise; kat edilen mesafe bir arpa boyu kadar değil...
***
Peki Sizce;
Diyarbakır'ı böylesine "derin" çıkmaza sokan neden ve niçinler nedir?
Yani, sorunların "çözümüne" ilişkin uğraşların önündeki engel nedir?
İnanıyorum ki; bir dizi "gerekçeler" alt alta sıralanır..
Şu veya bu denilerek?
Ama ben; tüm bu "aksamaların" tek adresi vardır diyorum?
Olup-biteni "çıkmaza" soğan, fikirleri ve düşünceleri "değersiz" kılan.
Çözümü değil, çözümsüzlükle beyin yoranlar..
Tüm bunların özet ifadesi de "zihniyettir"!..
Onun için de; ülkemizde olduğu gibi Diyarbakır'ımızda da, "zihniyet" değişmedikçe; ileriye atılacak adımımız yok demektir..
Şöyle ki;
Düşünceler ve zihniyet değişmeden davranışlar ve eylemler değişmez..
Davranışlar ve eylemler değişmedikçe sonuçlar da değişmez..
Klasik bir ifadeyle; hep söylenir..
"Benim dediğim, benim yaptığım doğru"!..
Bir başka ifadeyle: "Ne yapalım, elimizden bu kadar gelir.?"
Yıllardır, "bu zihniyet" hakim!.. "Ya benim doğru, ya ne yapayım"!..
***
Demem o ki; Diyarbakır'ın her alanda "zihniyet" değişikliğine ihtiyacı vardır.
Ki gelişebilsin.. Büyüsün, ülke ve dünyayla entegre olabilsin..
Onun için de yeni bir yapılanma şart..
Empati kurmak ve ortak akılda buluşmak..
İşte biz bunu yapamıyoruz..
Eksikliğimiz de burda..
Bu da tüm sıraladığımız mevzuları "çözümsüz" kılmaktadır..
Dün olduğu gibi bugün de..
***
Burda parantez açmak istiyorum..
Bir kaç gün önce, İstanbul'da, "Turizm" alanında, önemli bir organizasyon gerçekleşti.
EMİTT Fuarı..
Diyarbakır'da burada stant açtı..
Diyarbakır Turizm Derneği'nin organizasyonuyla..
Valilik, Belediye, diğer bir kaç kurum ve bazı turizm acenteleri..
Amaç, Diyarbakır'ın "Vizyon ve vitrin"deki imajına, yenilikler katmak..
Kendimizi hem iç hem de dış piyasa da, pazarlamak..
Bölge basını olarak, duruma yakın ilgi ve alaka gösterdik..
Hem bölgemiz hem de kentimiz noktasında..
Fırsattır.. Yakalamak ve kaçırmamak gerekir..
Haber ve yorumlarla katkı sunduk.. Hatta; fuarın ikinci gününde, yaşanan tabloyu manşete taşıdık..
İçinde bulunduğumuz harap hali bir nebze de olsa, umutlandırma anlamında.
"Kimse bozmasın" diye anlamlı bir; ifade kullandık..
İl Valisi, Belediye Başkanı, AK Parti ve DTP Milletvekilleri "tek karede" görüntü verdiklerinden dolayı..
Yani önemli bir kaynaşma..
Biz bunu; "değişen zihniyet" noktasında; kabul ettik ve öyle değerlendirdik..
Yapılması gereken de oydu..
***
Ama gel gör ki; "değişmeyen" bir zihniyet var ki, işte onun zincirlerini bir türlü kıramıyoruz..
O da; "ben olayım, benim dediğim olsun" diyenler!..
Ben kişilerin "bencilliğiyle" ilgili; buradan konuşmak istemiyorum.
"Değişen zihniyete" de gölge düşmesin anlamında; belki ilk adım diyerek "eleştiri" dozunu, saklı tutuyorum..
Zaten bu konuda meslektaşım Naci Sapan dünkü köşesinde, kendisine gelen bir maille az-çok duruma "gündemlik" kazandırdı..
Tabi; düşünebilenler için..
Ancak; "işimiz bitti, herkes başının çaresine baksın" deyip bazı meslektaşlarımızı "yaban elde" bırakıp, kendileri uçakla Diyarbakır'a gelen Diyarbakır Turizm Derneği yöneticilerine, söyleyecek bir sözüm var..
O da; "Kendinize yakışanı yaptınız"
Evet..
Diyarbakır'ın bir an önce "zihniyet değişikliğine" gitmesi gerekir..
Toplumun tüm katmanları için geçerli.
Yoksa, ne yaramızı sarabiliriz, ne de derman elde edebiliriz..
Olup bitene mahkumiyet sürüp gider..