Dünyanın kirlenmesi, hayvanların soyunun tüketilmesi, denizlerin çöp sahasına dönmesi, küresel ısınma, orman yangınları, nükleer santrallerin varlığı, aşırı plastik kullanımı, yeşil alanların tahrip edilip yerine gökdelenlerin dikilmesi, baz istasyonlarının yaydığı radyasyon bla.. bla.. bla Sorunlarımız var bizim.
Bu tarz sorunlarla mücadele etmeyi kendine görev sayan, çevreci aktivistlerin de sayısında artış gözlendi son yıllarda. Biraz inceleyecek olursak çevrecilerimizin büyük çoğunluğunu aydın, okumuş, maddi durum olarak orta sınıf ya da varlıklı sınıfın oluşturduğunu görürüz. Bireysel olarak takılanlar da var, bir örgüt çatısı altında toplananlar da Birkaç yıl önce deniz kenarında bir çevreci ekip gördüm tamamı gönüllülerden oluşan; Dr. Mühendis, filanca hukuk fakültesini bitirmiş, falanca ekoloji bölümünden mezun, sırtı pek ama duyarlı insanlar. İstisnalar elbette ki vardır lakin ben hiç çevreci bir işportacı görmedim. Küresel ısınma için pankart açmış bir kapıcı da görmedim. Plastik kullanımını kendine dert eden inşaat işçisi de ne gördüm ne de duydum. Peki neden?
Aklıma Maslowun piramidi geldi: kişi 1. Basamakta fizyolojik ihtiyaçlarını giderir.(yeme-içme-barınma) 2. Basamakta kendi güvenliğini sağlar, iş, beden mülkiyetini garantiye alır. 3. Basamakta sevgi aidiyet duygularını tatmin eder. Piramit böyle uzayıp gidiyor. Demem o ki karnı aç, eğitim görmemiş ya da görememiş, sosyal statü ilişkileri geliştirememiş insanlar doğa sorunlarını düşünemez. Ören yerlerinin barajlar altında kalıyor olması söz konusu şahısların umurunda bile olmaz. Kendi sorunlarını çözememiş ki etrafına baksın. Yani büyük bir kitlenin çevre sorunlarına eğilememesinin en büyük sebebi bu aslında duyarsızlık değil. Ha.. kendini somut olarak gerçekleştirmiş yine de çevre sorunlarına duyarsız olanlar da yok değil ama şimdi konumuz bu değil.
Toparlayacak olursam, gönüllü çevrecileri destekliyor ve tebrik ediyorum. Doğa ve çevre adına aktivistlik yapamayacak durumda olan insanlarımızın da en kısa zamanda hayvan ölümleri için pankart açacak seviyeye gelmesini diliyorum. Tabi bu da ülkenin refah seviyesinin yükselmesi ile mümkün.