Dünya nüfusunun % 50 sinin günde 2 dolar kazandığı bir dünyada kesin yargı: bu işte büyük yanlışlık olduğudur.
Dünyanın esas inanç sistemi tabi ki paradır.
Aslında enflasyon halkın sırtına yüklenmiş gizli bir vergidir. Piyasada ki parayı azaltalım, paranın değerini düşürelim demezler. Faizleri düşürelim derler.
Dünya sisteminde para borçtur borçta paradır.
Hükümetler dahil dünyada ki herkes kredilerini borçlarını ödeyebilseydi, dolaşımda tek bir banknot bile kalmazdı.
Geçmiş tarihlerde FEDi (ABD merkez bankası) kurmakla kalmadılar, eş zamanlı ekonomik tetikçileri de yarattılar.
John Perkins isimli ekonomik tetikçinin anlattıkları:
petrol ve benzeri değerli rezervlere sahip bir ülke belirleriz, sonra dünya bankasından söz konusu ülkeye yüklü borçlar ayarlarız.
Ama dünya bankasının vereceği kredi asla tam olarak o ülkelere gitmez.
Bizim ülkemizde alt yapı projeleri ( enerji santralleri, yapı inşaat alanları) üretmeleri için alan açarız ve para bizim şirketlere girer.
Bu borç çok büyüktür ve ödeyememeleri de planın bir parçasıdır. Bir süre sonra borçlu ülkeye gider, borçların karşılığında ucuz petrol satmalarını veya ülkelerine askeri üs kurma izni vermelerini dayatırız.
Ya da elektrik, su kanalizasyon kurumlarını özelleştirerek bu kurumları Amerika ya da çok uluslu başka şirketlere satmalarını sağlarız.
IMF ve dünya bankası işte bu şekilde çalışıyor.
İRAN 1953:
O dönem İranın başında seçilmiş Mohammed Mossadegh var. Mossadegh kendi petrollerini ucuza satmayı düşünmüyor,
Yabancı şirketlere sıcak bakmıyordu. Ordu göndermek yerine ekonomik tetikçi ve ajanlar gönderdiler.
Kısa zamanda Mossadeghi indirip yerine petrol konusunda eli açık olan İran şahını yönetime getirdiler.
EKVADOR 1981:
Demokratik seçimle Jaime Roldos Aguilera geldi. En büyük vaadi Ekvadorun kaynaklarının kendi insanlarına yardım etmek için kullanılacağıydı. Petrolden elde edilen geliri kendi ülkesini kalkındırmak için uygulamalara girişti.
Amerika ve şirket adlı gruplar bundan hoşlanmadı. Yine özel şirket ajanları Ekvadora gönderildi.
Kısaca politikaları devam ederse kaybedeceğini fakat talepleri yerine getirirse kendisinin ve ailesini zengin rahat günlerin bekleyeceğini bildirdiler.
Başkan Roldos boyun eğmedi kendi bildiği yoldan devam etti. Ve suikaste kurban gitti.
Yozlaştıramadıklarına yaşam hakkı vermiyordu, dünyanın sahipleri.
VENEZUELA 2002:
Hugo Chavez başkan seçildi. O sıra ülke ekonomisi yerlerdeydi. Chavez de Amerika ya karşıydı. Venezuela petrolü Venezuela halkınındır dedi.
CIA harekete geçti. Kısa sürede ülkede darbe tasarlandı.
Chavezi itibarsızlaştırmak, sokaklarda kargaşa yaratmak için yüzbinlerce insana el altından para dağıttılar. Chavez güçlü, zengin, zeki bir kişilikti.
Ve Chaveze plan işlemedi. Latin Amerika tarihinin nadide örneğidir bu olay.
Bu planların arkasında kim ya da kimler vardı? Amerikan başkanları değildi (doğrudan).
Şirketokrasi denilen Amerika da, Avrupa dan farklı tiplerin zengin, hayata başka bakan, zalim, ülke yönetmeye değil de dünya yönetmeye oynayan devlet başkanlarından daha güçlü bir azınlık.
Kimseye hesap vermezler çünkü bilinmezler, görünmezler, dünyada ki en güçlü firmaların hissedarlarıdırlar.
Bizdeki derin devlet mevzusundan da öte.
Bu bilgilerin komplo teorisi olmadığını yeryüzünde siyasetle az biraz ilgilenen herkes biliyor. Ona rağmen yenilmezler.
Öyle ya zalimlik yenilemez bir kavramdır. Bu durumu ilk kez Yaşar Kemalin ince memed romanını okurken anlamıştır. Bir zalimi öldürürseniz yerine yenisi gelir.
Ticaret serbestliği; dış ticarete konulan sınırlamaların kaldırılarak ekonominin rahatlatılmasıdır. Bununla zararlı ekonomik uygulamalara izin verilmiş olunur.
Örneğin uluslararası şirketler kendi seri üretim ürünleri getirerek yerel ticaret ekonomisini mahvedebilir.
Dünya bankasının belgelerine göz atıldığında görülüyor ki fakir ülkelerde yoksulluğa karşı mücadele ediliyormuş gibi görünen oluşumlar aslında
O ülkenin yoksulluğunu da kendi krlarını da daha çok arttırıyorlar.
Küresel gayrisafi milli hasıla 1970 ile 1985 arasında zengin ülkelerde %40 artarken fakir ülkelerde % 17 artmış.
Anlayacağımız dünyayı uluslar yönetmiyor. Acımasız güçlü, bilişim, inşaat, teknoloji dallarında marka olmuş firmalar yönetiyor.
Dünya iş dünyasında ki bir avuç güç tarafından ele geçirilmiş.
Yakın geçmiş tarihlerde gelecekte bilinçlenecek olan toplulukları dizginleyip durdurabilmek adına yeni bir düzen kurmaları gerektiğini düşündüler.
Böylece teröristler doğdu. Önce tasarladılar sonra yetiştirdiler ve dünyaya saldılar.
Sonra da bu teröristlerin karşılarında olduklarını beyan ettiler. 2007 de ABD savunma bakanlığı sözde terörizmle mücadele adı altında 161.8 milyar dolar bütçe aldı.
Dünyamızda ki gerçek teröristler gece yarısı rıhtımda buluşmuyor. Ya da birini öldürmeden önce Allahu Ekber çekmiyor.
Gerçek teröristler milyar dolarlık takım elbiseler giyip hükümet ve iş dünyasında en üst düzeyde bulunuyorlar.
Yazını devamı haftaya
Kaynak: Netfixs belgeseller.