Biz köşe yazarlarının kaderidir olumsuz gidişatı yazmak, çizmek, eleştirmek. Bugün 5 ayrı köşe yazısı okuyun herkesi kendi köşesinden yakınıyor bulursunuz.
Hiç tercihim değil olumsuz algı yaratmak, okuyanların yüreğini daraltmak ama ülke gündemi kaleme alınmayacak gibi değil.
Hl böyle iken sudan havadan bahsetmek biraz vicdana dokunuyor.
Altın, dolar, Euro kurları arşa çıktı öyle ki evde örgü ören teyzeler bile üç beş yıl önce dolar kurundan habersizken bugün dolar 13 lira oldu diyorlar.
Halkın, her alanda yükselen fiyatlardan, zamlardan başka gündemi yok.
Nasıl bu hale geldik? Durumlara ya sonuçlara ya nedenlere bakılarak gidilir.
Sonuçların faturasını her zaman ki gibi alt taban olan halk ödüyor.
Nedenleri ise politik ve paratik!
İhracatımız yükseldin de ihracatımız yükselsin. Ama bizim ithalata dayalı bir ihracat sistemimiz var. Kur 5 dakikada bir değiştiğine göre tencereyle verip kepçeyle almış oluyoruz.
Evet kabul ediyoruz tüm dünyada durumlar böyle ABD, çin vs.. kapanmaya gidiyor.
ABD ki enflasyonun kalıcı olacağı konuşuluyor muhabbetleriyle kendimizi teselli edemeyecek haldeyiz.
Gelişmiş ülkeler bir yıldan fazla bir süredir, hububat, gıda, endüstriyel ürün stoku yapıyor. Biz bizde olanı dışarıya satıyoruz.
Dünya genelinde ülkeler arası yapılan alışverişlerin tümü dolarla, biz faizi düşüreceğiz
İhracatı artıracağız derken dolardan bağımsız hareket edemeyeceğimizi bilmiyor muyuz? Dışa kapalı kaynakları kendine yeten bir ülke değiliz ki.
Benzeri taktiği çin de uyguluyor yıllardır. (parasını düşük tutma ucuz iş gücü)
Ama çin düşük faiz uygularken belli bir dengede ölçülü seviyede tutuyor çok aşağılarsa çekerse üretiminin etkileneceğini,
Raf fiyatlarının, enflasyonun etkileneceğini biliyor.
Bizi yönetenlerin bilmediği ne ya da bir bildikleri varsa o nedir biz idrak edemiyoruz artık.
Tek idrak edebildiğimiz gıdadan elektroniğe, inşaat malzemesinden giyime, ekmeğe, suya sabuna her gün gelen fahiş zamlar.
Bu arada çin modelinin uygulanacağına dair henüz resmi bir açıklama yok.
Böyle giderse (ki değişecek gibi durmuyor, olsa olsa piyasalar bir duraklama sürecine girecek yakın vadede normale dönüş yok) karaborsa artacak.
Stokçuluk zaten aylardır başladı bile. Daha bunlar iç sorunlar bir de dış sorunlarla karşılaşmamız olası.
Bir örnek vereyim Volkswagen Türkiye de düşündüğü 1 milyar dolarlık yatırımını askıya aldı, çünkü artık yabancı yatırımcıya da güven vermiyoruz.
Sınır komşusu ülkelerden Türkiye de alışveriş edip gidip kendi ülkelerinde satış yapmalarına müsaade edenlere yazıklar olsun.
Bırakın sınır komşusu ülkeleri Avrupadan alışveriş için Türkiyeye gelip bavullar dolusu geri dönenlere izin verenlere yazıklar olsun.
Marketlerden 3 adet yağ satın alamıyor insanlar hemen kota konuldu, dışardan gelen yabancı turistlere neden kota yok beş altı bavulla gidiyorlar.
Haaa, pardon onlar dolar bırakıyordu değil mi?
Nereye doğru gidiyoruz yoksa Arabistan modelini mi benimseyeceğiz zengin ülke fakir halk.
Devlet planlama teşkilatımız vardı, 2011 de kalkınma bakanlığı oldu 2018 de maliye bakanlığı mali kontrol genel müdürlüğüyle birleşip cumhurbaşkanlığı bünyesinde strateji ve bütçe bakanlığı oluşturuldu.
İşte isim hikyesi upuzun olan kuruma soruyoruz. Bir planınız, raporunuz var mı? Yazımı gerçek bir hikye ile noktalamak istiyorum.
Sene 1918 istanbul işgal edilmiş, ortalıkta İngiliz ajanlar bazı Osmanlı paşa ve bürokratlarıyla iş tutuyor.
İngiliz ajan ve Osmanlı paşası kuytu bir köşede hasbihal ediyor, önlerinde dünya haritası ajan bizim paşaya soruyor;
_Gelinen bu noktada sizce en güçlü imparatorluk kimdir (hangi ülkedir)?
Paşa: Osmanlıdır diye cevap verir.
_ajan şaşkınlıkla paşaya bakar Osmanlı bitti. Hasta adam artık hl anlamadın mı?
Paşa: baksana duruma siz dışardan biz içerden kemiriyoruz ama hl dimdik ayakta
Geçmişten ders çıkarmamız gerekirdi ama çıkaramadık. Bireysel duyarsızlıklarımız, birlik olmayı bir türlü beceremeyişimiz,
Makro değil sürekli mikro düşünme yeteneğimiz buna engel oldu.
KİTAP ÖNERİSİ: Ahmet Hamdi TANPINAR
Saatleri ayarlama enstitüsü