“İfade-i Meram” Devamıdır
Eklenme: 7/3/2024 12:00:00 AM

O muharebede, yirmi talebe kadar kıymettar ve İşrtül-İcz tefsirinin ktibi olan Molla Habib, İran Cephesinde kumandan Halil Paşa ile mühim bir muhabere vazifesini temin ettikten sonra Vastanda şehid düşer.

O muharebeler esnasında, Ermeni fedaileri bazı yerlerde çoluk çocuğu kesiyorlardı. Buna karşı Ermenilerin çocukları da bazan öldürülüyordu. Bediüzzamanın bulunduğu nahiyeye binlerle Ermeni çocuğu toplanmıştı. Molla Said askerlere Bunlara ilişmeyiniz diye emretti. Daha sonra bu Ermeni çoluk çocuğunu serbest bıraktı; onlar da, Rusların içerisindeki ailelerinin yanına döndüler. Bu hareket Ermeniler için büyük bir ibret dersi olup, Müslümanların ahlkına hayran kalmışlardı. Bu hadise üzerine, Ruslar bizi istil ettiklerinde, fedi komitelerin reisleri Müslüman çoluk çocuğunu kesmek detini bırakıp, Madem Molla Said bizim çoluk çocuklarımızı kesmedi, bize teslim etti; biz de bundan sonra Müslümanların çocuklarını kesmeyeceğiz diye ahdettiler. Molla Said, bu suretle o havalideki binlerle msumların felketten kurtulmasını temin etmiş oldu.

Bir müddet sonra, Ruslar Van ve Muş tarafını istil edip, üç fırka ile Bitlise hücum ettiği sırada, Bitlis Valisi Memduh Bey ile Kel Ali, Bediüzzamana, Elimizde bir tabur asker ve iki bin kadar gönüllünüz var; biz geri çekilmeye mecburuz dediler.

Bediüzzaman onlara,

Etraftan kaçıp gelen ahalinin ve hem de Bitlis halkının malları, çoluk ve çocukları düşman eline düşecek. Biz mahvoluncaya kadar dört-beş gün mukavemete mecburuz, demesi üzerine, onlar,

Muşun sukut etmesi dolayısıyla otuz topumuzu askerler bu tarafa kaçırmaya çalışıyorlar. Eğer sen, o otuz topu gönüllerinle ele geçirebilirsen, birkaç gün o toplarla mukabele ederiz ve ahali de kurtulur dediler.

Bediüzzaman, Öyle ise ben, ya ölürüm veya o topları getiririm diyerek üç yüz gönüllünün başına geçti. Geceleyin, Nurşin tarafına, topların getirildiği cihete gitti. Topları takip eden bir alay Rus Kazağına, kendi muhbirleri Bitlisi müdafaa eden gönüllü kumandanı üç bin adamla ve dağdaki meşhur Musa Bey bin kişiyle topları kurtarmaya geliyorlar diyerek pek ziyade mübalğa ile ihbar etmeleri üzerine, Kazak kumandanı korkmuş, ilerleyememişti. Bediüzzaman da, beraberindeki üç yüz gönüllüyü rastgeldikleri toplara birer ikişer taksim edip Bitlise gönderir; kendisi ise ilerleyerek topları birer birer kurtarıp, en son topu da üç arkadaşıyla birlikte ele geçirir. Bu şekilde, otuz topun Bitlise gelmesini temin eder. O toplarla üç-dört gün asker ve gönüllüler düşmana mukabele edip, bütün ahali ve cihazat ve mallar kurtulur.

Bediüzzaman, o harpte gönüllülere cesaret vermek için sipere girmeyerek avcı hattında dolaşırdı. Avcı hattında en ileride atını sağa sola koştururken, birden hatırına gelir ve ruhuna ilişir ki: Şu anda şehid olsam, bu vaziyetim, yani en ilerde göze çarpan şu halim, sakın mertebe-i şehadetin bir esası olan ihlsıma zarar vermesin, bir hodfuruşluk mnsı olmasın diyerek, birden atını döndürür ve arkadaşlarının yanına gelir.

Avcı hattında dolaşırken, vücuduna dört gülle isabet etmiş, fakat geri çekilmemiş ve gönüllülerin cesareti kırılmaması için sipere dahi girmemiştir. Hatt bunu işiten Vali Memduh Bey ve kumandan Kel Ali, Aman geri çekilsin! diye haber gönderdikleri zaman, demiş:

Bu kfirlerin güllesi beni öldürmeyecek!

Hakikaten üç gülle, ölecek yerine isabet ettiği halde, biri hançerini, diğeri tütün tabakasını delip geçmiş ve kendisine bir zarar vermemiştir.

Geceleyin vali ve kumandan Kel Ali ve ahali kurtulduktan, gönüllüler ve askerler çekildikten sonra, bir kısım fedakr talebeleriyle Bitliste bakiye kalan bir kısım biçareler için kendilerini feda etmek fikriyle kaçmazlar. Sabahleyin düşmanın bir taburuyla müsademe ederler; arkadaşlarının çoğu şehid olur. Hatt yeğeni ve fedakr bir talebesi olan Ubeyd dahi kendi bedeline şehid düştükten sonra, düşmanın üç sıra askerini yararak geçip, hayatta kalan üç talebesiyle pek acip bir surette, su üzerinde bulunan bir sütreye girer. Hem yaralı, hem ayağı kırık bir halde, otuz üç saat su ve çamur içinde kalır. Tüfek ellerinde, o vaziyet-i müthişe içinde, üst kattaki odada düşman askeri ve zabitleri bulunduğu halde, kemal-i istirahat-i kalble ve ahalinin kurtulmasının sevinciyle sürur içinde, beraberindeki arkadaşlarına tesell vererek der:

Karşımıza ne vakit çoklukla düşman askerleri gelirse, o vakit silhlarımızı kullanacağız. Kendimizi ucuza satmayacağız, bir iki düşmana kurşun atmayacağız.

Ltif bir inayet-i İlhiyedir ki, otuz üç saat onlar Rus askerlerini gördükleri ve Ruslar da onları aradıkları halde bulamadılar. Bu esnada Bediüzzaman, talebeleri olan gönüllü fedilere hitaben,

Arkadaşlar! Durmayınız. Sizlere hakkımı hell ettim; beni bırakınız, siz kendinizi kurtarmaya çalışınız demesi üzerine, fedakr ve kahraman talebeler,

Sizi bu halde bırakıp gidemeyiz. Şehid olursak, yine hizmetinizde olsun deyip kalırlar. Sonra Ruslar esir edip, Van, Celfa, Tiflis, Kiloğrif, Kosturmaya sevk ederler.

Ermeni fedaileri meşhurdur. Hatt öyle rivayet ederler ki, Fedailerin yüzleri, kızarmış kömür üstüne tutulup gözleri patlama derecesine gelse dahi yine sır vermezler. İşte Ruslar o zaman diyorlardı ki: Bediüzzamanın gönüllüleri, Ermeni fedailerinin fevkindedir. Bunun içindir ki, bizim Kazaklarımızı imhada fazla muvaffak olmuşlardır.

Devam edecek