Molla Said, Vanda bulunduğu zamanlarda, bazı hususlarda o havalinin ulemasına muhalif bulunuyordu. HAŞİYE-1 Bu hususlar şunlardır:
1. Katiyen hiç kimseden hediye olarak para almamak ve maaş bile kabul etmemek. Evet, hayatta hiçbir madd mülkiyeti olmayıp, fakir ve kimsesiz ve daim nefiy ve hapislerle çok sıkıntılı ve dehşetli musibetler içerisinde yaşadığı halde kimseden para ve mukabelesiz hediye almadığı, bilmüşahede görülmüştür.
2. Hiçbir limden sual sormamak. Yirmi sene zarfında, daima ancak sorulanlara cevap vermişti. Bu hususta kendileri derlerdi ki: Ben ulemanın ilmini inkr etmem; binaenaleyh kendilerinden sual sormak fazladır. Benim ilmimden şüphe edenler varsa sorsunlar, onlara cevap vereyim.
3. Yanında bulunan talebelerini aynı kendisi gibi zekt ve hediye almaktan men etmek. Onları da yalnız rıza-yı İlh için çalıştırırdı. Hatt çok zamanlar talebelerini kendi iaşe derdi.
4. Daima mücerred kalmak ve dünyada hiçbir şeyle alka peyda etmemek. Bunun içindir ki, Bütün malımı bir elimle kaldırıp götürebilmeliyim demiştir. Bu halin sebebi sorulunca, Bir zaman gelecek, herkes benim halime gıpta edecektir. Saniyen, mal ve servet bana lezzet vermiyor; dünyaya ancak bir misafirhane nazarıyla bakıyorum derdi.
Vanda bulunduğu vakit, merhum Vali Tahir Paşa, Avrupakitaplarını tetebbu ederek kendisine sualler tertip edip sorardı. Bunların hiçbirisini görmediği ve Türkçeyi de yeni konuşmaya başladığı halde, cevabında tereddüt etmezdi. Birgün kitapları görür ve Tahir Paşanın bunlardan sual tertip ettiğini anlayarak az bir zamanda kitapların muhtevasını elde eder.
O zamanda en büyük gaye ve düşüncesi, Mısırdaki Cmiül-Ezhere mukabil Bitlis ve Vanda Medresetüz-Zehra isminde bir darülfünun vücuda getirmekti. Bu teşebbüsünü kuvveden fiile çıkarmak niyetinde olup bunu tasarlıyordu.
Vanda yaz zamanlarını, Bşit ve Beytüşşebb namındaki yayllarda geçiriyordu. Birgün Tahir Paşaya, mezkr dağların başında Temmuzda bile buz bulunduğunu söyler. Tahir Paşa itiraz eder ve Temmuzda katiyen oralarda buz bulunmaz iddiasında bulunur. Yaylda iken birgün bunu hatırlayarak Tahir Paşaya yazdığı ilk Türkçe mektubunda der:
Ey Paşa! Bşit başında buz tuttu. Görmediğin şeyi inkr etme. Herşey senin malmatında münhasır değildir, vesselm.
Molla Said, aşiretler arasında olan herhangi bir geçimsizliği işitince hemen müdahale ederek, irşad yoluyla her iki tarafı da derhal barıştırırdı. Hatt hükmetin bile barıştırmaktan ciz kaldığı Şeker Ağa ile Mran Reisi Mustafa Paşayı barıştırdı. Ve Mustafa Paşaya,
Daha tevbe etmedin mi? diye sorunca, Mustafa Paşa da cevaben,
Seyd! Ne söylerseniz, sözünüzden çıkmam demiştir.
Mustafa Paşa, at ile para teberru etmek ister. Bediüzzaman reddederek,
Şimdiye kadar kimseden para almadığımı işitmediniz mi? Bahusus sizin gibi zalimden nasıl para alırım? Ve siz galiba tevbenizi bozdunuz. Şu takdirde Cezireye ulaşamazsınız demiştir.
Ve hakikaten Cezireye yetişmeden yolda öldüğünü haber alır.
Bediüzzaman, riyaziyede harikulde bir sürat-i intikale malik idi. Herhangi bir müşkil meseleyi, zihnen hemen hallederdi. Hatt cebir mukabele ilminde bir risale telif etmişti. Tahir Paşa nezdinde hesap meseleleri münakaşa mevzuu olduğunda, hesaba dair hangi mesele bahsedilse, başkaları ve en mhir ktipler neticeyi bulamadan, Molla Said zihnen çıkarıyordu. çok defalar böyle yarışlara girişir ve umumunda daima birinci gelirdi. Bir defasında şöyle bir sual sordular:
On beş müslim, on beş gayr-ı müslim farz edilerek, birbiri ardına dizilince bunlara yapılacak her kurada gayr-ı müslime isabet etmesi matluptur. Nasıl taksim edilir?
Bu suale cevaben,
Bunların yüz yirmi dört vaziyet-i muhtemelesi vardır, diyerek yapar.
Hem de der;
Bundan daha müşkilini de kendim icat ederim. İki bin beş yüz vaziyet-i muhtemeleye göre yaparım.
İki saat zarfında yüz adamdan elli adet gayr-ı müslimi o vaziyette taksim eder ki, daima kurayı gayr-ı müslime düşürür. Ve hatt beş yüz gayr-ı müslim olmakla iki yüz elli bin vaziyet-i muhtemele üzerine bir mesele çıkarttı ve Tahir Paşaya göstererek bir risale şeklinde yazdı. HAŞİYE-1
Bediüzzaman, Vanda bulunduğu zamanlarda, Vali Tahir Paşa ile bazı gazetelerden havadis okurdu. Bilhassa İslmiyeti alkadar eden hususlara dikkat ederdi. Vandaki ikameti esnasında, lem-i İslmın vaziyetini bir derece öğrenmiş bulunuyordu. Birgün Tahir Paşa bir gazetede şu müthiş haberi ona göstermişti. Haber şu idi:
İngiliz Meclis-i Mebusanında Müstemlekt Nzırı, elinde Kurn-ı Kermi göstererek söylediği bir nutukta,
Bu Kurn İslmların elinde bulundukça biz onlara hkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kurnı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kurndan soğutmalıyız diye hitabede bulunmuş.
İşte bu müthiş haber, onda trifin fevkinde bir tesir uyandırmıştı. İstidadı şimşek gibi alevli, duyguları ve bütün letifi uyanık ve ilim, irfan, ihls, cesaret ve şecaat gibi harika inayet ve seciyelere mazhar olan Bediüzzamanın, bu havadis üzerine, Kurnın sönmez ve söndürülmez mnev bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim diye kuvvetli bir niyet ruhunda uyanır ve bu saikle çalışır.