“İlk Hayatına Kısa Bir Bakış” Devamıdır
Eklenme: 6/10/2024 12:00:00 AM

İşte o nutku şimdi neşrediyorum. T ki, Meşrutiyeti lekeden ve ehl-i şeriatı meyusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünundan ve hakikati evham ve şüpheden kurtarayım. İşte başlıyorum:

Dedim: Ey paşalar, zabitler!

Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali:

Yani, medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.

Mukaddime olarak söylüyorum: Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa cezadan korkmaz. Hem de haksız yere idam olunsam, iki şehid sevabını kazanırım. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lfızdan ibaret bulunan gaddar bir hükmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlumiyetle ölmek, zalimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır. Bunu da derim ki:

Siyaseti dinsizliğe let yapan bazı adamlar, kabahatini setr için başkasını irtica ile ve dinini siyasete let yapmakla ittiham ederler. Şimdiki hafiyeler eskilerden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur?

Hem de cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zir insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesre içinde ve tahallül-ü mehasinle tdil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem edip bir zaman-ı vahidde bir şahs-ı vahidden sudurunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-ü şedddir.

Şimdi gelelim on bir buçuk cinayetlerimin tddına:

BİRİNCİ CİNAYET: Geçen sene bidayet-i Hürriyette elli-altmış telgraf umum şark aşiretlerine Sadret vasıtasıyla çektim. Meli şu idi:

Meşrutiyet ve kanun-u esas işittiğiniz mesele ise, hakik adalet ve meşveret-i şeriyeden ibarettir; hüsn-ü telkki ediniz. Muhafazasına çalışınız. Zira dünyev saadetimiz Meşrutiyettedir. Ve istibdattan herkesten ziyade biz zararddeyiz.

Her yerden bu telgrafın cevabı, müspet ve güzel olarak geldi. Demek vilyat-ı şarkiyeyi tenbih ettim, gafil bırakmadım. T yeni bir istibdat onların gafletinden istifade etmesin. Neme lzım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim.

İKİNCİ CİNAYET: Ayasofyada, Bayezidde, Fatihte, Süleymaniyede umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve müsemm-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki:

Milletin efendisi, onlara hizmet edendir hadisinin sırrıyla, şeriat leme gelmiş, t istibdadı ve zalimne tahakkümü mahvetsin.

Herhangi bir nutuk irad ettimse, herbir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, burhan ile ispata hazırım. Ve dedim ki: Asıl şeriatın meslek-i hakiksi, hakikat-i meşrutiyet-i meşradır.

Demek meşrutiyeti, delil-i şeriye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi takld ve hilf-ı şeriat telkki etmedim. Ve şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulema ve şeriatı, Avrupanın zünun-u fsidesinden iktidarıma göre kurtarmaya çalıştığımdan cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm.

ÜçÜNCÜ CİNAYET: İstanbulda yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hamal ve gafil ve safdil olduklarından, bazı particiler onları iğfal ile vilyt-ı şarkiyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hamalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde:

İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silhıyla cihad edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakik kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zira husumette fenalık var, husumete vaktimiz yoktur. Hükmetin işine karışmayacağız. Zir, hikmet-i hükmeti bilmiyoruz.

İşte o hamalların, Avusturyaya karşı, benim gibi bütün Avrupaya karşı1 boykotları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda kılne hareketlerinde bu nasihatin tesiri olmuştur. Padişaha karşı irtibatlarını tdil etmeye ve boykotajlarla Avrupaya karşı harb-i iktisad açmaya sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belya düştüm.

DÖRDÜNCÜ CİNAYET: Avrupa, bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle, şeriatıhş ve kellistibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm. Onların zannını tekzip etmek için, Meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım. Lkin yine korktum ki, başka bir istibdat tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya Camiinde mebusana hitaben feryad ettim. Ve söyledim ki:

Meşrutiyeti, meşruiyet ünvanı ile telkki ve telkin ediniz. T yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdat, pis eliyle o mübareği ağrazına siper etmekle lekedar etmesin. Hürriyeti, db-ı şeriatla takyid ediniz. Zira chil efrad ve avm-ı nas kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur. Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. T ki namaz sahih ola. Zira, hakaik-i meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dv ettim.

Ben ki, bir di talebeyim. Ulemaya farz olan bir vazifeyi omuzuma aldım. Demek cinayet ettim ki bu tokadı yedim.

Devam edecek