“Şarktaki aşâirle muhavere” Devamıdır
Eklenme: 6/21/2024 12:00:00 AM

S - Nasıl hürriyet imnın hassasıdır?

C - Zir, rabıta-i iman ile Sultan-ı Kinata hizmetkr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi, o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz.

Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkrı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir biçareye tahakküme dahi o hizmetkr tenezzül etmez. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Sadet...

S - Bir büyük adama ve bir veliye ve bir şeyhe ve bir büyük lime karşı nasıl hür olacağız? Onlar meziyetleri için bize tahakküm etmek haklarıdır. Biz onların faziletlerinin esiriyiz.

C - Velyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şeni tevazu ve mahviyettir, tekebbür ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.

S - Heyht! Bize tesell veren şu ulv emeli yese inkılp ettiren ve etrafımızda hayatımızı zehirlendirmek ve devletimizi parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?

C - Korkmayınız. Medeniyet, fazilet ve hürriyet lem-i insaniyette galebe çalmaya başladığından, bizzarure terazinin öteki yüzü şeyen feşeyen hafifleşecektir. Farz-ı muhal olarakAllah etmesineğer bizi parça parça edip öldürseler, emin olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceğiz. Başımızdan rezil ve ihtilfatın gubarını silkip, hakik münevver ve müttehid olarak kervn-ı ben beşere pşdrlık edeceğiz. Biz, en şedit, en kav ve en bk hayatı intaç eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de İslmiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun.

S - Gayr-ı müslimlerle nasıl müsavi olacağız?

C - Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve ged birdir. Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tzibinden men etse, nasıl ben demin hukukunu ihml eder? Kell... Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Alinin (r.a.) d bir Yahudi ile muhakemesi ve medr-ı fahriniz olan Selahaddin-i Eyybnin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim.

Zira, meşrutiyet, hkimiyet-i millettir. Hükmet hizmetkrdır. Meşrutiyet doğru olursa, kaymakam ve vli, reis değiller, belki ücretli hizmetkrlardır. Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkr olur. Farz ediniz ki, memuriyet bir nevi riyaset ve bir ağalıktır. Gayr-ı müslimlerden üç bin adamı ağalığımıza, riyasetimize şerik ettiğimiz vakitte, millet-i İslmiyeden aktr-ı lemde üç yüz bin adamın riyasetine yol açılıyor. Biri zayi edip bini kazanan, zarar etmez.

(31 Mart Hadisesi Hakkında Bir Cevabı)

Ben 31 Mart Hadisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zira İslmiyetin meşrutiyet perver ve hamiyetli fedileri cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i meşrutiyeti şeriata tatbik edip ehl-i hükmeti adalet namazında kıbleye irşad ve tam mukaddes şeriatı, meşrutiyet kuvvetiyle ila; ve meşrutiyeti, şeriat kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiat-ı sabıkayı muhalefet-i şeriat üzerine ilka etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra, sağını solundan fark edemeyenlerhş!şeriatı, istibdada müsait zannederek tti kuşları taklidi gibi Şeriat isteriz demekle, hakik maksat ortada anlaşılmaz oldu. Zaten plnlar serilmişti. İşte o zaman yalan olarak hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukaddese tecavüz ettiler. İşte c-yı ibret bir nokta-i siyah! HAŞİYE-1

Hakikaten, bence, bir Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslmiyetten tecerrüt etse bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslmiyetten vazgeçemez. En ebleh ve en sefih bile, sedd-i rasn-i istinadımız olan İslmiyete bütün mevcudiyetiyle taraftardırlsiyyema siyasetten haberdar olanlar...

Hem zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki, bir Müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, İslmiyete tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dahil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mesele... Taklit ise, ehemmiyetsizdir. Halbuki edyn-ı saire müntesipleri mutlaka fevc fevc, muhakeme-i akliye ile ve burhan-ı kat ile daire-i İslmiyete dahil olmuşlar ve olmaktadırlar.

Eğer biz doğru İslmiyeti ve İslmiyete lyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dahil olacaklardır.

Hem de tarih bize bildiriyor ki, ehl-i İslmın temeddünü, hakikat-i İslmiyete ittibaları nispetindedir. Başkaların temeddünü ise, dinleriyle mksen mütenasiptir.

Hem de hakikat bize bildiriyor ki, mütenebbih olan beşer, dinsiz olamaz. Lsiyyema, uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kinatın tehacümüne karşı istinad edecek ve gayr-ı mahdud mline (amellerine) neşvünem verecek ve istimdatghı olacak noktayı, yani din-i hak olan dne-i hakikati elde etmezse yaşamaz. Bu sırdandır ki, herkeste din-i hakkı bulmak için bir meyl-i taharr uyanmıştır. Demek istikbalde nev-i beşerin din-i fıtrsi İslmiyet olacağına beraatül-istihll vardır.

Devam edecek