“Şarktaki aşâirle muhavere” Devamıdır
Eklenme: 6/22/2024 12:00:00 AM

Ey insafsızlar! Umum lemi yutacak, birleştirecek, besleyecek, ziyalandıracak bir istidadda olan hakikat-i İslmiyeti, nasıl dar buldunuz ki, fukaraya ve mutaassıp bir kısım hocalara tahsis edip, İslmiyetin yarı ehlini dışarıya atmak istiyorsunuz? Hem de, umum kemltı cmi, bütün nev-i beşerin hissiyat-ı liyesini besleyecek mevaddı muht olan o kasr-ı nurn-yi İslmiyeti, ne cüretle mtem tutmuş bir siyah çadır gibi bir kısım fukaraya ve bedevlere ve mürtecilere has olduğunu tahayyül ediyorsunuz? Evet, herkes yinesinin müşhedatına tbidir. Demek sizin siyah ve yalancı yineniz size öyle göstermiştir.

S - İfrat ediyorsun, hayali hakikat görüyorsun. Bizi de teçhil ile tahkir ediyorsun. Zaman hirzamandır, gittikçe daha fenalaşacak.

C - Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedenn dünyası olsun? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:

Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve skitne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı haf-i gayb ile bizi temş eden Saidler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Thirler, Ysuflar, Ahmedler, ve saireler!

Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, Sadakte deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu musırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-s bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıtasına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezartaşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan Size fiyet olsun! sadsını işiteceksiniz.

Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mesili hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir.

Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı slis-i aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum; sureten meden ve dinde lkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye dvet ediyorum.

İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz. T ki, hakikat-i İslmiyeyi hakkıyla kinat üzerinde temevvüc-sz edecek olan nesl-i cedid gelsin!

S - Eskiler bizden l veya bizim gibi. Gelenler bizden daha fena gelecekler.

C - Ey Türkler ve Kürtler! Acaba şimdi bir miting yapsam, sizin bin sene evvelki ecdadınızı ve iki asır sonraki evltlarınızı şu gürültü-hne olan asr-ı hzır meclisine dvet etsem; acaba sağ tarafta saf tutan eski ecdadınız demeyecekler mi:

Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyht! Bizi akim bir kıyas ettiniz, bizi kısır bıraktınız.

Hem de sol safında duran ve şehristn-ı istikblden gelen evltlarınız, sağdaki ecdatlarınızı tasdik ederek demeyecekler mi ki:

Ey tembel pederler! Siz misiniz hayatımızın suğr ve kübrsı? Siz misiniz şu şanlı ecdadımızla bizi rapt eden rabıtamızın hadd-i evsatı? Heyht! Ne kadar hakikatsiz ve karıştırıcı ve müşağabeli bir kıyas oldunuz!

İşte, ey bedev göçerler ve ey inkılp softaları! Manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, şu büyük mitingte iki taraf da sizi protesto ettiler.

(Cevaplardan Bir Kısım)

Öyle ise ben derim: Hakikaten sizin harikulde şecaate istidadınız vardır. Zira bir menfaat veya cüz bir haysiyet veya itibar bir şeref için veya Filn yiğittir sözlerini işitmek gibi küçük emirlere hayatını istihfaf eden veya ağasının namusunu istizam için kendini feda eden kimseler, eğer uyansalar, hazinelere değer olan İslmiyet milliyetine HAŞİYE-1, yani üç yüz milyon İslmın uhuvvetlerini ve mnev yardımlarını kazandıran İslmiyet milliyetine, binler ruhu da olsa, acaba istihfaf-ı hayat etmezler mi? Elbette hayatını on paraya satan, on liraya binler şevkle satar.

Maatteessüf, güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bizim bir kısım içtima ahlk-ı liyemiz yanımızda revaç bulmadığından, bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezili, kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş.

Devam edecek