Barla Hayatı - “Risale-i Nur'un telifi ve neşri” Devamıdır
Eklenme: 7/27/2024 12:00:00 AM

Hem neden korkum olacak? Dünya ile, ecelimden başka bir alkam yok. çoluk çocuğumu düşüneceğim yok. Malımı düşüneceğim yok. Hanedanımın şerefini düşüneceğim yok. Riykr bir şöhret-i kzibeden ibaret olan şan ve şeref-i dünyeviyenin muhafazasına değil, kırılmasına yardım edene rahmet! Kaldı ecelim. O, Hlık-ı Zülcellin elindedir. Kimin haddi var ki, vakti gelmeden ona ilişsin? Zaten izzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz. Eski Said gibi birisi şöyle demiş:

Biz öyle insanlarız ki, bize ortada durmak yoktur. Ya başta oluruz, ya da kabirde

Belki hizmet-i Kurn, beni hayat-ı içtimaiye-i siyasiye-i beşeriyeyi düşünmekten men ediyor. Şöyle ki:

Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kurnın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufnetli bir çamur içinde, kfile-i beşer düşe kalka gidiyor. Bir kısmı selmetli bir yolda gider. Bir kısmı mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş. Bir kısm-ı ekseri, o ufnetli, pis, çamurlu bataklık içinde, karanlıkta gidiyor. Yüzde yirmisi, sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor; düşerek, kalkarak gider, t boğulur. Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufnetli, pis olduğunu hisseder; fakat mütehayyirdirler, selmetli yolu göremiyorlar. İşte bunlara karşı iki çare var:

Birisi, topuz ile o sarhoş yirmisini ayıltmaktır.

İkincisi, bir nur göstermekle mütehayyirlere selmet yolunu ire etmektir.

Ben bakıyorum ki, yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz tutuyor. Halbuki, o biçare ve mütehayyir olan seksene karşı hakkıyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de, bir elinde hem sopa, hem nur olduğu için, emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam, Acaba nurla beni celb edip topuzla dövmek mi istiyor? diye telş eder. Hem de bazan arızalarla topuz kırıldığı vakit, nur dahi uçar veya söner.

İşte, o bataklık ise, gafletkrne ve dallet-pşe olan sefhne hayat-ı içtimaiye-i beşeriyedir. O sarhoşlar, dalletle telezzüz eden mütemerridlerdir.

O mütehayyir olanlar, dalletten nefret edenlerdir, fakat çıkamıyorlar; kurtulmak istiyorlar, yol bulamıyorlar, mütehayyir insanlardır. O topuzlar ise siyaset cereyanlarıdır. O nurlar ise hakaik-i Kurniyedir. Nura karşı kavga edilmez, ona karşı advet edilmez. Sırf şeytan-ı racmden başka ondan nefret eden olmaz.

İşte, ben de, nur-u Kurnı elde tutmak için Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allaha sığınırım deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elimle nura sarıldım. Gördüm ki, siyaset cereyanlarında, hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların şıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onların garazkrne telkkiyatlarından müberr ve sfi olan bir makamda verilen ders-i Kurn ve gösterilen envr-ı Kurniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektirmeğer dinsizliği ve zındıkayı siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan suretinde şeytanlar ola veya beşer kıyafetinde hayvanlar ola!

Elhamdü lillh, siyasetten tecerrüd sebebiyle, Kurnın elmas gibi hakikatlerini propaganda-i siyaset ittihamı altında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki, gittikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.

Said Nurs

Yirmi İkinci Lema

Ispartanın dil valisine ve adliyesine ve zabıtasına, en mahrem ve en has ve hlis kardeşlerime mahsus olarak yirmi iki sene evvel Ispartanın Barla nahiyesinde iken yazdığım gayet mahrem bu risaleceğimi, Isparta milletiyle ve hükmetiyle alkadarlığını gösterdiği için takdim ediyorum. Eğer münasip görülse, ya yeni veya eski harfle daktilo ile birkaç nüsha yazılsın ki, yirmi beş otuz senedir esrarımı arayanlar ve tarassut edenler de anlasınlar ki, gizli hiçbir sırrımız yok. Ve en gizli bir sırrımız işte bu risaledir, bilsinler.

İşrt-ı Selse

On Yedinci Lemanın On Yedinci Notasının Üçüncü Meselesi iken, suallerinin şiddet ve şümulüne ve cevaplarının kuvvet ve parlaklığına binaen, Otuz Birinci Mektubun Yirmi İkinci Leması olarak Lemeta karıştı. Lemalar bu Lemaya yer vermelidirler. Mahremdir, en has ve hlis ve sadık kardeşlerimize mahsustur.

Bu mesele Üç İşarettir.

BİRİNCİ İŞARET

Şahsıma ve Risale-i Nura ait mühim bir sual: çoklar tarafından deniliyor ki, Sen ehl-i dünyanın dünyasına karışmadığın halde, nedendir ki, her fırsatta onlar senin hiretine karışıyorlar? Halbuki hiçbir hükmetin kanunu, triküd-dünya ve münzevlere karışmıyor.

Elcevap: Yeni Saidin bu suale karşı cevabı sükttur. Yeni Said, Benim cevabımı kader-i İlh versin der. Bununla beraber, mecburiyetle, emneten istire ettiği Eski Saidin kafası diyor ki:

Bu suale cevap verecek, Isparta vilyetinin hükmetidir ve şu vilyetin milletidir. çünkü bu hükmet ve şu millet, benden çok ziyade bu sualin altındaki mn ile alkadardırlar. Madem binler efradı bulunan bir hükmet ve yüz binler efradı bulunan bir millet benim bedelime düşünmeye ve müdafaa etmeye mecburdur; ben neden lüzumsuz olarak müddelerle konuşup müdafaa edeyim?

çünkü dokuz senedir ben bu vilyetteyim; gittikçe daha ziyade dünyalarına arkamı çeviriyorum. Hiçbir halim de mestur kalmamış. En gizli, en mahrem risalelerim dahi hükmetin ve bazı mebusların ellerine geçmiş. Eğer ehl-i dünyayı telşa ve endişeye düşürecek dünyev bir karışmak halim ve karıştırmak teşebbüsüm ve fikrim olsaydı, bu vilyet ve kazalardaki hükmet, dokuz sene dikkat ve tecessüs ettikleri halde ve ben de çekinmeyerek yanıma gelenlere esrarımı beyan ettiğim halde, hükmet bana karşı sükt edip ilişmediler. Eğer milletin ve vatanın saadetine ve istikbaline zarar verecek bir kabahatim varsa, dokuz seneden beri valisinden tut, köy karakol kumandanına kadar kendilerini mesul eder. Onlar kendilerini mesuliyetten kurtarmak için, hakkımda habbeyi kubbe yapanlara karşı kubbeyi habbe yapıp beni müdafaa etmeye mecburdurlar. Öyleyse bu sualin cevabını onlara havale ediyorum.

Devam edecek