Barla Hayatı – “Risale-i Nur’un Zuhuru” Devamıdır
Eklenme: 7/19/2024 12:00:00 AM

Evet, Risale-i Nur, iman-ı tahkikyi bu vatanda neşretmekle imanı kuvvetlendirip, bu memleketteki dinsizlik ve imansızlık, dallet ve sefahete karşı mukabele ve müspet bir tarzda mücadele ederek bunları mağlp etmiştir. Büyük ve küll ve umum mücahede-i diniyesinde muzaffer olmuştur. Taife-i mücahidn olan Nur talebeleri, zam sadakat ve ittihaddan neşet eden azm, mnev, makbul bir sırla rahmet-i İlhiyenin celbine ve teveccühüne vesile olmuştur. Bu ihlslı taife-i mücahidn, küçük bir çekirdek gibi dar bir dairede iken, o çekirdekte lemi istil edecek bir şecere-i tubanın mahiyeti bulunduğu misillü, on dördüncü asr-ı Muhammedde (aleyhissaltü vesselm) Kurndan çıkan Risale-i Nurun Anadoluda tul ve intişar etmesiyle, neticede neşvünema ederek lem-i İslm ve insaniyete kadar genişlemiş ve daha da genişleyecektir.

İşte, Risale-i Nur, hem fevkalde ihlsı ve hem yalnız tevhid ve iman akidelerinin hizmetini esas-ı meslek ittihaz ederek bir kudsiyet kazanması ve mahiyetinde bütün hakaik-i Kurniye ve İslmiye mevcut bulunarak her tarafı kaplayacak bir nur-u hakikat olması dolayısıyla, rahmet-i İlhiye cnibinde, bu millet-i İslmiyeyi, madd-mnev felket ve helket tehlikelerinden, bir sedd-i Kurn ve nr-u iman olarak muhafazaya vesile olmuştur.

Risale-i Nur, iman ve Kurn muhaliflerine karşı mücadelesinde cebir ve münazaa yolunu değil, ikna ve ispat yolunu ihtiyar etmiştir.

Risale-i Nur, yüz otuz risalelerinde, doğrudan doğruya hakikatin berrak veçhesini bütün vuzuh ve çıplaklığıyla göstermiştir. Din-i hak olan İslmiyeti ve lem-i insaniyetin hidayet güneşi olan Kurnın mucizeliğini bütün dünya efkrı muvacehesinde ve bütün fikir ve felsefe sahasında cerh edilmez kat delillerle göstermiştir. Ve mantık hüccetlerle ispat etmiştir ki, yeryüzündeki bilumum kemalt ve medeniyet ve terakki umdeleri, semav dinler ve peygamberler eliyle gelmiş ve bilhassa İslmiyetin zuhuruyla lem-i insaniyet, İslm leminin taht-ı riyasetinde cehalet gayysından kurtulmuş ve kurtulacaktır. Felsefe ve hikmetin içerisinde görünen fazilet, menfaat-i umumiye ve saire gibi insan esaslar ise, güneşin doğmasıyla ondan yayılan ve aydınlanan gece leminin nurları gibi, Nübüvvet güneşinin tulu, beşeriyetin fikir ve kalblerinde akisler ve lemalar husule getirmiş olmasındandır. Hakikatli felsefe ve hikmetin, fen ve sanatın üzerinde görünen bu ışıklar, Kurn güneşinin ve Nübüvvet kandilinin lem-i beşeriyete akislerinden ve cilvelerinden mütevellittir.

Ey lem-i İslm! Uyan, Kurna sarıl, İslmiyete madd ve mnev bütün varlığınla müteveccih ol!

Ve Ey Kurna bin yıllık tarihinin şehadetiyle hdim olan ve İslmiyet nurunun zemin yüzünde nşiri bulunan yüksek ecdadın evldı! Kurna yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mucize-i mnevsi olan Nur Risalelerini mütala etmeye çalış. Lisanın, Kurnın yetlerini leme duyururken, hal ve etvar ve ahlkın da onun mnsını neşretsin; lisan-ı hlinle de Kurnı oku. O zaman sen, dünyanın efendisi, lemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.

Ey asırlardan beri Kurnın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallyı ihraz etmiş olan ecdadın evlt ve torunları! Uyanınız! lem-i İslmın fecr-i sdıkında gaflette bulunmak, katiyen akıl krı değil! Yine lem-i İslmın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kurnın ve imanın nuruyla münevver olarak İslmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakik medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harektında kendine rehber eylemek lzımdır.

Avrupa ve Amerikadan getirilen ve hakikatte yine İslmın malı olan fen ve sanatı, nur-u tevhid içinde yoğurarak, Kurnın bahşettiği tefekkür ve mn-yı harf nazarıyla, yani onun sanatkrı ve ustası namıyla onlara bakmalı ve Saadet-i ebediye ve sermediyeyi gösteren hakaik-i imaniye ve Kurniye mecmuası olan Nurlara doğru ileri, arş! demeli ve dedirmeliyiz.

Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim!

Beş yüz senedir yattığınız yeter! Artık Kurnın sabahında uyanınız. Yoksa, Kurn-ı Kermin güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir.

Kurnın mecrsından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa, toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kurn-ı Kermin saadet ve selmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana b-ı hayat olan, hakikat-i İslmiye sularını akıtınız.

O hakikat-i İslmiye sularıyla bu topraklarda iman ziyası altında hakik medeniyetin fen ve sanat çiçekleri açacak, bu vatan madd ve mnev saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir, inşaallah.

Sadede dönüyoruz. Evet, Bediüzzaman Said Nurs, Barlada ikamete memur edilip Risale-i Nuru telif ettiği seneler, yukarıda bir nebze zikrettiğimiz gibi, zerreyi dağ gibi kıymetlendiren ehemmiyetli seneler idi. Nasıl ki kışın dondurucu soğuğunda ve ağır şerait altında bir saatlik nöbet, bir sene ibadetten hayırlıdır. Aynen öyle de, o zaman-ı müthişede, değil yüz otuz risaleyi, belki iman ve İslmiyete dair hakik birtek risale yazabilmek dahi, binler risale kıymet ve ehemmiyetinde idi.

Evet, dinsizliğin hükümferma olduğu o dehşetli devirde, ehl-i din, terzil edilmeye çalışılıyordu. Hatt Kurnı dahi tamamen kaldırmak ve Rusyadaki gibi din akideleri tamamen imha etmek düşünülmüş; fakat millet-i İslmiyece bir aksülmeli netice verebilmesi ihtimali ileri sürülünce bundan vazgeçilmiş, yalnız şu karar alınmıştı: Mekteplerde yaptıracağımız yeni öğretim usulleriyle yetişecek gençlik, Kurnı ortadan kaldıracak ve bu suretle milletin İslmiyetle olan alkası kesilecek Bütün bu dehşet-engiz plnları çeviren o müthiş fitnenin menbaları, şimdiki din inkişafın muarızı ve düşmanları olan haric dinsiz cereyanların reisleri ve adamları idi. Evet, Türk milleti içerisinde meydana getirilen o dehşetli hadisatın içyüzünü, tafsiltını, istikbalin hakikatperest tarihçilerine ve bunları, şimdi Demokrat idaredeki serbestiyetle bir derece neşretmekte olan İslm-Türk muharrirlerine havale ediyoruz. Bizim vazifemiz, yalnız ve yalnız hakaik-i imaniye ve Kurniye ile meşgul olmaktır. Biz yalnız ve yalnız iman ve İslmiyet cereyanındayız.

Devam edecek