İşte bu muhteşem ve parlak bir burhan-ı vahdniyet olan mezkr hücceti ders vermek içindir ki, Kurn-ı Mucizül-Beyan çok tekrarla, en ziyade (Gökleri ve yeri yarattı. Enm Sresi, 6:1. - Göklerin ve yerin Rabbi. Rad Sresi, 13:16) yetleriyle Hlıkımızı bize tanıttırıyor, diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi tamamıyla kabul edip tasdik ederek Hadsiz şükür olsun Rabbimize ki, tamkuds ve ayn-ı hakikat bir ders aldık. Allah senden razı olsun dediler.
Ben de dedim:
İnsan binler çeşit elemlerle müteellim ve binler nev lezzetlerle mütelezziz olacak bir zhayat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz madd-mnev düşmanları ve nihayetsiz fakrıyla beraber hadsiz zhir ve btın ihtiyaçları bulunan ve mütemadiyen zevl ve firak tokatlarını yiyen bir biçare mahlk iken, birden iman ve ubudiyetle böyle bir Padişah-ı Zülcelle intisap edip bütün düşmanlarına karşı bir nokta-i istinat ve bütün hctına medar bir nokta-i istimdatbularak, herkes mensup olduğu efendisinin şerefiyle, makamıyla iftihar ettiği gibi, o da böyle nihayetsiz Kadr ve Rahm bir Padişaha iman ile intisap etse veubudiyetle hizmetine girse ve ecelin idam ilnını kendi hakkında terhis tezkeresine çevirse ne kadar memnun ve minnettar ve ne kadar müteşekkirne iftihar edebilir, kıyas ediniz.
O mektepli gençlere dediğim gibi, musibetzede mahpuslara da tekrar ile derim:
Onu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır. Hatt bir bahtiyar mazlum, idam olunurken bedbaht zalimlere demiş: Ben idam olmuyorum, belki terhis ilesaadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ı ebed ile mahkm gördüğümden sizden tam intikamımı alıyorum. L ilhe illllah diyerek sürur ile teslim-i ruheder.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz, Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. Bakara Sresi, 2:32.
(Meyve Risalesinden)
Yedinci Mesele
Denizli hapsinde bir Cuma gününün meyvesidir.
Kıymetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadar, yahut ondan da yakındır. Nahl Sresi, 16:77.
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. Lokman Sresi, 31:28.
Şimdi bak Allahın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kdirdir. Rum sresi, 30:50.
Bir zaman Kastamonuda Hlıkımızı bize tanıttır diyen lise talebelerine sbıkAltıncı Meselede mektep fünununun dilleriyle verdiğim dersi, DenizliHapishanesinde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-i imaniye aldıklarından, hirete bir iştiyak hissedip, Bize hiretimizi de tam bildir. T ki, nefsimiz ve zamanın şeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın dediler. Ve Denizli hapsindeki Risale-i Nur şakirtlerinin ve sabıkanAltıncı Meseleyi okuyanların arzularıyla, hiret rüknünün dahi bir hülsasınınbeyanı lzım geldi. Ben de Risale-i Nurdan bir kısa hülsa ile derim:
Nasıl ki, Altıncı Meselede biz Hlıkımızı arzdan, semvttan sorduk; onlar fenlerin dilleriyle, güneş gibi Hlıkımızı bize tanıttırdılar. Aynen biz de hiretimizi başta o bildiğimiz Rabbimizden, sonra Peygamberimizden, sonra Kurnımızdan, sonra sair peygamberler ve mukaddes kitaplardan, sonra melikelerden, sonrakinattan soracağız.
İşte, birinci mertebede hireti Allahtan soruyoruz. O da bütün gönderdiği elçileriyle ve fermanlarıyla ve bütün isimleriyle ve sıfatlarıyla, Evet, hiret var ve sizi oraya sevk ediyorum ferman ediyor. Onuncu Söz, on iki parlak ve kathakikatlerle, bir kısım isimlerin hirete dair cevaplarını ispat ve izah eylemiş. Burada, o izaha iktifaen gayet kısa bir işaret ederiz.
Evet, madem hiçbir saltanat yoktur ki, o saltanata itaat edenlere mükfatı ve isyan edenlere mücztı bulunmasın. Elbette rububiyet-i mutlaka mertebesinde bir saltanat-ı sermediyenin, o saltanata iman ile intisap ve tat ile fermanlarına teslim olanlara mükfatı ve o izzetli saltanatı küfür ve isyan ile inkr edenlere demücztı; o rahmet ve cemle, o izzet ve celle lyık bir tarzda olacak diyeRabbül-lemin ve Sultanüd-Deyyn isimleri cevap veriyorlar.
Hem madem güneş gibi, gündüz gibi, zemin yüzünde bir umum rahmet veihatalı bir şefkat ve kerem gözümüzle görüyoruz. Mesel, o rahmet, her bahardaumum ağaçları ve meyveli nebatları cennet hrileri gibi giydirip, süslendirip, ellerine her çeşit meyveleri verip bizlere uzatıp Haydi alınız, yiyiniz dediği gibi; bir zehirli sineğin eliyle bizlere şifalı, tatlı balı yedirdiği ve elsiz bir böceğin eliyle en yumuşak ipeği bizlere giydirdiği gibi, bir avuç kadar küçücük çekirdeklerde, tohumcuklarda binler batman taamları bizim için saklayan ve ihtiyat zahresi olarak o küçücük depolarda yerleştiren bir rahmet, bir şefkat, elbette hiç şüphe olamaz ki, bu derece nzeninne beslediği bu sevimli ve minnettarları veperestişkrları olan mümin insanları idam etmez. Belki, onları daha parlakrahmetlere mazhar etmek için, hayat-ı dünyeviye vazifesinden terhis eder diye,Rahm ve Kerm isimleri sualimize cevap veriyorlar, El-Cennetü hakkun diyorlar.