Bediüzzaman Said Nursnin Denizli Mahkemesinde Yaptığı Müdafaadan Bazı Kısımlar
Evet, biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her asırda üç yüz elli milyon dahil mensupları var. Ve her gün beş defa namazla o mukaddes cemiyetin prensiplerine keml-i hürmetle alkalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar.
Müminler kardeştirler kuds programıyla birbirinin yardımına, dualarıyla ve mnev kazançlarıyla koşuyorlar.
İşte, biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız. Ve hususi vazifemiz de, Kurnın iman hakikatlerini tahkik bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedden ve daim ve berzah haps-i münferitten kurtarmaktır. Sair dünyev ve siyas ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve mnsız, gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz...
Dünyaya karışmak arzusu bizde bulunsaydı, böyle sinek vızıltısı gibi değil, top güllesi gibi ses ve patlak verecekti. Divan-ı Harb-i Örfde ve Mustafa Kemalin hiddetine karşı, divan-ı riyasette, şiddetli ve dokunaklı müdafaa eden bir adam, on sekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder.
Bu meselede benim şahsımın veya bazı kardeşlerimin kusuruyla Risale-i Nura hücum edilmez. O doğrudan doğruya Kurna bağlanmış. Ve Kurn dahi Arş-ı zam ile bağlıdır. Kimin haddi var, elini oraya uzatsın, o kuvvetli ipleri çözsün?
Hem bu memlekete madd ve mnev bereketi ve fevkalde hizmeti, otuz üç yt-ı Kurniyenin işrtıyla ve İmam-ı Ali radıyallahu anhın üç kermt-ı gaybiyesiyle ve Gavs-ı zamın (k.s.) kat ihbarıyla tahakkuk etmiş olan Risale-i Nur, bizim di ve şahs kusurumuzla mesul olmaz ve olamaz ve olmamalı. Yoksa bu memlekete hem madd, hem mnev telfi edilmeyecek derecede zarar olacak.
Bazı zındıkların şeytanetiyle Risale-i Nura karşı çevrilen plnlar ve hücumlar inşaallah bozulacaklar. Onun şakirtleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez, Cenb-ı Hakkın inayetiyle mağlp edilmezler. Eğer madd müdafaadan Kurn men etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şakirtler, Şeyh Said ve Menemen hadiseleri gibi cüz ve neticesiz hadiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin, eğer mecburiyet derecesinde onlara zulmedilse ve Risale-i Nura hücum edilse, elbette hükümeti iğfal eden zındıklar ve münfıklar bin derece pişman olacaklar.
Elhsıl, madem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz; onlar da bizim hiretimize, iman hizmetimize ilişmesinler.
Mevkuf
Said Nurs
* * *
Efendiler,
Size kat haber veriyorum ki, buradaki ztların, bizimle ve Risale-i Nurla münasebeti olmayan veya az bulunanlardan başka, istediğiniz kadar hakik kardeşlerim ve hakikat yolunda hakikatli arkadaşlarım var. Biz Risale-i Nurun keşfiyat-ı katiyesiyle iki kere iki dört eder derecesinde sarsılmaz bir kanaatla bilmişiz ki, ölüm bizim için, sırr-ı Kurn ile, idam-ı ebedden terhis tezkeresine çevrilmiş. Ve bize muhalif ve dallette gidenler için, o kat ölüm, ya idam-ı ebeddireğer hirete kat imanı yoksaveya ebed ve karanlıklı haps-i münferittireğer hirete inansa ve sefahet ve dallette gitmişse.Acaba dünyada bu meseleden daha büyük, daha ehemmiyetli bir mesele-i insaniye var mı ki, bu ona let olsun? Sizden soruyorum.
Madem yoktur ve olamaz. Neden bizimle uğraşıyorsunuz? Biz en ağır cezanıza karşı kendimiz, lem-i nura gitmek için bir terhis tezkeresini alıyoruz diye keml-i metanetle bekliyoruz. Fakat bizi reddedip dallet hesabına mahkm edenleri, sizi bu mecliste gördüğümüz gibi, idam-ı ebed ile ve haps-i münferitle mahkm ve pek yakın bir zamanda o dehşetli cezayı çekeceklerini müşahede derecesinde biliyoruz, belki görüyoruz, onlara insaniyet damarıyla cidden acıyoruz. Bu kat ve ehemmiyetli hakikatı ispat etmeye ve en mütemerridleri dahi ilzam etmeye hazırım. Değil vukufsuz, garazkr, mneviyatta behresiz ehl-i vukufa karşı, belki en büyük lim ve feylesoflarınıza karşı gündüz gibi ispat etmezsem, her cezaya razıyım!
İşte, yalnız bir nümune olarak, iki Cuma gününde mahpuslar için telif edilen ve Risale-i Nurun umdelerini ve hülsa ve esaslarını beyan ederek Risale-i Nurun bir müdafaanamesi hükmüne geçen Meyve Risalesini ibraz ediyorum ve Ankara makamatına vermek için, yeni harflerle yazdırmaya müşkültlar içinde gizli çalışıyoruz. İşte onu okuyunuz, tam dikkat ediniz. Eğer kalbiniznefsinize karışmambeni tasdik etmezse, bana şimdiki tecrid-i mutlak içinde her hakaret ve işkenceyi de yapsanız, sükt edeceğim.
Elhsıl, ya Risale-i Nuru tam serbest bırakınız, veyahut bu kuvvetli ve zedelenmez hakikati elinizden gelirse kırınız! Ben şimdiye kadar sizi ve dünyanızı düşünmüyordum ve düşünmeyecektim. Fakat mecbur ettiniz. Belki de sizi ikaz etmek lzımdı ki, kader-i İlh bizi bu yola sevk etti. Biz de Kadere iman eden, kederden emin olur düstur-u kudsyi kendimize rehber edip, herbir sıkıntılarınızı sabır ile karşılayacağız diye azmettik.
Mevkuf
Said Nursi