Birincisi : hirdeki iki vazife, gerçi hakikat noktasında birinci vazife derecesinde değiller, fakat hilfet-i Muhammediye (A.S.M.) ve ittihd-ı İslm ordulariyle zemin yüzünde saltanat-ı İslmiyeyi sürmek cihetinde herkesde, hususan avmda, hususan ehl-i siyasette, hususan bu asrın efkrında o birinci vazifeden bin derece geniş görünüyor; ve bu isim bir adama verildiği vakit, bu iki vazife hatıra geliyor; siyaset mnsını ihsas eder; belki de bir hodfüruşluk mnsını hatıra getirir; belki bir şan şeref ve makamperestlik ve şöhretperestlik arzularını gösterir. Ve eskiden beri ve şimdi de çok safdil ve makamperest ztlar Mehdi olacağım diye dva ederler. Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat her biri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle, hir zamanın Büyük Mehdi unvanını almamışlar.
Hem mahkemede Denizli ehl-i vukufu, bzı şkirdlerin bu tikadlarına göre, bana karşı demişler ki:
Eğer Mehdilik dva etse, bütün şakirdleri kabul edecekler.
Ben de onlara demiştim: Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki hir zamanın o büyük şahsı, l-i Beytten olacaktır. Gerçi mnen ben Hazret-i Alinin (R.A.) bir veled-i mnevisi hükmünde ondan hakikat dersini aldım ve l-i Muhammed Aleyhisselm bir mnada hakik Nur şkirdlerine şmil olmasından, ben de l-i Beytten sayılabilirim; fakat bu zaman şahs-ı mnevi zamanı olmasından ve Nurun mesleğinde hiçbir cihette benlik ve şahsiyet ve şahsi makamları arzu etmek ve şan şeref kazanmak olmaz; ve sırr-ı ihlsa tam muhalif olmasından, Cenb-ı Hakka hadsiz şükür ediyorum ki, beni kendime beğendirmemesinden, ben öyle şahsi ve haddimden hadsiz derece fazla makamada gözümü dikmem ve Nurdaki ihlsı bozmamak için, uhrev makamat dahi bana verilse, bırakmağa kendimi mecbur biliyorum. dedim, o ehl-i vukuf sustu.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim,
Evvel: Umum Nurcuların mübarek bayramlarını ve haccül ekberde bulunan Nur şkirdleriyle ve hacdaki Nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esaret altında kalmış ve istiklaliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi lem-i İslmın büyük memleketleri birer devleti İslmiye şeklinde Hindde yüz milyon bir devleti İslmiye, Cavada elli milyondan ziyade bir devlet-i İslmiye ve Arabistanda dört beş hükmet bir cemahir-i müttefika gibi Arap birliği ile İslm birliğini birleştirmesindeki lem-i İslmın bu büyük bayramının mukaddemesini tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor.
Sniyen: İstanbulda, Refet Beyin ve Mustafa Oruçun yazdıklarına göre, çok zaman İslm ordusunu idare eden ve sonra darül-fünuna inkılb eden harbiye nezareti ve bab-ı serasker, o muazzam binanın alnında hatt-ı Kurn ile o mnidar Kurn yeti yazılmışken, sonra da mermer taşlarla üzeri kapatılıp o Nurları gizlemişlerdi. Şimdi yeniden hatt-ı Kurniyeye bir nümune-i müsaade ve Risale-i Nurun tkip ettiği maksadına bir vesile ve Üniversite ileride bir Nur medresesi olmasına bir işaret olduğu gibi, Denizli Nurcularından Ahmedlerin meşhur lim ve akılca ondokuzuncu asrın en büyüğü ve içtima feylesofların en ilerisi Bismarkın eserinden aldıkları bir fıkrada, o yüksek Bismark, eserinde diyor ki:
Kurnı her cihetle tedkik ettim, her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve beşeriyeti idare edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez
Ve Peygambere hitaben der:
Y Muhammed! Sana muasır olamadığımdan çok müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bdema göremeyecektir.Binaenaleyh, senin huzurunda keml-i hürmetle eğilirim
Bismark
diye imzasını atmış. Ve o fıkrasında tahrif ve nesholunan kütüb-ü münzeleyi ziyade tenkis ettiği için, o cümleler yazılmamalı; ben de işaret ettim.
Devam edecek