Üçüncü Hadise : O mübarek hediyeler odama geldiği zamandan on dakika evvel, serçe kuşuna benzer bir kuş yatağımın ayağı altında gördüm. Halbuki pencereler ve kapı kapalı, hiçbir delik yok ki, o kuş girebilsin. Baktım benden kaçmıyor. Bir parça ekmek verdim; yemedi. Kalben dedim: Üç-dört sene evvel aynı burada kuşların müjde vermesi gibi, bu da müjde veriyor Hakikaten aynı zamanda o mübarek Nurlu hediye geldiği gibi, üç senedir haber almadığım müftü kardeşim Abdülmecidden güzel bir mektup aldım. Bana hizmet eden Halil geldi: Bu kuşa bak, bu da eski kuşlar gibi bir müjdecidir dedim. Sonra pencereyi açtık, gitsin; gitmiyordu. Yukarıda beş-altı defa uçtu, gitmedi. Sonra Sungur da geldi; İşte sen de gör. dedik; o da gördü. Yarım saat sonra nasıl görülmesi hrika oldu; bulunmaması da hrika oldu. Pencereden çıkmadan Halil ile aradık, bulamadık; kayboldu Hatt bu mnevi hediyenin gelmesi ve Husrev yerinde Sungur imdada yetişmesi, ehemmiyetini göstermeğe bir kati hadise Sungur imdada yetişmesi, ehemmiyetini göstermeğe bir kati hadise budur ki: Sungur gelmeden iki gün evvel demek o evden çıktığı gün- Halil rüyada görüyor ki: Sungur, Mustafa Osman ile buraya gelmişler; büyük bir hadise ve şaşaalı bir merasim yapılmış. Benden, Tabiri nedir? diye sordu. Ben de merak ettim: Sen ne için bu rüyayı bana nedir? diye sordu. Ben de merak ettim: Sen ne için bu rüyayı bana söyledin? Acaba onların başına bir zarar mı gelmiş? diye bir gece sabaha kadar endişe ile müteessirdim. O rüya-yı sdıka az bir tbir ile çıktı.
çok aziz, çok mübarek, çok müşfik, çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri!
Mübarek, makbul, kıymetli mektubunuzu Diyanet Riyaseti Başkanı Ahmed Hamdi Efendiye teslim ettik. Sevinçler içinde mübarek mecmua ve Nurları kendi husus kütüphanesine koydu. İnşallah bunları kendi öz ve has kardeşlerime okumak için vereceğim ve bu suretle tedric tedric neşrine çalışacağız dedi.
çok sevgili Üstadım Efendim! Mübarek mektubunuzdaki emirlerinizi yapacağını söyledi. Fakat şimdi hemen birdenbire bunların neşri olamaz. Ben bu eserleri has kardeşlerime okutturup meraklılara göre ileride neşrederiz. İnşallah tam ve parlak şekilde ileride neşrine çalışacağını söyledi.
Yirmidokuzuncu Mektubun İkinci Makamının en baş sahifesindeki sual ve cevaptan sonra şu nükte yazılacak;
Bu risalenin sebeb-i telifi: Kuranın tercümesini Kurn yerinde camilerde okutmak olan dehşetli su-i kasdına karşı bir nevi mukabeledir. Ziyade tefsilt ve lüzumsuz bahisler girmiş. Fakat o mücahidne ve heyecanlı mukabelede kıymetdar gayb anahtarı hissedip meczubne arattırmak içinde lüzumsuz tafsilt ve zaif ve pek ince emareler dahi girmiş.
Kalbime geldi ki: Yirmidokuzuncu Mektubun gayet ehemmiyetli ve lüzumlu ve parlak ve cazlı olan Birinci Makamı, bu İkinci Makamın bütün küsratını ve israfatını affettirir. Ben de keml-i sürurla şükrettim, o kusurları unuttum.
Muhterem Ahmed Hamdi Efendi Hazretleri!
Bir hadise-i ruhiyemi size beyan ediyorum: çok zaman evvel zatınız ve sizin mesleğinizdeki hocaların, zarurete binaen ruhsata tbi ve azmet-i şeriyyeyi bırakan fikirler, benim fikrime muvafık gelmiyordu. Ben hem onlara, hem sana hiddet ederim. Neden azmeti terkedip ruhsata tbi oluyorlar. diye Risale-i Nuru doğrudan doğruya sizlere göndermezdim.
Devam edecek