EMİRDAĞ LÂHİKASI
Eklenme: 5/15/2012 12:00:00 AM

Bu hal altmış sene sonra doğrudan doğruya gösterdi ki; o vaziyet ulm-u maniyeyi üç-dört ayda, kısa bir zamanda ellere verebilecek bir tefsir-i Kurn çıkacak ve o bçare Said de onun hizmetinde bulunacak işaretiyle; hem bir zaman gelecek ki, değil onbeş sene belki bir sene de ulm-u maniyeyi ders alacak medreseler ele geçmeyecek ve azalacak bir zamana bir nevi işaret-i gaybiye gibi mnalar htıra geliyor.

İkinci Nümune: O eski zamanda, Saidin o çocukluk zamanında büyük limlerle münazarasını ve o limlerin suallerine cevap vermesini; hatt kendisi hiç sul etmeden limlerin en müşkil suallerine doğru cevap vermesini, ben katiyyen itiraf ediyorum ve tikad ediyorum ki: O hal ne hrika zekvetimden ve ne de acib istidadımdan neşet etmiş değildir. Ben de bçare, müptedi, sersem, gürültücü bir çocuk iken; hiç böyle, değil büyük limlere cevap vermek; belki küçük hocalara, hatt küçük talebelere de mağlb olur bir halde iken doğru cevap vermekliğim, katiyyen istidadımdan ve zekvetimden gelmemiş olduğuna kanaat-i katiyyem var. Yetmiş senedir de hayret ediyordum.

Şimdi ihsan-ı İlh ile bir hikmetini anladım ki: çekirdek gibi, medrese ilimlerine bir ağaç ihsan edilecek ve o ağacın hizmetinde bulunana karşı pek çok rakipleri ve murızları bulunacak.

İşte bu zamanda İslmlar içinde muhtelif meşrebler ve meslekler sahipleri birbirisini tenkid etmek ve eserine mukabil eserler neşretmek; Mutezile ve Ehl-i Sünnet gibi birbirini kırmak detiyle bu zamanda o Nur ağacının hizmetkrının başına vuracak ve rekabet veya eşreb muhalefetiyle en tesirlisi ve en müthişi medrese hocaları olmak lzım gelirken, Cenb-ı Hakka yüz bin şükür olsun ki eskiden beri devam etmekte olan o dete muhalif olarak, Risale-i Nur en ziyade ulemnın damarlarına dokundurduğu halde hocaların Nurlara karşı tenkidkrne eserler yazamadıklarının sebebi; o zamanda o çocuk Saidin ulemnın suallerine karşı doğru cevap vermesi, ulemnın cesaretini kırmış ki, hiçbir yerde kıskanç hocalardan, hem meşrepçe Saide çok muhalif oldukları halde Nur Risalelerine karşı mukabil çıkmamaları, bu halin bir hikmeti olduğuna kanaatim gelmiş.

Yoksa böyle acib bir zamanda ehl-i medresenin itirazı başlasaydı, dinsizlik taraftarları olan gizli düşmanlarımız hem Nurları, hem ulemayı çürütmek için ehemmiyetli bir vesile yapacaklardı. Cenb-ı Hakka hadsiz şükrolsun ki, en ziyade Nurların dokunduğu resm ulema, aleyhinde bulunamadılar.

Üçüncü Nümune: Eski Saidin çocukluk zamanından beri hem kendisi, hem babası fakir oldukları halde, başkalarının sadaka ve hediyelerini almadığının ve alamadığının ve şiddetli muhtaç olduğu halde hediyeleri mukabilsiz kabul etmediğinin ve Kürdistan deti talebelerin tyinatı ahalinin evlerinden verildiği ve zektla masrafları yapıldığı halde, Said hiçbir vakit tyin almağa gitmediğinin ve zektı dahi bilerek almadığının bir hikmeti, şimdi kat kanaatimle şudur ki:

hir ömrümde Risale-i Nur gibi sırf man ve uhrev bir hizmet-i kudsiyeyi dünyaya let etmemek ve menafi-i şahsiyeye vesile yapmamak için o makbul dete ve o zararsız seciyeye karşı bana bir nefret ve bir kaçınmak ve şiddet-i fakr ve zarureti kabul edip elini insanlara açmamak hleti verilmişti ki, Risale-i Nurun hakaik bir kuvveti olan hakik ihls kırılmasın. Ve bunda bir işaret-i mnev hissediyordum ki: Gelecek zamanda maişet derdiyle ehl-i ilmin mağlbiyeti bu ihtiyaçtan gelecektir.

Dördüncü Nümune: Yeni Said ihtiyarlığında bütün bütün siyasetten ve dünyadan kendini çekmeğe çalıştığı halde, ehl-i dünyanın bütün bütün kanuna ve insafa ve vicdana, hatt insanlığa muhalif bir tarzda eşedd-i zulüm ile yirmi sekiz sene işkencelerle ezdiklerine ve bir sineğin ısırmasına tahammül etmeyen o bçare Saidin baltalarla başına vurduklarına ve ihanetin en şenilerini yaptıklarına karşı, emsalsiz bir sabır ve tahammül ona ihsan olunması ve gayet asab ve sinirli olduğu gibi, fıtraten korkak olmadığı halde Ecel birdir, tegayyür etmez hakikatına, manından gelen büyük bir cesaretle beraber en korkak, en miskin bir vaziyette sükut edip sabretmesi; hatt bir miktar sonra o işkenceler sonunda ruhuna bir ferah verilmesinin bir hikmeti, kanaat-i katiyyemle budur ki:

Kurn-ı Hakmin hakaik-ı maniyesini tefsir eden Risale-i Nuru hiçbir şeye ve şahs menfaatlerine ve mnev kemltlarına let yapmamak ve hakik ihlsı kırmamak için ehl-i siyaset Said hakkında dini siyasete let yapmak vehmini verip; t Said işkencelerle, hapislerle dini siyasete let etmesin diye ehl-i siyasetin zlimne hükümleri altında Kader-i İlh Nurdaki hakik ihlsı kırmamak için Saide şefkatli tokatlar vurup Sakın sakın, hakaik-ı maniyenin tefsiri olan Risale-i Nuru kendi şahs menfaatlerine ve hatt mnev kemltlarına ve bellardan ve muzır şeylerden kurtulmaklığına let yapma. T ki Nurun en büyük kuvveti olan ihls-ı hakik zedelenmesin! diye Kader-i İlhinin şefkatli tokatları olduğuna kat kanaat ediyorum.

Hatt her ne vakit sırf hiretme şahs ibadetle ziyade meşguliyetim sebebiyle Nurun hizmetini bıraktığım aynı zamanında ehl-i dünya bana musallat olup bana azap verdiğine kat kanaat getirmişim. Bu dördüncü nümunenin izahını en son yazılan mektuplardan, ehl-i siyaset, Saidi dini siyasete let yapar diye hapislere atması ve sonra Said onun hikmetini, yni kaderin şefkat tokatları olduğunu anlamasıyla onları hell etmesi ve kendi tahammülünün hikmetini anlamasına dair olan o mektuba havale ediyoruz.

Devam Edecek