Emirdağ Lahikası
Eklenme: 6/2/2012 12:00:00 AM

Meselâ; Risale-i Nurdaki “Nur Anahtarı”nın dediği gibi: “Radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmek ile bir mânevî şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz malâyani şeylere sarf edildiğinden; tembelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeğe sevk edip, sa’yin şevkini kırıyor. Vazife-i hakikiyesini bırakıyor.

Hattâ çok menfaatli olan bir kısım hârika vesâit, sa’y ve amel ve hakikî maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istîmali lâzım gelirken, ben kendin gördüm; ondan bir-ikisi zarurî ihtiyâcata sarf edilmeğe mukabil, ondan sekizi keyf, hevesat, tenezzüh, tembelliğe mecbur ediyor. Bu iki cüz’î misâle binler misâller var.

Elhâsıl: Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semavî dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş... İktisad ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tama’ı ziyadeleştirmeğe; zulüm ve harama yol açmış. Hem beşeri vesâit-i sefahete teşvik etmekle o bîçara muhtaç beşeri tam tembelliğe atmış. Sa’y ve amelin şevkini kırıyor! Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faidesiz zayi ediyor.

Hem o muhtaç ve tembelleşmiş beşeri, hasta etmiş. Su-i istîmal ve israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuş.

Hem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve ölümü her vakit hâtıra getiren kesretli hastalıklar ve dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine yayılmasıyla intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önünde ölümü idam-ı ebedî suretinde gösterip, her vakit beşeri tehdit ediyor. Bir nevi cehennem azâbı veriyor...

İşte bu dehşetli musibet-i beşeriyeye karşı Kur’ân-ı Hakîm’in dörtyüz milyon talebesinin intibahiyle ve içinde semavî, kudsî kanun-u esasîleriyle bin üçyüz sene evvel gösterdiği gibi, yine bu dörtyüz milyonun kendi kudsî esasî kanunlariyle beşerin bu üç dehşetli yarasını tedavi etmesini; ve eğer yakında kıyamet kopmazsa, beşerin hem saadet-i hayat-ı dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı uhreviyesini kazandıracağını; ve ölümü, idam-ı ebedîden çıkarıp âlem-i nura bir terhis tezkeresini göstermesini ve ondan çıkan medeniyetin mehasini, seyyiatına tam galebe edeceğini ve şimdiye kadar olduğu gibi; dinin bir kısmını, medeniyetin bir kısmını kazanmak için rüşvet vermek değil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir yardımcı edeceğini Kur’ân-ı Mu’cizi’l-Beyanın işârât ve rumuzundan anlaşıldığı gibi, Rahmet-i İlâhiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arıyor!..

Said Nursî

Aziz, Sıddık, Fedakâr Kardeşlerim!

Çok yerlerden telgraf ve mektuplarla bayram tebrikleri aldığım ve çok hasta bulunduğum için, vârislerim olan Medresetü’z-Zehra erkânları benim bedelime hem kendilerini, hem o has kardeşlerimizin bayramlarını tebrik etmekle beraber, âlem-i İslâmın büyük bayramının arefesi olan ve şimdilik Asya ve Afrika’da inkişafa başlayan ve dörtyüz milyon müslümanı birbirine kardeş ve maddî ve mânevî yardımcı yapan İttihâd-ı İslâmın, yeni teşekkül eden İslâmî devletlerde tesise başlamasının ve Kur’ân-ı Hakîm’in kudsî kanunlarının o yeni İslâmî devletlerin kanun-u esasîsi olmasından dolayı büyük bayram-ı İslâmiyeyi tebrik ve dinler içinde bütün ahkâm ve hakikatlarını akla ve hüccetlere istinad ettiren Kur’ân-ı Hakîm’in, zuhura gelen küfr-ü mutlakı tek başıyla kırmasına çok emareler görülmesi ve beşer istikbalinin de, bu gelen bayramını tebrik ile beraber, Medresetü’z-Zehra’nın ve bütün Nur Talebelerinin hem dâhil hem hariçte, hem Arapça, hem Türkçe Nurların neşriyatına çalışmalarını ve dindar Demokratların bir kısm-ı mühimmi Nurların serbestiyetine taraftar çıkmalarını bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz...

Bu sene Hacıların az olmasına çok esbab var iken, yüz seksen binden ziyade hacıların o kudsî farizayı ve din-i İslâmın kudsî ve semavî kongresi hükmünde olan bu hacc-ı ekberi büyük bir bayramın arefesi noktasında olarak bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz.

Hasta Kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ’ının Mânidar Bir Hâtırası

Beş seneden beri teneffüs için Emirdağ’ının etrafında paytonla gezdiğim zaman garip bir tarzda, bir yaşından yedi yaşına kadar küçük çocuklar valide ve pederlerine karşı gösterdikleri alâkadan ziyade bir iştiyakla paytonuma koşup elime sarılıyorlardı. Hattâ bir iki defa payton altına düşüp hârika bir tarzda zarar görmeden kurtuldular.

Devam edecek