EMİRDAĞ LAHİKASI - I
Eklenme: 9/28/2023 12:00:00 AM

Mektup:14

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.

BANA HİZMET EDEN KÜçÜCÜK BİR RİSALE-İ NUR TALEBESİNİN çOKLAR NAMINA SORDUĞU SUALİNE CEVAPTIR.

Sual: Üstadım, yağmur duası ve namazın neticesi görünmedi, fidesiz kaldı. İki üç defa bulut toplandı, yağmur vermeden dağıldı. Neden?

Elcevap: Yağmursuzluk, bu çeşit dua ve namazın vaktidir, illeti ve hikmeti değil. Nasıl ki güneş ve ayın tutulması zamanında küsuf ve husuf namazı kılınır ve güneşin gurubuyla akşam namazı kılınır; öyle de, yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir. İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlhdir, fidesi uhrevdir. Eğer namazdan, ibadetten dünyev maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz battal olur. Mesel, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz. Öyle de, bu nevi ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenb-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız.

Gerçi yağmur namazının zahir neticesi yağmurun gelmesidir; fakat asıl hakik, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlı meyvesi şudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun tayınını veren babası, hanesi, dükknı değil; belki onun tayınını ve yemeğini veren, koca bulutları sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zt, onu besliyor, rızkını veriyor. Hatt en küçücük bir çocuk da, daima aç olduğu vakit validesine yalvarmaya alışmışken, o yağmur duasında, küçücük fikrinde büyük ve geniş bu mnyı anlar ki: Bu dünyayı bir hane gibi idare eden bir Zt, hem beni, hem bu çocukları, hem validelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının fidesi olmaz. Öyleyse Ona yalvarmalıyız der, tam imanlı bir çocuk olur. Bu münasebetle kısacık altı nokta beyan edilecek.

Birinci nokta: Nimet ve rahmet-i İlhiyenin fiyatı, şükürdür. Biz şükrü hakkıyla vermedik. Evet, rahmetin fiyatını şükürle vermediğimiz gibi; zulmümüzle, isyanımızla gazabı celb ediyoruz. Şimdi zemin yüzünde zulüm ve tahribat, küfür ve isyan ile, nev-i beşer tam tokada kendini müstahak etti ve dehşetli tokatlar yedi. Elbette bir parça hissemiz de olacak.

İkinci nokta: Hadste var ki: Hatt deniz dibindeki balıklar dahi günahkr ve zlimlerden şekv ediyorlar ki, onların yüzünden yağmur kesilir, hatt bizim de nafakamız azalır derler. Evet, bu zamanlarda öyle günahlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor, msum hayvanlar da azap çekerler.

Üçüncü nokta: yette vardır: Öyle musibetten kaçınız ki, geldiği vakit zlimlere mahsus kalmaz, msumlar ve mazlumlar da içinde yanar.1 çünkü, musibet-i mmeden msumlar harika bir tarzda, yangın içinde selmette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. çünkü din bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sıddık Radıyallahu Anh gibi tasdik ederler. Onun için, musibet-i mmede msumlar da bel çekerler.

Dördüncü nokta: Şimdi, malda ve rızıkta hilelerle suistiml ile, rüşvetle çok haram karıştığı ve ekinciler kendi malına hakkıyla sahip olmadığı ve on adamdan iki-üçü tam rahmete müstahak ise, ekincilerin malından istifade edenlerden beş-altısı ya zulümle, haram karıştırmakla, ya şükürsüzlükle rahmete istihkakını kaybediyor.

Beşinci nokta: Risale-i Nur, bu Anadolu memleketine, belların define ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasıl belyı def ediyor; onun intişarı ve okunması küll bir sadaka nevinde semv ve arz belların define çok emreler ve çok hadiselerle tebeyyün etmiş. Hatt Kurnın işaretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını ve intişarını men etmek zamanlarında dört defa zelzelelerin başlaması ve intişarıyla durmaları ve Anadoluda ekser okunması İkinci Harb-i Umumnin Anadoluya girmemesine bir vesile olduğu Sre-i Vel-Asr işaret ettiği, bu iki ay kuraklık zamanında mahkemenin Risale-i Nurun beraatine ve vatana menfaatli olduğuna dair kararını Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek tam bir serbestiyetle Risale-i Nurun intişar ve okunmasını beklerken, bütün bütün aksine olarak men edilmesi ve mahkemedeki risalelerin sahiplerine iade edilmemesi ve bizi de o cihetle konuşmaktan men etmeleri cihetiyle, belların define vesile olan bu küll sadaka-i mneviye karşı çıkamadı, günahımız neticesi kuraklık başladı.

Altıncı nokta: Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinne yalvarmakla ve pek cidd nedamet ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bidalar karışmadan, şeriatin tayin ettiği tarzda dergh-ı İlhiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.

Hem böyle umum musibetler, ekser nsın hatsından geldiği cihetle, o insanların ekseri (kısm-ı zamı) tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def olur.

Biz Risale-i Nur şakirtleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz. İşte, Denizlide mahkemeye verilen cüz bir kısım Risale-i Nur, sahiplerine iadesinin aynı zamanında, burada dahi bir kısım zatlar yazmaya başlamaları aynı vaktinde, bu yağmursuzlukta bir derece rahmet yağdı. Fakat Risale-i Nurun serbestiyeti cüz olmasından, rahmet dahi cüz kaldı. İnşaallah, yakında benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intişarı küllleşecek ve rahmet dahi tam olacak.