Mektup:22
DENİZLİ TÜCCARI ASLI BURDURLU HAFIZ MUSTAFAYA HİTAPTIR
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.
Hiçbir şey yoktur ki Allahı hamd ile tesbih etmesin (Onu şükran ve minnetle anıp şnına lyık ifadelerle anmasın ve noksan sıfatlardan tenzih etmesin). İsr Sresi, 17:44.
Risale-i Nur harflerinin sayısınca Allahın selmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Aziz, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kurniye de muvaffakıyetli arkadaşım,
Sen binler saflarla geldin, beni ebed minnettar ettin. Ve sadık arkadaşlarınla Risale-i Nurun serbestiyetine hizmetiniz o derece büyük ve kıymetlidir, değil yalnız bizi ve Risale-i Nurun şakirtlerini, belki bu memleketi, belki lem-i İslmı mnen minnettar ettiniz ki, ehl-i imanın imdadına yetişmeye Risale-i Nurun yolunu serbestçe açtınız. Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber bu serbestiyetine çalışanları, merhum Hafız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nurun kahramanlarıyla beraber mnev kazançlarıma, dualarıma şerik etmişim; hem devam edecek... Buraya kadar herbir dakika, yoldaki bir gün, Risale-i Nurun hizmetinde bulunduğun gibi beni minnettar eyledin. Hkim-i dil namını alan malm zatı ve lehimizde onunla beraber çalışanları, bu hakik adalete hizmetleri için hir ömrüme kadar unutmayacağım. Altı yedi aydır onları da aynen mnev kazançlarıma şerik ediyorum.
Bana teslim ettikleri Risale-i Nurun bir kısmını, kardeşlerime cevap vereceğim, bütününü yazsınlar, onlara hediye edeceğim. çünkü onlar, Risale-i Nurun bundan sonraki hizmetine tam hissedardırlar. Bu meselede ben Denizli şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvtını ve ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim, hem Risale-i Nurun talebeleri, mnev kazançlarımıza hissedar etmeye karar verdik. Denizli Hapishanesini de, bir imtihan medresemiz telkki ediyoruz. Ve bizimle alkadar hem Denizlide, hem hapiste umumuna ve hususan tam adaletini gördüğümüz mahkeme heyetine çok selm ve dualar ederiz.
Mektup:23
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Katiyen şek ve şüphemiz kalmadı ki, bu hizmetimizin neticesi olan Risale-i Nurun serbestiyetini değil yalnız biz ve bu Anadolu ve lem-i İslm alkışlıyor, takdir ediyor; belki kinat memnun olup cevv-i sema, feza-yı lem alkışlıyor ki, üç-dört ayda yağmura şiddet-i ihtiyaç varken gelmedi ve Denizlide mahkemenin bilfiil teslimine karar vermesi, yine leyle-i Miracta aynen Risale-i Nurun bir rahmet olduğuna işareten leyle-i Regaibe tevafuk ederek kesretli melek-i radın alkışlamasıyla ve rahmetin Emirdağında gelmesi o teslim kararına tevafuk etmesi ve bir hafta sonra, demek Denizlide vekillerin eliyle alınması hengmlarında yine aynen leyle-i Miraca ve leyle-i Regaibe tevafuk ederek aynen onlar gibi Cuma gecesinde kesretli rahmet ve yağmurun bu memlekette gelmesi, o tevafuklarıyla kat kanaat verdi ki:
Risale-i Nurun müsaderesine ve hapsine dört zelzelelerin tevafuku küre-i arzca bir itiraz olduğu gibi, bu Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç Cuma gecesindebiri leyle-i Regaip, biri leyle-i Mirac, biri de Şbn-ı Muazzamın birinci Cuma gecesinderahmetin kesretli gelmesi ve Risale-i Nurun da serbestiyetinin üç devresine tam tamına tevafuk etmesi, küre-i haviyenin bir tebriki, bir müjdesidir ve Risale-i Nurun da mnev bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.
Ve en ltif bir emre şudur ki: Dün, birdenbire bir serçe kuşu pencereye geldi, vurdu. Biz, uçurmak için işaret ettik, gitmedi.
Mecbur oldum, Ceylna dedim: Pencereyi aç; o ne diyecek?
Girdi, durdu, t bu sabaha kadar... Sonra odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı açtım, yarım dakikada döndüm, baktım, Kuddüs, Kuddüs zikrini yapan bir kuş odamda gördüm. Gülerek dedim: Bu misafir niçin geldi? Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum; ekmek bıraktım, yemedi. Yine kapıyı açtım, çıktım, yarım dakikada geldim, o misafir kayboldu.
Sonra bana hizmet eden çocuk geldi, dedi ki: Ben bu gece gördüm ki, Hafız Alinin kardeşi yanımıza gelmiş.
Ben de dedim: Hafız Ali ve Hüsrev gibi bir kardeşimiz buraya gelecek.
Aynı günde, iki saat sonra çocuk geldi, dedi: Hafız Mustafa geldi; hem Risale-i Nurun serbestiyetinin müjdesini, hem mahkemedeki kitaplarımı da kısmen getirdi; hem serçe kuşunun ve senin, hem kuddüs kuşunun tbirini ispat ettiki, tesadüf olmadığını ispat etti.
Acaba, emsalsiz bir tarzda hem serçe kuşu acip bir surette, hem kuddüs kuşu garip bir surette gelip bakması, sonra kaybolması ve msum çocuğun rüyası tam tamına çıkması, Risale-i Nurun Hafız Mustafa gibi bir zatın eliyle buraya gelmesinin aynı zamanına tevafuku hiç tesadüf olabilir mi? Hiçbir ihtimali var mı ki, bir beşaret-i gaybiye olmasın?
Evet, bu mesele, küçük bir mesele değil; kinat ve hayvanat ile alkadardır. Ben Risale-i Nurun bir şakirdi olmak itibarıyla, kendi hisseme düşen bu kr ve neticeyi, binler altın lira kadar kazancım var kanaat ediyorum. Başka yüz binler Risale-i Nur şakirtleri ve takviye-i imana muhtaç ehl-i imanın istifadeleri buna kıyas edilsin.
Evet, dinin, şeriatın ve Kurnın yüzden ziyade tılsımlarını, muammlarını hal ve keşfeden; ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden; ve Mirac ve haşr-i cismn gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kurn hakikatlerini en mütemerrid ve en muannid feylesoflara ve zındıklara karşı güneş gibi ispat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları, elbette küre-i arz ve küre-i haviyeyi kendi ile alkadar eder ve bu asrı ve istikbali kendiyle meşgul edecek bir hakikat-i Kurniyedir ve ehl-i iman elinde bir elmas kılınçtır.