EMİRDAĞ LAHİKASI - I
Eklenme: 10/6/2023 12:00:00 AM

Mektup:24

Aziz kardeşim,

Risale-i Nurun avukatı Ziyayı bizim tarafımızdan hem çok teşekkür, hem tebrik ediniz. çoktan beri ruhuma ihtar edilmiş ki, Ziya namında birisi, Risale-i Nur namına büyük bir hizmet edecek. Bu mesele gösterdi ki, o Ziya, bu Ziyadır. Bizleri ebede kadar minnettar eyledi. Mahkemede zabıt ktibi ve zdan Hesn Hanım ve sorgu hakimi gibi vicdanlı zatlara teşekkür ederiz. Ve onları unutmayacağımı, bilhassa başta Müftü Osman, Hasan Feyzi olarak çok ehemmiyetli kardeşlerime selmımızı ve minnettarlığımızı bildiriniz. Ve hkim-i dil olan zta, Risale-i Nurun ekser eczalarını ona hediye etmek için yazdırmayı karar verdiğimi söyleyiniz. Ve Risale-i Nurun fahr avukatı Ziyaya, kısm-ı mühimmini yazdırıp ona hediye etmek niyetindeyim.

Tab olunan yetül-Kübr risalesinin beş yüz matbu nüshaları da tab edenlere verilecek mi, merak ediyorum.

Biri de, İstanbulda müsadere edilen ne kadar Risale-i Nur varsa bana aittir. İçinde yirmi risale bulunan mecmua bana çok ehemmiyeti var.

Hem Denizliden mufarakat ederken, emanet Mucizt-ı Ahmediye risalesini orada bazılarına bırakmıştım, o da bana çok lzımdır. Belki Hoca Ms Efendi biliyor.

Risale-i Nurun zaif veya yeni şakirtlerini vesveseden kurtarmak için beyan ediyorum ki: Gizli bir komitenin desisesiyle safdil bazı hocalar veyahut bida taraftarları bazı muarızlar, Risale-i Nurun hiç zedelenmez bazı hakikatlerine karşı gelmek için, benim çok kusurlu ve-itiraf ediyorum-çok hatalı şahsımın noksanlarını ve hatalarını işa etmek ve beni onlar ile çürütmekle Risale-i Nura ilişmek ve darbe vurmak istediklerinin bu yirmi senedir yirmi ehemmiyetli hadisesi var. Hatt iki defa hapsimize de bir nevi vesilesi olduğundan, dostlarıma ve Risale-i Nurun şakirtlerine iln ediyorum ki:

Ben Cenb-ı Hakka şükrediyorum ki, nefsimi kendime beğendirmemiş ve kusurlarımı kendime bildirmiş. Değil kendimi satmak, hodfuruşluk etmek, belki keml-i mahcubiyetle Risale-i Nurun mübarek şakirtleri içinde onların samimiyet ve ihlsıyla kendimi affettirmek ve onların mnev şefaatiyle günahlarıma bir kefaret aramaktır.

Bana itiraz edenler, gizli ayıplarımı bilmiyorlar. Yalnız zahir bazı hatalarımı bahane edip ve yanlış olarak Risale-i Nuru benim malım zannedip Risale-i Nurun nurlarına perde çekmek, intişarına rekabet etmek için derler: Said Cuma cemaatine gelmiyor, sakal bırakmıyor gibi tenkitleri var.

Elcevap: Ben, çok kusurları kabul ile beraber derim: Bu iki meselede büyük mzeretlerim var.

Evvel: Ben Şfiyim. Şfi Mezhebinde Cumanın bir şartı, kırk adam imam arkasında Fatiha okumaktır. Daha başka şartlar da var. Onun için burada bana Cuma farz değil. Ben, mezheb-i zamyi takliden, bazan sünnet olarak kılıyordum.

Saniyen: Yirmi senedir haksız olarak beni insanlarla görüştürmekten men ettikleri içinhem bu hirde, resmen dört ay evvel perde altında insanlarla temas ettirmemek için tenbihat olmuşhem yirmi beş senedir ben münzev yaşadığım için, kalabalık yerlerde huzur bulamıyorum ve herkesin arkasında mezhebimce iktida edip namaz kılamıyorum ve okumakta yetişemiyorum ve daha Fatihanın yarısını okumadan, imam rüka gidiyor. Bizde Fatiha okumak farzdır.

Sakal meselesi ise: Bu bir sünnettir, hocalara mahsus değil. Bu millette yüzde doksan sakalsız olanların içinde küçükten beri sakalsız bulundum. Bu yirmi senedir bana resm hücumlarda bazı arkadaşlarımın sakallarını kestirmeleriyle, benim sakal bırakmadığım, bir hikmet, bir inayet-i İlhiye olduğunu ispat etti. Eğer sakal olsaydı, tıraş edilseydi, Risale-i Nura büyük bir zarardı. çünkü ölecektim, dayanamayacaktım.

Bazı limler Sakalı tıraş etmek caiz değildir demişler. Muradları, sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır, demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur. Fakat bu zamanda, dehşetli pek çok günah-ı kebreden çekinmek için, bu terk-i sünnete mukabil, Risale-i Nurun irşadıyla, yirmi sene haps-i münferit hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşaallah o sünnetin terkine bir kefarettir.

Hem bunu katiyen iln ediyorum ki: Risale-i Nur, Kurnın malıdır. Benim ne haddim var ki, sahip olayım, t ki kusurlarım ona sirayet etsin. Belki o Nurun kusurlu bir hdimi ve o elmas mücevherat dükknının bir delllıyım. Benim karma karışık vaziyetim ona sirayet edemez, ona dokunamaz. Zaten Risale-i Nurun bize verdiği ders de, hakikat-i ihls ve terk-i enniyet ve daima kendini kusurlu bilmek ve hodfuruşluk etmemektir. Kendimizi değil, Risale-i Nurun şahs-ı mnevsini ehl-i imana gösteriyoruz. Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirenefakat hakikat olmak şartıylaminnettar oluyoruz, Allah razı olsun deriz. Boynumuzda bir akrep bulunsa, ısırmadan atılsa, nasıl memnun oluruz; kusurumuzufakat garaz ve inat olmamak şartıyla ve bidalara ve dallete yardım etmemek kaydıylakabul edip minnettar oluyoruz.