EMİRDAĞ LAHİKASI - I
Eklenme: 10/10/2023 12:00:00 AM

Mektup: 29

Hiss-i kablelvukuun tetimmesi

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Risale-i Nurun zuhuru hiss-i kablelvuku ile küll bir surette hissedilmesi gibi, Risale-i Nurun has talebelerinin bir kısmının itirafıyla ve bir kısmının tarz-ı hayatı Risale-i Nur gibi bir hizmete namzetliğini gösterdiği cihetle bu tetimmeyi yazıyorum:

Evet, hiss-i kablelvuku, herkeste cüz-küll vardır; hatt hayvanatta dahi vardır; hatt rüya-yı sdıkanın ehemmiyetli bir kısmı, bu hiss-i kablelvukuun nevindendir; hatt bazılarda hassasiyet cihetiyle keramet derecesine çıkar. Benim sbımdaki hassasiyetle yağmurdan yirmi dört saat evvelki rutubet-i haviye ile yağmurun gelmesini hissetmem, bir cihette hiss-i kablelvuku sayılabilir ve bir cihette sayılmaz.

Ben, Risale-i Nura ehemmiyetli hizmet eden kardeşlerimin tarz-ı hayatlarına dikkat ettim, gördüm ki, aynı benim güzeran-ı hayatım gibi, Risale-i Nur gibi bir neticeye göre techiz edilip sevk edilmiş.

Evet, Hüsrev, Feyzi, Hafız Ali, Nazif gibi çok kardeşlerimizin geçen tarz-ı hayatları bu hizmet-i Nuriyeye göre bir vaziyet verildiğini onlar hissettikleri gibi; ben de, çok has kardeşlerimde, hatt burada aynen tarz-ı hayatım gibi böyle bir nurn meyveyi vermek için tanzim edilmiş görüyorum. Hissetmeyen kısmı, dikkat etseler hissedecekler. Ben kendim, bütün hayatımın harika kısmını, evvelce Gavs-ı zamın bir silsile-i kerameti telkki ediyordum; şimdi Risale-i Nurun bir silsile-i kerameti olduğu tebeyyün etti.

Ezcümle: Ben Hürriyetten evvel İstanbula gelirken, yolda, bir iki mühim ilm-i kelma ait kitaplar elime geçti. Dikkatle mütala ettim. İstanbula geldikten sonra, sebepsiz olarak hem ulemayı, hem mektep muallimlerini münazaraya, Kim ne isterse benden sorsun diye iln ettim. Medar-ı hayrettir ki, münazaraya gelenlerin bütün sordukları sualler, yolda mütala ettiğim ve hafızamda kaldığı meselelerdi. Hem, feylesofların sordukları sualler, hafızamda bulunan meselelerdi.

Şimdi anlaşıldı ki, o fevkalde muvaffakıyet ve benim de haddimden çok ziyade o hodfuruşluk ve mnsız izhar-ı fazilet ise, ileride Risale-i Nurun İstanbulca ve ulemca makbuliyetine ve ehemmiyetine zemin hazır etmek imiş.

İkincisi: Hatt ben, fakir ve muhtaç olduğum ve zhid ve sofu ve riyazetçi olmadığım ve büyük bir şeref ve haysiyet ve hanedanlık haysiyetinden, şan ve şerefinden hissedar olmadığım halde, tarihçe-i hayatımda yazıldığı gibi, küçükten beri halkların mallarını, hediyelerini kabul edemiyordum, ihtiyacımı izhara tenezzül edemiyordum. Beni bilenler gibi, ben de çok hayret ederdim. Şimdi hassaten birkaç sene zarfında anlaşıldı ki, Risale-i Nurun dehşetli bir mücahedesinde, tamah ve mal yüzünden mağlp olmamak ve itiraz gelmemek için o hlet-i ruhiye bize ihsan edilmişti. Yoksa, düşmanlarım o cihetten büyük bir darbe indirecektiler.

Hem ezcümle: Eski Said siyasette çok ileri gittiği halde, Yeni Said de taraftar bulmak için çok muhtaç olduğu zamanda, bütün insanları meşgul eden bu beş altı senedeki beşer tufanları, siyaset fırtınaları içinde kat ve asla beni meşgul etmedi ve merakla mağlp etmedi ve beş sene, bilmeyi merak etmedim.

Beni bilenler gibi, ben de bu hale çok hayret ederdim. Hatt kendi kendime derdim: Acaba ben mi divane olmuşum ki, bütün dünyayı kendiyle meşgul eden bu hdista bakmıyorum, ehemmiyet vermiyorum? Yoksa insanlar mı divane olmuşlar? diye hayret içindeydim. Şimdi hem mnev ihtarla, hem mezkr hiss-i kablelvuku ile, hem meydandaki Risale-i Nurun galebe ve serbestiyetiyle tahakkuk etti ki, Risale-i Nurdaki hakikat-i ihls, rıza-yı İlhden başka hiçbir şeye let ve tbi olamaz ve Kurndan başka hiçbir nokta-i istinadı olmadığını ispat etmek için o acip hlet-i ruhiye verilmiş.

Said Nurs