Mektup: 30
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Meyvenin Dördüncü Meselesindeki bir hakikatin izahını Eski Saidin fka bakmak damarıyla ve bana hizmet eden ktibin Ramazan başlarında bayram almetini şarkta bir hadisenin tesiriyle heyecanla demesi ve bu Ramazan-ı Şerifteki kıymettar vakitleri radyonun mlyniytıyla zyi etmemesi için mnen kalbime kaç defa ihtar edildi ki, o geniş ve karışık fırtınalı hakikatin kısaca zararlarını beyan eyle. Ben de gayet muhtasar bazı işaretler nevinde, Risale-i Nur şakirtlerinin meraklarını tdil etmek niyetiyle beyan ediyorum. Fakat hem mesele çok geniş, vaktim de dar, halim de perişan olmasından, anlamasında zahmet çekeceksiniz, zekvetinize güveniyorum.
Meyvenin o Dördüncü Meselesinde denilmiş ki:
Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi: O geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, czibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder, hakik ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır. Hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zlimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur melinde orada denilmiştir.
Şimdi ben de derim ki: Merak yüzünden ve fk hdistın verdiği sarhoşne gafletten zevk alan biçareler! Eğer İnsanın fıtratındaki merak, insaniyet damarıyla sizin, farz ve lzım vazifeniz zararına o hadise, o geniş boğuşmalara sevk ediyor. Bu da bir ihtiyac-ı mnevdir, fıtrdir derseniz, ben de derim:
Katiyen biliniz ki, insanın, çok mucizatlı hilkatine merak etmeyip, dikkat etmeyerek iki başlı veya üç ayaklı bir insan görse keml-i merakla temşsına daldığı gibi; aynen bu asırda, nev-i beşerin muvakkat ve fni, tahripçi geniş hadiseleri ve zemin yüzünde yüz bin millet ve insan nevi gibi çok hdisat-ı acbeye mazhar o milletlerden, her baharda yalnız birtek arı milletine ve üzüm tifesine baksan, bu nev-i beşerdeki hdistın yüz defa daha mcib-i merak ve ruhn, mnev zevklere medar hadiseler var. Bu hakik zevklere ehemmiyet vermeyip beşerin zararlı, şerli, rız hadiselerine bu kadar merak ve zevkle bağlanmak; dünyada ebed kalmak ve o hadiseler daim olmak ve herkese o hadiseden bir menfaat veya zarar gelmek ve o hadiseye sebebiyet verenlerin hakik fail ve mcid olmak şartıyla olabilir. Halbuki, havanın fırtınaları gibi geçici hallerdir. Sebebiyet verenlerin tesirleri pek cüz... Ondaki zarar ve menfaati, o vaziyet şarktan, Bahr-i Muhitten sana göndermez. Senden sana daha yakın ve senin kalbin Onun tasarrufunda ve senin cismin Onun tedbir ve icadında olan bir Zt-ı Akdesin rububiyetini ve hikmetini nazara almayıp, t dünyanın nihayetinden zarar ve menfaati beklemek ne derece divanelik olduğu tarif edilmez.
Hem iman ve hakikat noktasında, bu çeşit merakların büyük zararları var. çünkü gaflet verecek ve dünyaya boğduracak ve hakik vazife-i insaniyeti ve hireti unutturacak olan en geniş daire ise siyaset dairesidir. Hususan böyle umum ve mücadele suretindeki hadiseler, kalbi de boğuyor. Güneş gibi bir iman lzım ki, herşeyde, her vaziyette, herbir harekette kader-i İlh ve kudret-i Rabbniyenin izini, eserini görsün, t o zulm u zulmette kalb boğulmasın, iman sönmesin; akıl, tabiat ve tesadüfe saplanmasın.
Hatt ehl-i hakikat, hakikat ve mrifetullahı bulmak için, kesret dairelerini unutmaya çalışıyorlart kalb dağılmasın ve lüzumlu ve kıymetli şeye sarf etmek lzım gelen merakı, zevki, şevki, lüzumsuz fni şeylerde telef olmasın. Hatt bu ehemmiyetli sırdandır ki, din düsturlarının bir hdimi olmak cihetinde güneş gibi imanlar taşıyan bir kısım Sahabeler ve onlara benzeyen mücahidnden, Selef-i Salihnden başka, siyasetçi, ekserce tam müttak dindar olamaz. Tam ve hakik dindar, müttak olanlar, siyasetçi olmazlar. Yani, maksad-ı asl siyasetini yapanlarda din, ikinci derecede kalır, tebe hükmüne geçer. Hakik dindar ise, Bütün kinatın en büyük gayesi ubudiyet-i insaniyedir diye, siyasete, aşk u merak ile değil, ikinci üçüncü mertebede onu dine ve hakikate let etmeyeeğer mümkünseçalışabilir. Yoksa, bki elmasları kırılacak di şişelere let yapar.
Elhsıl: Nasıl ki sarhoşluk, hakik vazifelerden gelen elemleri ve ihtiyaçları sarhoşlukla muvakkaten unutturduğu cihetle menhus ve kısa bir zevk verir; öyle de, böyle fni boğuşmaları ve hadiseleri merakla takip etmek bir nevi sarhoşluktur ki, hakik vazifelerden gelen ihtiyacat ve yapmamaktan gelen teellümtı muvakkaten unutturduğu için menhus bir zevk verir. Veya tehlikeli bir yese düşüp Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. (Zümer Sresi, 39:53) yetindeki emr-i İlhye muhalefet eder, tokada müstehak olur. Veya Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur. (Hd Sresi, 11:113) olan şiddetli tehdid-i İlh tokadına mazhar olur, zlimlerin zulümlerine hasb olarak mnen iştirak eder, bilistihkak cezasını da dünyada, hirette çeker.
Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir tesell kalbime geliyor ki:
Bu geniş boğuşmaların neticesinde, eski Harb-i Umumden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupada, deccalne bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi tesellye medar, lem-i İslmın tam intibahiyle ve Yeni Dünyanın, Hıristiyanlığın hakik dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve lem-i İslmla ittifak etmesi ve İncil, Kurna ittihad edip tbi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semv bir muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder.
Umum kardeşlerime birer birer selm. Gelen veya geçen leyle-i Kadirlerinizi tebrik ederiz.