EMİRDAĞ LAHİKASI - I
Eklenme: 10/12/2023 12:00:00 AM

Mektup: 31

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Denizlinin bir Hüsrevi Hasan Feyzinin uzunca, tafsiltlı bir mektubunu vasıtanızla aldım. Ve bildim ki, nasıl bir dane toprak altına konulur, t çok daneleri sümbül versin; aynen öyle de, şehid merhum Hafız Ali o tarlada, toprak altına girdi, otuz kırk Hafız Alileri sümbül verdi ve verecek, kanaatım geldi. Siz, benim tarafımdan ona ve Risale-i Nurun hizmetine çalışanlara yazınız ki:

Bir iki sene zarfında Denizli kahramanları, yirmi sene kadar Risale-i Nura hizmet ettiklerinden, biz Risale-i Nur şakirtleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutmayız. Ve Denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiği gibi, hapishanesini dahi bir medrese-i Nuriye mnsında biliyoruz.

Feyzinin mektubunda isimleri bulunan ve bilhassa hkim-i dil ile beraber hakik adlete çalışanlar (ç.H.M.) ve Avukat Ziya gibi bütün o zatlar, değil yalnız bizi, belki Anadoluyu ve lem-i İslmı mnen minnettar eylemişler. Onlar, bizim gibi Risale-i Nura sahiptirler. Eğer lüzum olsa, elime teslim edilen bir kısım mecmuaları da onlara emaneten okutmak için göndereceğim. Orada kalan kitaplar, lüzumu varsa, muattal kalmamak şartıyla kalabilirler. Büyük mecmua elinde bulunan, muattal bırakmamak ve okutmak ve mümkünse hapishaneyi teşrik etmek şartıyla onun elinde kalsın. Daha isterse, daha başkaları da ona ve oraya göndereyim.

Ben Denizli gibi, az bir zamanda, bize ve Risale-i Nura metin kahraman sahipleri ve kardeşleri verdiği için, elimden gelse, keml-i sürur ve sevinçle onların mübarek hapishanesinde bakiye-i ömrümü geçirmek istiyorum. Bizimle çok alkadar ve hapishanede görüştüğümüz veya bana hizmet eden Beylerbeyli Süleyman ve Tavaslı Mehmed çavuş gibi ne kadar dostlar varsa, hepsine çok selm ediyorum ve her vakit mnev kazançlarımıza ve dualarımıza dahildirler. Ve Feyzinin mektubunda isimleri bulunan ztlara bilhassa birer birer selm ve umumunun Ramazanlarını ve leyle-i Kadirlerini ruh u canımızla tebrik ediyoruz.

Milaslı Halil İbrahim, hakikaten Risale-i Nurun demir gibi metin ve sarsılmaz bir şakirdidir. O kasaba onunla iftihar etmeli. Hem o zatın, hem Hasan Feyzinin haddimden yüz derece ziyade hüsn-ü zanları neticesinde yazdıkları parlak manzum iki parçayı, Risale-i Nura hitap ediyorlar ve benim ehemmiyetsiz şahsımı perde ve riz bir ünvan olarak yapmışlar diye kabul ediyorum. Yoksa benim ne haddim var ki o meziyetlere sahip olayım. Hem ona, hem Risale-i Nurun avukatı Ahmed Feyziye ve arkadaşlarına ve eski kahraman kardeşlerimizden Şefike çok selm ve dua ediyoruz.

Kardeşlerim, yetül-Kübr Ramazanda zuhur ettiği gibi, zannımca Ramazanda da matbaadan çıktığını, Ispartaya geldiğini ve Ramazanda serbestiyetle okunması ve camilere okutmak için girmesi gibi, bu Ramazan-ı Şerifte yetül-Kübrdan çıkan ve bir saat tefekkür bir sene ibadet mnsını taşıyan Hizb-i Nuriye yetül-Kübrdan çıktığı misillu, bizim tesbihatımızda otuzüç defa L ilhe illllah yetül-Kübrnın berektı ve feyziyle on dakikada aynı hakikat-ı tevhidi veren iki sahife kadar Ramazanın nuruyla kalbe ihtar edildi. Ben de on dakikada yetül-Kübrnın tamamını okuyor gibi ve herbir mertebede, mukaddemesinde denildiği gibi küre-i arzın küll dili benim hayalen lisanım olup L ilhe illllah der; ve denizler ve dağlar, o unsurların ve insan tabakatlarının lisan-ı halleri benim dillerim olup L ilhe illllah der diye, ben de herbir L ilhe illllah dedikçe, ya bilisan-ı arz, ya bilisan-ı semvt, ya bilisan-ı cev, ya bilisan-ı ansır derim; gibi... İnşaallah, sonra size gönderilecek.

Bk olan sadece Odur.

Kardeşiniz Said Nurs

Mektup: 32

İkramı izhar mektubunun tetimmesi

(İşart-ı Kurniyenin başında yazdık.)

Risale-i Nurun makbuliyetine imza basan ve gayb işaretlerle ondan haber veren sekiz parçadan birinci parçadır.

Aynı meseleye bu risalede yirmi dokuz işaret var. Sair parçalarla beraber bine yakın işaretler, rumuzlar, malar, emreler aynı meseleye, aynı dvya bakmaları sarahat derecesindedir. Vahdet-i mesele cihetiyle, o emareler birbirine kuvvet verir, teyid eder. O sekizden üç tanesi, İmam-ı Ali Radiyallahu Anh, üç keramet-i gaybiyesiyle Risale-i Nurdan haber vermiş.

Bu sekiz parçayı Ankara ehl-i vukufu tetkik etmiş, itiraz etmemişler. Yalnız demişler: Keramet sahibi, kerametini yazmaz.

Ben de onlara cevap verdim ki: Bu benim değil, Risale-i Nurun kerametidir. Risale-i Nur ise, Kurnın malıdır ve tefsiridir dedim, onlar sustular; demek kabul ettiler. Gerçi bu çeşit ikramlar yazılmasaydı daha münasip olurdu; fakat bu hadsiz ve kuvvetli ve kesretli düşmanlar karşısında az ve zaif ve fakir olan bizlere kuvve-i mneviye ve gayb imdat ve teşci ve sebat ve metanet vermek için mecburiyet-i katiye oldu, ben de yazdım. Benim benliğime bir hodfuruşluk verip sukutuma sebep olsa da, ehemmiyeti yok. Bu hizmete, yani ehl-i imanı dallet-i mutlakadan kurtarmaya, lüzum olsa dünyev hayat gibi, uhrev hayatımı da feda etmek bir saadet bilirim. Binler dostlarım ve kardeşlerim Cennete girmeleri için, Cehennemi kabul ederim.