EMİRDAĞ LAHİKASI - I
Eklenme: 10/18/2023 12:00:00 AM

Mektup: 39

Gayet ehemmiyetli iki meseleyi, sizlere, zekvetinize itimaden, Risale-i Nurda müteferrikan parçaları bulunmalarına binaen, gayet muhtasar konuşacağım.

Birincisi: Risale-i Nurun hakik ve hakikatli bir şakirdi bulunan ve Kurn-ı Mucizül-Beynın ktibi, bu defa yazdığı mektupta, haddimden bin derece ziyade hüsn-ü zannına istinaden, bir hakikat soruyor. Risale-i Nurun şahs-ı mnevsinin gayet ehemmiyetli ve kuds vazifesini; ve hilfet-i Nübüvvetin de gayet ulv vazifelerinden bir vazifesini benim di şahsımda, Üstadı noktasından bir cilvesini gördüğünden, bana o hilfet-i mneviyenin bir mazharı nazarıyla bakmak istiyor.

Evvel: Bki bir hakikat, fni şahsiyetler üstüne bina edilmez. Edilse, hakikate zulümdür. Her cihetle kemlde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye mruz ve müptel şahsiyetlerle bağlanmaz; bağlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardır.

Saniyen: Risale-i Nurun tezahürü, yalnız tercümanının fikriyle, veyahut onun ihtiyac-ı mnev lisanıyla Kurndan gelmiş. Yalnız o tercümanın istidadına bakan feyizler değil, belki o tercümanın muhatapları ve ders-i Kurnda arkadaşları olan hlis ve metin ve sadık zatların o feyizleri ruhen istemeleri ve kabul ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi çok cihetlerle, o tercümanın istidadından çok ziyade o Nurların zuhuruna medar oldukları gibi, Risale-i Nurun ve şakirtlerinin şahs-ı mnevsinin hakikatini onlar teşkil ediyorlar. Tercümanının da içinde bir hissesi var. Eğer ihlssızlıkla bozmazsa, bir tekaddüm şerefi bulunabilir.

Salisen: Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferd şahısların dehası, ne kadar harika da olsalar, cemaatın şahs-ı mnevsinden gelen dehasına karşı mağlp düşebilir. Onun için, o mübarek kardeşimin yazdığı gibi, lem-i İslmı bir cihette tenvir edecek ve kuds bir dehnın Nurları olan bir vazife-i imaniye, bçare, zaif, mağlp, hadsiz düşmanları ve onu ihanetle, hakaretle çürütmeye çalışan muannid hasımları bulunan bir şahsa yüklenmez. Yüklense, o kusurlu şahıs ihanet darbeleriyle düşmanları tarafından sarsılsa, o yük düşer, dağılır.

Rabian: Eski zamandan beri çok zatlar, üstadını veya mürşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş, hilf-ı vkıadır diye tenkit edilmezdi. Fakat şimdi, Risale-i Nur şakirtlerine lyık bir üstada muvafık bir ulv mertebe ve fazileti, bçare, kusurlu bu şahsımda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle çalışmaları, bu noktada haddimden ziyade hüsn-ü zanları kabul edilebilir; fakat Risale-i Nurun şahs-ı mnevsinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat, başta zındıklar ve ehl-i dallet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hatt sfi-kalb ehl-i diyanet, şahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haksızlar, o şahsı çürütmekle hakikatlere darbe vurmak; ve o Nurlara benim gibi bir bçareyi mden zannederek, bütün kuvvetleriyle beni çürütüp o Nurları söndürmeye ve sfi-kalblileri de inandırmaya çalışıyorlar. Ezcümle, İkinci Meselede bir hadise bu hakikati gösteriyor.

İkinci Mesele: Bayramın ikinci gününde, teneffüs için kırlara çıktığım zaman, ehemmiyetli bir memur tarafından beş vecihle kanunsuz bir taarruza mruz kaldım. Cenb-ı Hak, rahmet ve keremiyle, belime, başıma yüklenen Risale-i Nur eczalarını ve ruhuma ve kalbime yüklenen şakirtlerinin haysiyet ve izzet ve rahatlarını muhafaza için, fevkalde bir tahammül ve sabır ihsan eyledi. Yoksa bir pln neticesinde beni hiddete getirip, Risale-i Nurun, bhusus yetül-Kübrnın fütuhatına karşı bir perde çekmek olduğu tahakkuk etti.

Sakın, sakın, hiç kederlenmeyiniz, merak etmeyiniz, hem telş etmeyiniz, hem bana acımayınız. Şeksiz şüphesiz, inayet-i İlhiye perde altında bizi muhafaza etmekle Birşey sizin için hayırlı olduğu halde, olur ki siz ondan tiksinebilirsiniz. (Bakara Sresi, 2:216) ayetine mazhar etsin.

Onların o plnları da yine akm kaldı. Fakat bu vilyette, doğrudan doğruya büyük bir makamdan kuvvet alıp şahsımla uğraşanlar var. Eğer mümkün olsa, buranın havasıyla hiç imtizaç edemediğim cihetini vesile edip, münasip bir yere naklime, Denizli Mahkemesini ve Ankara Temyiz Mahkemelerini vasıta yapıp çalışmak lzım geliyor. Ben kendim yapamadığım için, benden, bana daha ziyade alkadar Denizli dostları teşebbüs etseler iyi olur. Hiç olmazsa oranın hapsine, bir daha bahaneyle beni alsınlar.

Said Nurs