Birisi: Eskiden beri ihaneti kabul etmediğimden, beni o surette hiddete getirip bir mesele çıkararak mahvıma yol açmaktı. Bundan birşey çıkaramadıkları için, zehirlendirmek vasıtasıyla mahvıma çalıştılar. Fakat inayet-i İlhiye ile, Nurşakirtlerinin duaları tiryak gibi, panzehir gibi ve sabır ve tahammülüm tam bir ilç gibi o plnı akm bıraktı, o madd ve mnev zehirin tehlikesini geçirdi. Gerçi hiçbir tarihte, hiçbir hükmette bu tarzda işkenceli zulümler, kanun namına, hükmet namına yapılmadığı halde, damarlarıma dokunduracak tarzdamütemadiyen tarassutlarla herkesi ürkütmekle beni hiddete getiriyordu. Fakat birden kalbime ihtar edildi ki, bu zalimlere hiddet değil, acımalısın. Onların herbirisi, pek az bir zaman sonra, sana muvakkaten verdikleri azap yerinde bin derece fazla bki azaplara ve madd ve mnev Cehennemlere mruz kalacaklar. Senin intikamın, bin defa ziyade onlardan alınır. Ve bir kısmı, aklı varsa dünyada da kaldıkça, geberinceye kadar vicdan azabı ve idam-ı ebed korkusuyla işkence çekecekler. Ben de onlara karşı hiddeti terk ettim, onlara acıdım. Allahıslah etsin! dedim.
Hem bu azap ve işkenceler pek büyük sevap kazandırmakla beraber, Risale-i Nur şakirtleri yerine ve onların bedeline benimle meşgul olup yalnız beni tzipetmeleri, Nurculara büyük bir fide ve selmetlerine hizmet olması cihetinde deCenb-ı Hakka şükrediyorum ve müthiş sıkıntılarım içinde bir sevinç hissediyorum.
Dördüncüsü: Senin mektubunda benim istirahatimi ve eğer iktidarım olsa, benim Şam ve Hicaz tarafına gitmeme dair sizin hükmet-i hazıraya müracaat maddesi ise:
Evvel: Biz, imanı kurtarmak ve Kurna hizmet için, Mekkede olsam da buraya gelmek lzımdı. çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptel olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına vesaadetine hizmet için burada kalmayaKurndan aldığım derslekarar verdim ve vermişiz.
Saniyen: Bana karşı hürmet yerine hakaret görmek noktasını mektubunuzda Mısırda, Amerikada olsaydınız, tarihlerde hürmetle yd edilecektiniz diye yazıyorsunuz.
Aziz, dikkatli kardeşim,
Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram vetahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz. Hususan acip bir riyakrlıkolan şöhretperestlik ve czibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlsa zıttır vemünafidir. Onu arzulamak değil, bilkis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz. Yalnız Kurnın feyzinden gelen ve icz-ı mnevsinin lemeatı olan vehakikatlerinin tefsiri bulunan ve tılsımlarını açan Risale-i Nurun revacını ve herkesin ona ihtiyacını hissetmesini ve pek yüksek kıymetini herkes takdiretmesini ve onun pek zahir mnev kermtını ve iman noktasında zındıkanın bütün dinsizliklerini mağlp ettiklerini ve edeceklerini bildirmek, göstermek istiyoruz ve onu rahmet-i İlhiyeden bekliyoruz.
Şahsıma ait ehemmiyetsiz ve cüz bir maddeyi haşiye olarak beyan ediyorum:
Madem Recep Bey ve Kara Kzım seninle dost ve zannımca eski Saidle de münasebetleri var. Onlardan iyilik istemek değil, belki bana karşı selefleri gibi mnsız, lüzumsuz tazyik ve zulme meydan vermesinler. Hakikaten buranın madd ve manev havasıyla imtizaç edemiyorum. Sıkıntılarım pek fazla.İkametghımı hem dışarıdan, hem içeriden kilitliyorum. Her cihetle yalnızım. Ve bir cihette de komşusuz, sıkıntılı bir odada, hasta bir halde hayatımı geçiriyorum. Bazan bir günü, Denizlide bir ay hapisten fazla beni sıkmış. Bu yirmi sene dehşetli zulümle hürriyetime ve serbestiyetime ilişmek artık yeter! Zaten iki sene mahkemelerin tetkikatıyla ve aleyhimdeki münafıkların plnları akm kalmasıyla katiyen tebeyyün etmiş ki, şahsımda ve Nurlarda bu vatan ve millete zarartevehhüm etmekle daha kimseyi kandıramazlar. Ben de herkes gibi hürriyetime sahip olsam, belki tebdil-i hava için mutedil havası bulunan bu kazanın bazı köylerine gitmeme müsaadekr bir işar olsa, münasip olur. Size ve oradaki Nur dostlarıma çok selm ve dua ediyoruz.
Said Nurs
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Madd ve mnev bir sual münasebetiyle hatıra gelen bir cevaptır.
Deniliyor ki: Neden Nur şakirtlerinin kuvvetli hüsn-ü zanları ve kat kanaatleri, senin şahsın hakkında Nurlara daha ziyade şevklerine medar olan bir makamı vekemltı şahsına kabul etmiyorsun? Yalnız Risale-i Nura verip, kendini çok kusurlu bir hdim gösteriyorsun?
Elcevap: Hadsiz hamd ve şükür olsun ki, Risale-i Nurun öyle kuvvetli ve sarsılmaz istinad noktaları ve öyle parlak ve keskin hüccetleri var ki, benim şahsımda zannedilen meziyete, istidada ihtiyacı yoktur. Başka eserler gibimüellifin kabiliyetine bakıp, makbuliyeti ve kuvveti ondan almıyor. İşte meydanda, yirmi senedir kat hüccetlerine dayanıp, şahsımın madd ve mnev düşmanlarını teslime mecbur ediyor.
Eğer şahsiyetim ona ehemmiyetli bir nokta-i istinad olsaydı, dinsiz düşmanlarım ve insafsız muarızlarım kusurlu şahsımı çürütmekle, Nurlara büyük darbe vurabilirdiler. Halbuki o düşmanlar, divaneliklerinden, yine her nevi desiselerle beni çürütmeye ve hakkımda teveccüh-ü mmeyi kırmaya çalıştıkları halde, Nurların fütuhatına ve kıymetine zarar veremiyorlar. Yalnız bazı zaif ve yenimüştakları bulandırsa da vazgeçiremiyorlar.
Bu hakikat için, hem bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiği için, haddimden çok ziyade olan hüsn-ü zanları kendime almıyorum. Ve ben, kardeşlerim gibi, kendi nefsime hüsn-ü zan etmiyorum. Hem kardeşlerimin bu bçare kardeşlerine verdiği makam-ı uhrev, hakik, din makam ise, Mektubatta İkinci Mektubunhirindeki kaideye göre, Şahsıma verdikleri mnev hediye olan kemltı, eğerhş!ben kendimi öyle bilsem, olmamasına delildir. Kendimi öyle bilmesem, onların o hediyesini kabul etmemek lzım geliyor. Hem kendini makam sahibi bilmek cihetinde enaniyet müdahale edebilir.