Birşey daha kaldı ki, dünya cihetinde hakaik-i imaniyenin neşrindeki vazifedar, makam sahibi olsa, daha iyi tesir eder denilebilir. Bunda da iki mni var.
Birisi: Faraza velyet olsa da, bilerek, isteyerek makam yapmak tarzında, velyetin mahiyetindeki ihls ve mahviyete münafidir. Nübüvvetin vereseleri olan Sahabeler gibi izhar ve dv edemezler; onlara kıyas edilmez.
İkinci mni: Pek çok cihetlerle çürütülebilir ve fni ve cüz ve muvakkat ve kusurlu bir şahıs sahip olsa, Nurlara ve hakaik-i imaniyenin fütuhatına zarar gelir. Fakat bir nokta var ki, mcib-i şükrandır: Ehl-i siyasetteki düşmanlarım, mezkr hakikatleri bilmedikleri için, şerefli, izzetli Eski Saidi düşünüp mütemadiyen Nurlar bedeline benim şahsıma ihanet ve tenkis etmekle meşgul oluyorlar. Bazı mutaassıp enaniyetli hocaları da şahsımın aleyhine çeviriyorlar, güy Nurları söndürmeye çalışıyorlar. Halbuki Nurları daha ziyade parlattırmaya vesile oluyorlar. Nurlar, di şahsımdan değil, Kurn güneşinin menbaından nurları alıyor.
Said Nurs
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu şşaalı baharın çiçeklerini temş etmek için arabayla bir iki saat geziyorum. Hiç hayatımda görmediğim bir tarzda bütün çiçekli otlar, detin fevkinde bir tarzda büyümüş, çiçekler açmış, tebessümkrne tesbihat edip, lisan-ı hal ile Sni-i Zülcelllerinin sanatını takdir edip alkışlıyorlar gibi hakkalyakn hissettiğimden, hayat-ı dünyeviyeye müştak hissiyatım ve gafil ve tahammülsüz nefsim bu halden istifade ederek, dünyadan nefret ve hastalıklı ve sıkıntılı hayattan usanmak ve berzaha gitmeye ve oradaki yüzde doksan dostlarını görmeye iştiyak cihetinde karar veren kalbime ve fnide bki zevk arayan nefsime itiraz geldi.
Birden hissiyata da, damarlara da sirayet eden iman nuru o tiraza karşı gösterdi ki:
Madem toprak bu kadar cemal ve rahmet ve hayat ve znetlere madd cihetinde mazhar olmasından hadsiz bir rahmetin perdesidir ve içine giren hiçbir şey başı boş kalmıyor. Elbette bütün bu zahir ve madd ziynetlerin ve güzelliklerin ve hüsün ve cemal ve rahmet ve hayatın mnev merkezlerinin ve bir kısım tezghlarının faal bir nevi, toprak perdesinin altında ve arkasındadır. Elbette bu himayetli annemiz olan toprak altına girmek ve kucağına sığınmak ve o hakik ve daim ve mnev çiçekleri seyretmek, daha ziyade sevilir ve iştiyaka lyıktır. diye o kör hissiyatın ve dünyaperest nefsin itirazını tamamıyla izale ve def etti.
İman nurunun her vechesi için Allaha hamd olsun dünyaperest nefsime de dedirtti.
Said Nurs
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvel: Seksen sene ibadetli bir ömrü bahtiyarlara kazandıran Ramazan-ı mübarekte, inşaallah Nurun şirket-i mneviyesi o kazanca mazhar olacak. Bayrama kadar elden geldiği kadar, Nurcular ihls ile birbirinin dualarına mnev min demeli ki, birisi o sekseni kazansa, herbiri derecesine göre hissedar olur. En zayıf ve en ağır yükü bulunan bu hasta kardeşinize elbette mnev yardım edersiniz
Saniyen: Nurların erknlarından bir iki doktor, benim hastalığımın şiddetiyle beraber o hlis, sadık zatlara hastalık noktasından müracaat etmeyip ve ilçlarını da yemeyip çok ağır hastalıklar içinde onlarla meşveret etmeyerek ve şiddet-i ihtiyacım ve elemlerin içinde yanıma geldikleri vakit, hastalığa dair bahis açmadığımdan endişeli bir merak onlara geldiğinden, sırlı bir hakikati izhara mecbur oldum. Belki size de fidesi var diye yazıyorum. Onlara dedim ki:
Hem gizli düşmanlarım, hem nefsim, şeytanın telkiniyle zaif bir damarımı arıyorlar ki, beni onunla yakalayıp Nurlara tam ihls ile hizmetime zarar gelsin.
En zaif damar ve dehşetli mni, hastalık damarıdır. Hastalığa ehemmiyet verildikçe, his, nefs, cisim galebe eder; Zarurettir, mecburiyet var der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hkim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiği ilçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fedakrane, ihlsla hizmete zarar verir.
Hem gizli düşmanlarım da bu zaif damarımdan istifadeye çalışmışlar ve çalışıyorlar. Nasıl ki korku ve tamah ve şan ü şeref cihetinde çalışıyorlar. çünkü insanın en zaif damarı olan korku cihetinde bir halt edemediler, idamlarına beş para vermediğimizi anladılar.
Sonra insanın bir zaif damarı derd-i maişet ve tamah cihetinde çok soruşturdular. Nihayetinde, o zaif damardan birşey çıkaramadılar. Sonra onlarca tahakkuk etti ki, onların mukaddesatını feda ettikleri dünya malı, nazarımızda hiç ehemmiyeti yok ve çok vukuatlarla onlarca da tahakkuk etmiş. Hatt bu on sene zarfında yüz defadan ziyade resmen Neyle yaşıyor? diye mahall hükmetlerden sormuşlar.
Sonra en zaif bir damar-ı insn olan şan u şeref ve rütbe noktasında bana çok elm bir tarzda o zaif damarımı tutmak için, emredilmiş ihanetler, tahkirler, damara dokunduracak işkenceler yaptılar, hiçbir şeye muvaffak olamadılar. Ve katiyen anladılar ki, onların perestiş ettiği dünyanın şan u şerefini bir riyakrlık ve zararlı bir hodfuruşluk biliyoruz, onların fevkalde ehemmiyet verdikleri hubb-u cah ve şan u şeref-i dünyeviyeye beş para ehemmiyet vermiyoruz, belki onları bu cihetle divane biliyoruz.
Sonra bizim hizmetimiz itibarıyla bizde zaif damar sayılan, fakat hakikat noktasında herkesin makbulü ve her şahıs onu kazanmaya müştak olan mnev makam sahibi olmak ve velyet mertebelerinde terakki etmek ve o nimet-i İlhiyeyi kendinde bilmektir ki, insanlara menfaatten başka hiçbir zararı yok. Fakat böyle benlik ve enaniyet ve menfaatperestlik ve nefsini kurtarmak hissi galebe çaldığı bir zamanda, elbette sırr-ı ihlsa ve hiçbir şeye let olmamaya bina edilen hizmet-i imaniye, şahs makam-ı mneviyeyi aramamak iktiza ediyor. Harektında onları istememek ve düşünmemek lzımdır ki, hakik ihlsın sırrı bozulmasın. İşte bunun içindir ki, herkesin aradığı keşf ü kermtı ve kemlt-ı ruhiyeyi Nur hizmetinin haricinde aramadığımı zaif damarlarımı tutmaya çalışanlar anladılar. Bu noktada dahi mağlp oldular.
Umum kardeşlerimize birer birer selm ve gelecek Leyle-i Kadir herbir Nurcu hakkında seksen üç sene ibadetle geçmiş bir ömür hükmüne geçmesini hakikat-i Leyle-i Kadri şefaatçi ederek rahmet-i İlhiyeden niyaz ediyoruz.
Kardeşiniz
Said Nurs