Evet, efendiler! Gerçi Risale-i Nur sırf hirete bakar; gayesi Rıza-yı İlh ve imanı kurtarmak ve şakirtlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedden ve ebed haps-i münferitten kurtarmaya çalışmaktır. Fakat dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i tinin biçareler kısmını dallet-i mutlakadan kurtarmaktır. çünkü bir Müslüman başkasına benzemez. Dini terk edip İslmiyet seciyesinden çıkan bir Müslim dallet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.
Evet, eski terbiye-i İslmiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve anant-ı milliye ve İslmiyeye karşı yüzde elli lkaytlık gösterildiği halde, elli sene sonra yüzde doksanı nefs-i emmreye tbi olup millet ve vatanı anarşiliğe sevk etmek ihtimalinin düşünülmesi ve o belya karşı bir çare taharrisi, yirmi sene evvel beni siyasetten ve bu asırdaki insanlarla uğraşmaktan katiyen menettiği gibi; Risale-i Nuru, hem şakirtlerini, bu zamana karşı alkalarını kesmiş; hiç onlarla ne mübareze, ne meşguliyet yok.
Madem hakikat budur; adliyelerin, değil beni ve onları ittiham etmek, belki Risale-i Nuru ve şakirtlerini himaye etmek en birinci vazifeleridir. çünkü, onlar bu millet ve vatanın en büyük bir hukukunu muhafaza ettiklerinden, onların karşısında, bu millet ve vatanın hakik düşmanları Risale-i Nura hücum edip, adliyeyi şaşırtıp, dehşetli bir haksızlığa ve adaletsizliğe sevk ediyorlar. Küçücük iki nümunesini beyan ediyorum.
Ezcümle: Hapisteki arkadaşlarımdan, selm-kelmdan ibaret ve Arab bir risalemin fiyatı olan on banknotu, buradaki bir adama gönderip, t Ispartada tab masrafını veren o nüshalar sahibine verilsin diyen mektubu yüzünden hem adliye, hem hükmet bana sıkıntılar verip, hem vasıta olan adamı taharri etti. Bu sinek kanadı kadar ehemmiyeti olmayan bir di mektubu, hem altı ay zarfında bir tek di muhabereyi bu kadar büyük bir mesele suretine getirmek, elbette adliyenin şerefine, haysiyetine yakışmaz.
İkinci nümune: Benim gibi garip, ihtiyar ve zaif ve beraat etmiş bir misafire, herkesi, hatt hizmetçilerini resmen propaganda ile ondan ürkütmek, kendini perişan bir vaziyete sokmak, bu vilyetteki hükmetin hamiyet-i milliyesine yakışmadığından, sinek kanadı kadar mevhum bir zarara dağ gibi ehemmiyet verip aleyhimde resmen propaganda yapmak, Kiminle görüşüyor ve yanına kim gidiyor? diye herkese bir telş vermek, hükmetin hikmeti ve hkimiyeti, bu acip hlete elbette tenezzül etmemek gerektir. Her neyse.. Bu iki madde gibi, muttali olanlara hayret veren çok maddeler var
Efendiler! Dallet ve fenalıklar cehaletten gelse, def etmesi kolaydır. Fakat fenden, ilimden gelen dalletin izalesi çok müşküldür. Bu zamanda dallet fenden, ilimden geldiği için, ancak onları izale etmeye ve nesl-i tiden o belya düşen kısmını kurtarmaya, karşılarında dayanmaya Risale-i Nur gibi her cihetle mükemmel bir eser lzımdır. Risale-i Nurun bu kıymette olduğuna delil şudur ki:
Yirmi seneden beri, benim şiddetli ve kesretli bulunan muarızlarım ve şiddetli tokatlarını yiyen feylesofların hiçbirisi, Risale-i Nura karşı çıkmamış ve cerh edememiş ve çıkamaz. Ve dokuz ay, üç adliye ve merkez-i hükmet ehl-i vukufu, yüz kitaptan ibaret eczalarında, bizi mesul edecek bir tek madde bulamamalarıdır. Ve binler ehl-i dikkat olan Risale-i Nur şakirtlerine kanaat-i katiye veren, İşart-ı Kurniye ve İhbarat-ı Gaybiye-i Aleviye ve Gavsiyenin, bu asırda Risale-i Nurun ehemmiyetine ve makbuliyetine imza basmalarıdır.
Evet, adliyeler, hukukları muhafaza etmek ve haksızları tecavüzden durdurmak, vazifeleri olmak cihetiyle, Risale-i Nurun yüz risalesi, yirmi senede yüz bin adamın saadetlerine hizmet ettiği sabit olmakla beraber; on seneden beri, iki mahkeme ve merkez-i hükmet ve birkaç vilyetin zabıtaları ve Denizli Mahkemesi münasebetiyle dokuz ay bütün mahrem ve gayr-ı mahrem evraklarımızda ve risalelerde millete ve vatana bir zararlı maddeyi ve mcib-i ceza bir yanlış görmediğinden, elbette Risale-i Nurun bu vatanda gayet küll ve büyük hukuku var. Bu küll ve çok ehemmiyetli hukuku nazara almayıp, di evraklar gibi müsadere ederek, millete ve takviye-i imana muhtaç biçarelere pek büyük bir haksızlığı nazara almamak ve di bir adamın cüz ve küçük bir hakkını ehemmiyetle nazara almak, adliyenin mhiyetine ve adaletin hakikatine hiçbir cihetle yakışmaz diye size hatırlatıyoruz.
Doktor Duzinin ve sair zındıkların eserlerine ilişmemek, Risale-i Nura ilişmek, gazab-ı İlhnin celbine bir vesile olabilir diye korkuyoruz. Cenb-ı Hak size insaf ve merhamet ve bize de sabır ve tahammül ihsan eylesin. min
Gayr-ı resm, fakat tecrid-i mutlakta
Said Nurs
* * *
Bu istida, üç makamata gönderilmiştir. Oradaki kardeşlerime bir mehaz olmak için gönderildi.
Yirmi seneden beri sabredip sükt eden bir mazlumun şekvsını dinlemenizi istiyorum.
Hürriyetin en geniş suretini veren cumhuriyet hükmetinde herbir hürriyetten men edilmekle beraber, düşmanlarım, benim aleyhime her cihetle serbest olarak beni eziyorlar. Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikr-i ilmiyeyi temin eden cumhuriyet hükmeti, ya beni tam himaye edip, garazkr, evhamlı düşmanlarımı sustursun veyahut bana, düşmanlarım gibi hürriyet-i kalem verip, müdafaatıma yasak demesin. çünkü, resmen, perde altında her muhabereden menim için postahanelere gizli emir verilmiş. Su ve ekmeğimi getiren birtek çocuktan başka kimseyle beni görüştürmemek için tenbihat verildiği bir zamanda, eskiden beri benim muarızlarım fırsat bulup, tam Mahkeme-i Temyizin beraatimizi tasdik ederek, mahkemedeki ehl-i vukufun tahsin ettikleri kitaplarımı almayı beklerken, o düşmanlarım, hiç münasebetim olmayan bir-iki mahrem risalelerimi verdirip, sonra meslekçe benim aleyhimde bir-iki ehl-i vukufun eline geçirip, aleyhimde fena bir rapor hazırladıklarını işittim. Daha sabır ve tahammülüm kalmadı. Ben hükmet-i cumhuriyenin bütün erknlarına, belki dünyaya iln ediyorum ki:
Kurn-ı Hakmin sırr-ı hakikatiyle ve iczının tılsımıyla, benim ve Risale-i Nurun programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedsinden iman-ı tahkik ile biçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir.
Devam edecek