İşte Risale-i Nur, üç ehl-i vukuf heyetinin ve üç mahkemenin incelemesinden geçtiği halde, bu iki vazife-i kudsiyeden başka, kasd olarak dünyaya, idareye, syişe dokunacak ciheti olmadığına, yirmi senelik hayatım ve yüz otuz Risale-i Nur, meydanda, cerh edilmez bir hüccettir. Evet, mahkemece dv ettiğim ve benimle münasebettar bütün dostlarımın tasdiki altında, yirmi seneden beri müracaat etmeyen ve on seneden beri hükümetin erknlarınıbirkaçı müstesna olarakbilmeyen ve dört seneden beri Dünya Harbinden ve hdistından hiç haber almayan ve merak etmeyen bu biçare mazlum Said, hiç imknı var mı ki, ehl-i siyasetle uğraşsın ve idareye ilişsin ve syişin ihlline meyli bulunsun? Eğer zerre miktar bulunsaydı, Karşımda kimler var, dünyada neler oluyor, bana kim yardım edecek? diye soruşturacaktı, merak edecekti, karışacaktı, hilelerle büyüklere hull edecekti.
En elm cüz bir hadise şudur ki: Bir tecrid-i mutlak içinde, her muhabereden kesilmiş vaziyetimden kurtulmak için hapse girmeye bir bahane bulunuz ki beni hapse alsınlar, bu azaptan kurtulayım diye bazı dostlarıma bir gizli mektup elden göndermiştim. T, benim hayatımın sermayesi ve neticesi ve gayet ziynetli bir surette tezyin edilmiş Risale-i Nurdan, Denizlide mahkemede bulunan kitaplarıma yakın olayım ve teslim almaya çalışayım. Maatteessüf, aleyhime olan oradaki ehl-i vukuftan birtek adam beni müdafaa ederken, o dahi mektubumu görüp, hapse girmem için aleyhime hüküm vermeye mecbur olmuş.
Beni hapislere sokan muarızlarımın bir bahaneleri deo mahkemede ondan beraat kazandığımtarikatçılıktır. Halbuki, Risale-i Nurda daima dv edip demişim: Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur diye bütün kuvvetimizle imana çalışmışız. Ben hocayım, şeyh değilim. Dünyada bir hanem yok ki, nerede tekkem olacak? Bu yirmi sene zarfında, bir tek adam yok ki, çıksın desin: Bana tarikat dersi vermiş. Ve mahkemeler ve zabıtalar bulmamışlar. Yalnız eskiden yazdığım tarikatlerin hakikatlerini ilmen beyan eden Telvihat Risalesi var ki, bir ders-i hakikattir ve yüksek bir ders-i ilmdir, tarikat dersi değildir.
Hürriyet-i vicdanı esas tutan hükmet-i cumhuriyenin, elbette bu milletin milyarlar ecdadının ruhları bağlandığı bir hakikate ve onun yolunda dünyaya meydan okudukları ve iman-ı tahkikyi galibne felsefeye karşı ispat eden bir eseri ve hdimlerini himaye etmek, ehemmiyetli bir vazifesidir. Yoksa, o zaif hdimin ellerini bağlayıp, binler düşmanlarını ona saldırtmaya, hiçbir vecihle o cumhuriyetin düsturları müsaade etmez. Cumhuriyet beni dinleyecek diye şekvmı yazdım. Evet, Allah bize yeter, O ne güzel vekildir derim.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Hem mnev, hem madd bir kaç cihette sorulan bir suale mecburiyet tahtında bir cevaptır.
Sual: Neden, ne dahilde, ne hariçte bulunan cereyanlara ve bilhassa siyasetli cemaatlere hiçbir alka peyd etmiyorsun? Ve Risale-i Nur ve şakirtlerini mümkün olduğu kadar o cereyanlara temastan men ediyorsun? Halbuki, eğer temas etsen ve alkadar olsan, birden binler adam Risale-i Nur dairesine girip, parlak hakikatlerini neşredeceklerdi; hem bu kadar sebepsiz sıkıntılara hedef olmayacaktın.
Elcevap: Bu alkasızlık ve içtinabın en ehemmiyetli sebebi: Mesleğimizin esası olan ihls bizi men ediyor. çünkü, bu gaflet zamanında, hususan tarafgirne mefkreler sahibi, herşeyi kendi mesleğine let ederek, hatt dinini ve uhrev harektını da o dünyev mesleğe bir nevi let hükmüne getiriyor. Halbuki, hakaik-i imaniye ve hizmet-i nuriye-i kudsiye, kinatta hiçbirşeye let olamaz. Rıza-i İlhden başka bir gayesi olamaz. Halbuki şimdiki cereyanların tarafgirne çarpışmaları hengmında bu sırr-ı ihlsı muhafaza etmek, dinini dünyaya let etmemek müşkülleşmiş. En iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve tevfik-i İlhiyeye dayanmaktır.
İçtinabımızın çok sebeplerinden bir sebebi de, Risale-i Nurun dört esasından birisi olan şefkat etmek, zulüm ve zarar etmemektir. çünkü Vela teziru vaziretun vizre uhra yani, Birisinin hatsıyla, başkası veya akrabası hatakr olmaz, cezaya müstehak olmaz olan düstur-u irade-i İlhiyeye karşı, bu zamanda İnsan ise, şüphesiz ki, çok zalim ve çok nankördür sırrıyla şedit bir zulüm ile mukabele eder. Tarafgirlik hissiyle, bir cninin hatsıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi advet eder. Elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatasıyla bir köye bomba atar. Halbuki bir msumun hakkı, yüz cni için feda edilmez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz msumu birkaç cni için zararlara sokar.
Mesela, hatlı bir adama müteallik, biçare ihtiyar valide ve pederi ve msum çoluk çocukları ezmek, perişan etmek, tarafgirne advet etmek, şefkatin esasına zıttır.
Müslümanlar içinde tarafgirne cereyanlar yüzünden, böyle msumlar zulümden kurtulamıyorlar. Hususan ihtille sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir. Cihad, din de olsa, kfirlerin çoluk çocuklarının vaziyetleri aynıdır. Ganimet olabilir; Müslümanlar, onları kendi mülküne dahil edebilir. Fakat İslm dairesinde birisi dinsiz olsa, çoluk çocuğuna hiçbir cihetle temellük edilmez, hukukuna müdahale edilmez. çünkü o msumlar, İslmiyet rabıtasıyla dinsiz pederine değil, belki İslmiyetle ve cemaat-i İslmiye ile bağlıdır. Fakat, kfirin çocukları, gerçi ehl-i necattırlar; fakat hukukta, hayatta pederlerine tbi ve alkadar olmasından, cihad darbesinde o msumlar memlk ve esir olabilirler.
Umum kardeşlerime birer birer selm ve krı binler olan Leyle-i Miracınızı tebrik ederim. Merhum Hacı İbrahimin, Refet Bey gibi müteallikatlarına benim tarafımdan tziye edip deyiniz ki: O merhum, Risale-i Nur talebeleri dairesi içindedir; daima onlara olan dualara mazhardır. Biz de husus ona dua ederiz.
Said Nurs