Eskişehir hayatı Devamıdır-11
Eklenme: 8/24/2024 12:00:00 AM

Ben, hükmet-i Cumhuriyeyi, ilcaat-ı zamana göre bir kısım kanun-u medenyi kabul etmiş ve vatan ve millete zarar veren dinsizlik cereyanlarına meydan vermeyen bir hükmet-i İslmiye biliyorum. Kararname namındaki ithamnamede, vazifesini yapan müstantiklere değil, belki müstantiklerin istinat ettiği mülhid zalimlerin evham ve entrikalarına karşı derim:

Siz beni, dini siyasete let etmekle itham ediyorsunuz. Ve o itham, zahir bir iftira olduğunu ve esassız, çürük bulunduğunu yüz delil-i kat ile ispat etmekle beraber, bu ağır iftiranıza mukabil, ben de sizi, siyaseti dinsizliğe let etmek istiyorsunuz diye itham ediyorum!

Bir zaman, cerbezeli bir padişah, adalet niyetiyle çok zulmediyormuş. Bir muhakkik lim ona demiş: Ey hakim! Sen, raiyetine adalet namıyla zulüm ediyorsun. çünkü tenkitkrane cerbezeli nazarın, zamanen müteferrik kusuratı birden toplar, bir zamanda tasavvur edip, sahibini şiddetli bir cezaya çarpıyorsun. Hem, bir kavmin müteferrik efradından vücuda gelen kusuratı, o tenkitkr cerbezeli nazarında topluyorsun. Sonra o perde ile, o taifenin herbir ferdine karşı bir nefret, bir hiddet size gelir; haksız olarak onlara vurursun. Evet, senin bir sene zarfında attığın tükürük, bir günde senden çıkmış bulunsa, içinde boğulacaksın. Müteferrik zamanda istimal ettiğin sulfato gibi acı ilçları bir günde birkaç kişi istimal etse, hepsini de öldürebilir. İşte, aynı bunun gibi, mehasinin ortalarında bulunmasıyla, ara sıra kusuratı setretmek lzım gelirken, sen, raiyetine karşı kusuratı izale eden mehasini düşünmeden, cerbezeli nazarınla müteferrik kusuratı toplayıp, ağır ceza veriyorsun. İşte o padişah, o muhakkik limin ikazatıyla, adalet namına yaptığı zulümden kurtuldu

Gizli bir kuvvet, bililtizam beni mahkm etmek istiyor. Ve her bahaneyi bulup, bin dereden su getirmek gibi herbir çareye müracaat edip, kurdun keçiye bahanesinden daha garip bahanelerle beni itham altına almak ve mahkm ettirilmek istenildiğimi hissediyorum. Mesel, üç aydır bu kelimeyi tekrar ediyorlar: Said-i Kürd, dini siyasete let ediyor. Ben de bütün mukaddesata yeminedi yorum ki:

Bin siyasetim olsa, hakaik-i imaniyeye feda ediyorum. Ben, nasıl hakaik-i imaniyeyi dünya siyasetine let edebilirim? Ben yüz yerde bu ithamı çürüttüğüm halde, yine mnsız nakarat gibi tekrar edip ileri sürüyorlar. Demek, bililtizam ve herhalde beni mesul etmek arzusunda bulunuyorlar. Ben de, aleyhimizdeki mülhid zalimleri, siyaseti dinsizliğe let etmeleriyle itham ediyorum. Ve onların medar-ı ithamı olan bu müthiş mnyı bildirmemek için bana isnat ettikleri, Said, dini siyasete alet ediyor cümlesiyle setre çalışıyorlar. Madem öyledir, herhalde beni mahkm etmek istiyorlar. Ben de ehl-i dünyaya derim: Bu ihtiyarlıktaki bir-iki senelik ömür için lüzumsuz tezellüle tenezzül etmem.

Beşinci umde: Dört Noktadır.

Birinci nokta: Kararnamede, kelimeler üzerinde oynanılıyor. Bir kelimenin, kasd olmadığı halde, bir mnsında triz çıkarıyorlar. Halbuki, Risale-i Nurda hedef bütün bütün ayrı olduğundan, kelimatındaki kasta makrun olmayan trizler değil, belki tasrihler de bulunsa şayan-ı af ve müsamahadır. Bu noktayı izah eden bu misal, mikyastır. Mesel:

Ben bir maksadımı hedef ederek yoluma koşup gidiyorum. İhtiyarsız, yolumda koşarken büyük bir adama çarpıp, o adam yere düşse, desem Efendim, affet. Ben, maksadıma gidiyordum. Bilmeyerek çarpıldım elbette affeder ve gücenmez. Eğer kast olarak bir parmağı o adama tciz suretinde kulağına iliştirsem, hakaret telkki edecek ve benden gücenecek

Risale-i Nurun hedefi iman ve hiret olduğundan, harekt-ı ilmiye ve fikriyesinde ehl-i dünyanın siyasetine çarpsa ve şiddetli kelimat bulunsa, şayan-ı af ve müsamahadır. Maksadımız size ilişmek değildir. Hedefimize yürüyoruz

Dünyada hiçbir misli görülmemiş bir haksızlığa maruz kaldım. Şöyle ki:

Son müdafaatım ve üç itiraznamem ile yirmi cihetle kat delillerle yüz altmış üçüncü maddenin bana temas etmediğini ve yirmi senede yazılan yüz yirmi risalemin içinde, kendilerince medar-ı tenkit yirmi kelimeden aşağı mahdut birkaç nokta bulunmasıyla, ayrı ayrı zamanda yazılmış kıymettar ve menfaatli ve uhrev ve Avrupa feylesoflarının dinsiz ve mülhid şakirtlerine karşıDrül-Hikmetil-İslmiyenin azalığı münasebetiylehakik ve ilm müdafaatım, çok zaman sonra ilcaat-ı zamana göre kabul edilen Kanun-u Medennin bazı maddelerine, yüz bin kelimat içinde on-on beş kelimenin muvafık gelmemesi sebebiyle hem benim mahkmiyetim talep edilmiş; hem mühim keşfiyat-ı mneviyeyi havi yüz yirmi kitap olan Risale-i Nurun elde bulunan nüshaları müsadere edilmiş ve indel-muhakeme bütün ilmi ve mantık ve kanun iddia ve müdafaatım, esbab-ı mucibe gösterilmeksizin, sebepsiz ve kanunsuz reddedilmiştir.

Yüz altmış üçüncü madde-i kanuniye, asayişi ihll edebilecek hissiyat-ı diniyeyi tahrik edenler mealinde bulunan şu kanunun, elbette bu hadsiz genişlik içinde bir tefsiri var. Elbette kuyud-u ihtiraziyesi bulunacak. Yoksa, bu madde, bu geniş mn ile beni mahkm ettiği gibi, bütün ehl-i diyanete ve başta Diyanet Riyaseti olarak, bütün vaizlere ve bütün imamlara, bana teşmil edildiği gibi teşmil edilebilir. çünkü, yüz sahifeden fazla müdafaat-ı katiye ve hakikiyem ile beraber, bana temas ettirilebilecek bir mn veriliyor ki, o mn her nasihat eden kimseye ve hatt bir dostunu iyiliğe sevk etmek için irşad eden herkesi daire-i hükmü altına alabilir. Bu madde-i kanuniyenin mnsı şu olmak gerektir ki, taassup perdesi altında muhalif bir siyaseti takip eden ve terakkiyat-ı medeniyeye sed çekenlere sed çekmek içindir. Bu maddenin, bu mnda, çok kat delillerle ispat etmişiz ki, bize bir cihet-i temsı yoktur.

Devam edecek