Eskişehir hayatı Devamıdır
Eklenme: 8/12/2024 12:00:00 AM

TARİHçE-İ HAYAT

İkinci delil: On senedir Isparta vilyetinde bulunuyordum. Dünyanın çok tahavvültı içinde siyasete karışmak teşebbüsüne dair hiçbir emare, hiçbir tereşşuhat görülmediğidir.

Üçüncü delil: Hiçbir hatıra gelmeyen, ni olarak benim ikametghım bastırıldı, tam taharr edildi. On seneden beri en mahrem evrakımı ve kitaplarımı aldılar. Hem vali dairesi, hem polis dairesi, bu kitaplarımda siyaset-i hükmete ilişecek hiçbir maddeyi bulamadıklarını itiraf etmeleridir. Acaba, on sene değil, belki on ay benim gibi sebepsiz nefyedilen ve merhametsizce zulüm gören ve işkenceli tazyik ve tarassut edilen bir adamın en mahrem evrakı meydana çıksa, zalimlerin yüzlerine savrulacak on madde çıkmaz mı?

Eğer denilse: Yirmiden ziyade mektupların yakalandı. Ben de derim:

O mektuplar, birkaç sene zarfında yazılmışlar. Acaba, on sene zarfında on dosta, on ve yirmi ve yüz mektup çok mu? Madem muhabere serbesttir ve dünyanıza ilişmezler; bin olsa da bir suç teşkil etmezler.

Dördüncü delil: Müsadere edilen bütün kitaplarımı görüyorsunuz ki, siyasete arkalarını çevirip, bütün kuvvetleriyle imana ve Kurna, hirete müteveccih olmalarıdır. Yalnız iki-üç risalelerde Eski Said süktu terk ederek, bazı gaddar memurların işkencelerine karşı hiddet etmiş; hükmete değil, belki vazifesini su-i istimal eden o memurlara itiraz eylemiş, mazlumane şekvasını yazmış. Fakat, yine o iki-üç risaleyi mahrem deyip neşrine izin vermedim. Has bir kısım dostlarıma münhasır kalmışlardır. Hükmet ele bakar ve zahire dikkat eder. Kalbe bakmak, gizli ve husus işlere bakmak hakkı yoktur ki, herkes kalbinde ve hanesinde istediğini yapabilir ve padişahları zemmeder, beğenmez.

Ezcümle: Yedi sene evvel, daha yeni ezan çıkmadan, bir kısım memurlar sarığıma, hem husus Şfice ibadetime müdahale etmek istemelerine mukabil, bir kısa risale yazıldı. Bir zaman sonra yeni ezan çıktı; ben o risaleyi mahrem dedim, intişarını men ettim. Hem, ezcümle, Drül-Hikmetil-İslmiyede bulunduğum zaman, tesettür yeti aleyhinde Avrupadan gelen itiraza karşı bir cevap yazmıştım. Bundan bir sene evvel, eski matbu risalelerimden alınan ve On Yedinci Lema namındaki risalenin bir meselesi olarak kaydedilmiş ve sonra Yirmi Dördüncü Lema ismini alan kısacık Tesettür Risalesi,ilerideki kanunlara temas etmemek için, o Tesettür Risalesini setrettim. Her nasılsa, yanlışlıkla bir yere gönderilmiş. Hem o risale, medeniyetin, Kurnın yetine ettiği itiraza karşı, müskit ve ilm bir cevaptır. Bu hürriyet-i ilmiye, Cumhuriyet zamanında elbette kayıt altına alınamaz.

Beşinci delil: Dokuz senedir, bir köyde inzivayı ihtiyar ettiğim; ve hayat-ı içtimaiyeden ve siyasetten sıyrılmak istediğim; ve bu defa gibi, müteaddit başıma gelen bütün işkencelere tahammül edip, dünya siyasetine karışmamak için bu on senede hiç müracaat etmediğimdir. Eğer müracaat etseydim, Barla yerine İstanbulda oturabilirdim. Ve belki, bu defadaki gaddarane tevkifimin sebebi, müracaatsızlıktan küsen ve gururlarına dokunan Isparta Valisinin ve hükmetin bazı memurlarının, garazlarından veya iktidarsızlıklarından habbeyi kubbe yapıp, Dahiliye Vekletini evhamlandırmasıdır.

Elhasıl: Benimle temas eden bütün dostlarım bilirler ki, siyasete değil karışmak, değil teşebbüs, belki düşünmesi dahi esas maksadıma ve ahvl-i ruhiyeme ve hizmet-i kudsiye-i imaniyeme muhaliftir ve olamıyor. Bana nur verilmiş, siyaset topuzu verilmemiş. Bu halin bir hikmeti şudur ki: Hakaik-i imaniyeye müştak ve memuriyet mesleğine giren birçok zatları, bu hakaike endişeli ve tenkitkrane baktırmamak, onlardan mahrum etmemek için, Cenb-ı Hak kalbime siyasete karşı şiddetli bir kaçınmak ve bir nefret vermiştir kanaatindeyim

Binbaşı Merhum sım Bey isticvab edildi. Eğer doğru dese, Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese, kırk senelik namuskrane ve müstakimane askerliğinin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp, Ya Rab, canımı al diyerek on dakikada teslim-i ruh eyledi, istikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hat diyemeyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdike hat tevehhüm edenlerin çirkin hatlarına kurban oldu.

Evet, Risale-i Nurdan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telkki ettiği ecel şerbetini içer. Eğer benden sonra dünyada kalan kardeşlerimin teellümlerini düşünmeseydim, ben de, licenap kardeşim sım Bey gibi Y Rab! Canımı da al diyecektim. Her neyse...

Benim sebeb-i ittihamımdan olan,

Üçüncü madde: Risale-i Nurun müsaade-i hükmet alınmadan intişarı ve hissiyat-ı imaniyeyi kuvvetleştirmesiyle, ileride belki hükmetin serbestane prensiplerine sed çeker ve emniyet-i umumiyeyi ihll eder.

Elcevap: Risale-i Nur, nurdur. Nurdan zarar gelmez. Siyaset topuzunu on üç seneden beri elinden atmıştır ve bu vatanın ve bu milletin hayatlarının temel taşları olan hakikat-i kudsiyeyi tespit eder ve bu mübarek milletin yüzde doksan dokuzuna zararsız menfaati olduğuna, eczalarını okuyan bütün zatları işhad edebilirim. Haydi, biri çıksın, desin: Bunda bir zarar gördüm.

Saniyen: Benim matbaam yok ve müteaddit ktiplerim yok. Birisini zorla bulabilirim. Ve hüsn-ü hattım yok. Yarım ümmyim, bir saatte ancak bir sahifeyi çok noksan yazımla yazabilirim. Merhum sım Bey gibi bazı zatlar, benim için bir yadigr olarak, güzel yazılarıyla yardım ettiler. Benim çok hazin gurbetimdeki hatıratımı yazdılar. Sonra, o envar-ı imaniyeyi derdine tam derman bulan bir kısım zatlar, onları okumak istediler ve okudular; hayat-ı ebediyelerine tam bir tiryak olduğunu hakkalyakn gördüler, kendileri ne istinsah ettiler. Elinize geçen ve nazar-ı teftişinizde bulunan Fihriste Risalesi gösteriyor ki, Risale-i Nurun herbir cüzü, bir yet-i Kurniyenin hakikatini tefsir eder ve hususan erkn-ı imaniyeye dair yetleri öyle bir vuzuhla tefsir eder ki, Avrupa feylesoflarının bin seneden beri Kurn aleyhinde hazırladıkları hücum plnlarını ve esaslarını bozuyor.

Şimdilik elinizde İhtiyar Risalesinin On Birinci Ricasında binler iman ve tevhid burhanlardan bir tek burhan var. Nümune için ona bakınız, dikkat ediniz; dvm doğru mudur, yanlış mıdır, anlarsınız. Hem bu vatana ve bu millete ne kadar menfaatli olduğuna nümune için, Risale-i Nurun eczalarından olan İktisat Risalesi ve hastalara, imandan gelen yirmi beş devalı risale ve ihtiyarlara, imandan gelen on üç rica ve tesell risaleleri, bu mübarek milletin yarısından ziyade bir yekn teşkil eden fakirler, hastalar, ihtiyarlar taifelerine gayet kıymettar bir hazine-i servet ve tiryak ve ziya olduğunu insafla bakan herkes kabul eder kanaatindeyim.

Devam edecek