İkinci Kısım - Barla hayatı
Eklenme: 7/17/2024 12:00:00 AM

Risale-i Nurun zuhuru

Üstad Bediüzzaman Said Nursnin Şark Anadoluda dünyaya gelişinden itibaren geçirdiği hayat safhalarını buraya kadar birer birer gördük, temaşa ettik. Şimdi, geçen kırk-elli senelik hayatının neticesi ve meyvesi hükmünde, tarihin pek ender kaydettiği cihan vüsatindeki muazzam bir dvya giriyoruz. Bütün madd ve mnev zulmetleri izale edip lemi nuruyla ziyalandıracak olan Risale-i Nur meydana çıkıyor; dünya ilim ve irfan sahasına Türkiyeden bir güneş doğuyor!

Bediüzzaman Hazretlerinin vilyt-ı şarkiyeden Garb Anadoluya nefyedilmesi, Risale-i Nurun zuhuru, telif ve neşri

Vanda, mezkr mağarada yaşamakta iken, şarkta ihtill ve isyan hareketleri oluyor. Sizin nüfuzunuz kuvvetlidir diyerek yardım isteyen bir zatın mektubuna, Türk milleti asırlardan beri İslmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez. Siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir diye cevap gönderiyor. Fakat yine, hükmet, Bediüzzamanı Garb Anadoluya nefyediyor.

Vanda mağaradan çıkarılıp Anadoluya hareket etmek üzere jandarmalarla sevk edilirken, yollara dökülüp Aman, efendi hazretleri, bizi bırakıp gitme. Müsaade buyur, sizi göndermeyelim. Arzu ederseniz Arabistana götürelim diye yalvaran silhlı gruplara, ahaliye ve ileri gelen zatlara, Ben Anadoluya gideceğim, onları istiyorum diyerek, hepsini teskin ediyor. Evvel Burdur vilyetine asker muhafızlarla nefyediliyor. Burdurda zulüm ve tarassutlar altında işkenceli bir esaret hayatı geçiriyor. Fakat asla boş durmuyor; on üç ders olan Nurun İlk Kapısı kitabındaki hakikatları bir kısım ehl-i imana ders verip, gizli olarak kitap haline getiriyor. Bu hikmet cevherlerinin kıymetini takdir eden müştak ehl-i iman, el yazılarıyla bu kitabı çoğaltıyorlar. Nihayet, Burada Said Nurs boş durmuyor, din musahabelerde bulunuyor diye, gizli din düşmanları tarafından rapor tanzim ettiriliyor. Ve burada da, Ücra bir köşede, mahrumiyetler, kimsesizlik ve gurbet hayatı içinde kendi kendine ölür gider düşüncesiyle dağlar arasında tenha bir yer olan Isparta vilyetine bağlı Barla nahiyesine gönderilmeye karar veriliyor.

Bediüzzaman Said Nurs Burdurda iken, birgün, o zamanın Erkn-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Mareşal Fevzi çakmak Burdura geliyor. Vali, Mareşale, Said Nurs hükmete itaat etmiyor; gelenlere din dersler veriyor diye şekvda bulunuyor. Mareşal Fevzi çakmak, Bediüzzamanın ne kadar dhi ve ne kadar mnev büyük ve müstakim bir zat olduğunu bildiği için diyor ki: Bediüzzamandan zarar gelmez. İlişmeyiniz, hürmet ediniz.

Sürgün edildiği bütün yerlerde, Bediüzzaman aleyhinde cebirle, resm kimseler vasıtasıyla dehşetli propagandalar yaptırılarak, ehl-i imanın Üstad Bediüzzamana yaklaşmamaları ve din derslerinden istifade etmemeleri için çok menf gayretler sarf ediliyor. Fakat Üstadın iman derslerinin nüfuz ve kıymeti, ahali arasında kalbden kalbe sirayet ediyor ve eserlerine olan aşk ve muhabbet, kalbleri istil ediyor.

Barla

Barla, ehl-i imanın mnev imdadına gönderilen Risale-i Nur Külliyatının telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir. Barla, millet-i İslmiyenin, hususan Anadolu halkının başına gelen dehşetli bir dallet ve dinsizlik cereyanına karşı, Kurndan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet güneşinin tul ettiği beldedir. Barla, rahmet-i İlhiyenin ve ihsan-ı Rabbannin ve ltf-u Yezdnnin bu mübarek Anadolu hakkında, bu kahraman İslm milletinin evltları ve lem-i İslm hakkında, hayat ve mematlarının, ebed saadetlerinin medarı olan eserlerin lemean ettiği bahtiyar yerdir.

Bediüzzaman Said Nurs, Barla nahiyesinde daim ve çok şiddetli bir istibdat ve zulüm ve tarassut altında bulunduruluyordu. Barlaya nefiy sebebi ise, kalabalık şehirlerden uzaklaştırıp böyle ücra bir köye atılarak, ruhunda mevcut hamiyet-i İslmiyenin feveran etmesine mani olmak, onu konuşturmamak, söyletmemek, İslm, iman eserler yazdırmamak, tıl bir vaziyete düşürüp dinsizlerle mücahededen ve Kurna hizmetten men etmek idi. Bediüzzaman ise, bu plnın tamamen aksine hareket etmekte muvaffak oldu. Bir an bile boş durmadan, Barla gibi tenha bir yerde Kurn ve iman hakikatlerini ders veren Risale-i Nur eserlerini telif ederek perde altında neşrini temin etti. Bu muvaffakiyet ve bu muzafferiyet ise, çok muazzam bir galibiyet idi. Zira o pek dehşetli dinsizlik devrinde, hakik birtek din eser bile yazdırılmıyordu. Din adamları susturulup yok edilmeye çalışılıyordu. Dinsizler Bediüzzamanı yok edememişler, uyuşmuş kalb ve akılları ihtizaza getiren İslm ve iman neşriyatına mni olamamışlardı. Bediüzzamanın yaptığı bu din neşriyat, yirmi beş senelik eşedd-i zulüm ve istibdad-ı mutlak devrinde hiçbir zatın yapamadığı bir iş idi.

Bediüzzaman, Barlaya 1926-1927 senelerinde nefyedilmiştir.1 Bu tarihler, Türkiyede yirmi beş sene devam edecek bir istibdad-ı mutlakın icr-yı faaliyetinin ilk seneleri idi. Gizli dinsiz komiteleri, İslm şeairleri birer birer kaldırarak İslm ruhunu yok etmek, Kurnı toplatıp imha etmek plnlarını güdüyorlardı. Buna muvaffak olunamayacağını iblisane düşünerek, Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kurnı imha etmesini intaç edecek bir pln yapalım demişler ve bu plnı tatbike koyulmuşlardı. İslmiyeti yok etmek için, tarihte görülmemiş bir tahribat ve tecavüzat hüküm sürmüştür.

Devam edecek