Kastamonu hayatı Devamıdır-10
Eklenme: 9/18/2024 12:00:00 AM

Ispartaya Gönderilen Bir Mektup

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Namaz tesbihatının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlil ile hatme-i muazzama-i Muhammediye (a.s.m.) ve zikir ve tesbih eden ve r-yi zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (a.s.m.) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medr-ı füyuzat olduğu gibi, biz dahi, Risale-i Nurun geniş daire-i dersinde ve halka-i envarında ders alan ve çalışan binler msum lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve aml-i salihalarına hissedar olmak ve dualarına min demek hükmünde olarak, onlarla tayy-ı mekn ederek, gıyaben omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz. Hususan hir ömrümde böyle kıymettar, mnev evlatları ve yüzer Abdurrahmanları bulmak, benim için dünyada cennet hayatı hükmüne geçiyor.

Geçen Ramazan-ı Şerifte, hastalık münasebetiyle, herbir kardeşim benim hesabıma bir saat çalışmasının büyük bir neticesini aynelyakn ve hakkalyakn gördüğümden, böyle duaları reddedilmez msumların ve mübarek ihtiyarların ve üstadlarının, benim hesabıma olan duaları ve çalışmaları, benim Risale-i Nura hizmetimin uhrev bir netice-i bkiyesini dünyada dahi bana gösterdi.

Said Nurs

* * *

Ispartaya Gönderilen Bir Fıkradır

Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hlis bir sadakat ve dim ve sarsılmaz bir sebat ister. Evet, Risale-i Nur on beş senede medresede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığına, yirmi bin zt tecrübeleriyle şehadet ederler.

Hem, iştirak-i aml-i uhreviye düsturuyla, herbir şakirdinin, herbir günde binler hlis lisanlariyle edilen makbul duaları ve binler ehl-i salhatin işledikleri aml-i salihanın misil sevaplarını kazandırıp, herbir hakik sadık ve sebatkr şakirdlerini amelce binler adam hükmüne getirdiğini... kerametkrne ve takdirkrne İmam-ı Alinin üç ihbarı ve keramet-i gaybiye-i Gavs-ı zamdaki tahsinkrne ve teşvikkrne beşareti ve Kurn-ı Mucizül-Beynın kuvvetli işaretleri o hlis şakirtlerin, ehl-i saadet ve ehl-i Cennet olacaklarını pek kat ispat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle fiyat ister.

Madem hakikat budur, Risale-i Nur dairesinin yakınında bulunan ehl-i ilim ve ehl-i tarikat ve sof-meşrep ztlar onun cereyanına girmek ve ilim ve tarikattan gelen sermayeleriyle ona kuvvet vermek ve genişlemesine çalışmak ve şakirtlerini teşvik etmek ve bir buz parçası olan enaniyetini, tam bir havuz kazanmak için o dairedeki b-ı hayat havuzuna atıp eritmek gerektir. Yoksa, başka bir çığır açmakla hem o zarar eder, hem bu müstakim ve metin cadde-i Kurniyeye bilmeyerek zarar verir, belki zındıkaya bilmeyerek bir nevi yardım hesabına geçer.

Said Nurs

* * *

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Sakın dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dallet fırkalarına karşı sizi perişan etmesin Allah için sevmek, Allah için buğz etmek düstur-u Rahmn yerine Siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek düstur-u şeytan hükmederek, melek gibi bir hakikat kardeşine advet ve elhanns gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine mnen şerik eylemesin.

Evet, bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip, asab ruhları azap içinde bırakır. Selmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.

Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan, azap çekiyor, perişandır. Bilhassa ehl-i dallet ve ehl-i gaflet, merhamet-i umumiye-i İlhiyeden ve hikmet-i tamme-i Sübhniyeden habersiz olduğundan, rikkat-i cinsiye sebebiyle nev-i beşerle alkadar olduğundan, kendi eleminden başka nev-i beşerin şimdiki elm ve dehşetli elemleriyle dahi müteellim olup azap çekiyor. çünkü, lüzumsuz ve mlyni bir surette vazife-i hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp fk ve siyas boğuşmalara ve kinatın hadiselerini merakla dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem ve akıllarını geveze etmişler. Zarara razı olana merhamet edilmez mnsında kaide-i esasiyesiyle şefkat hakkını ve merhamet liyakatını kendilerinden selb etmiştir. Onlara acınmaz ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz başlarına bel getiririyorlar.

Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakik ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunun içinde en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur dairesine sadakatle girenlerdir.

çünkü onlar, Risale-i Nurdan aldıkları iman-ı tahkik derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlhiyenin izini, yüzünü görüp herşeyde keml-i hikmetini, ceml-i adaletini müşahede ettiklerinden, keml-i teslimiyet ve rıza ile rububiyet-i İlhiyenin icraatından olan musibetleri teslimiyetle ve gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.

İşte bu hakikate binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risale-i Nurun iman ve Kurn derslerinde bulabilir ve buluyorlar.

Said Nurs