Kastamonu hayatı Devamıdır-13
Eklenme: 9/21/2024 12:00:00 AM

Üstadımız tevkifimizden mukaddem buyururlardı ki: Risale-i Nura müthiş bir hücum plnı var, fakat merak etmeyiniz. Müjde, inyet-i İlhiye imdadımıza yetişecek. Şöyle ki:

Bugün, okumak için Hizb-i zam-ı Nuriyi açmıştım, birden karşıma:

Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret. Muhakkak Sen bizim himyemiz altındasın yeti çıktı. Mnen, Bana bak! dedi. Ben de baktım, gördüm ki; mnsının çok tabakalarından hususan mn-yı işarsiyle ve cifrsiyle hem hapis musibetine, hem necatımıza işaret ve bize beşaret ediyor buyurdular. İşte Denizli mahkemesi, beraat kararı vermezden dokuz ay evvel, bil-tereddüt bu yetin definesinden aldığı cevheri izhar edip, hem bu yet-i kerimenin mühim nükte-i icazını keşf, hem de bu kuvve-i mneviyeye muhtaç zayıf talebelerini tebşir etmekle bizleri mesrur eylemişlerdir. Bu yetin tam izahı, Denizli müdafaasında ve lhikasındadır.

Nüsha-i ndire-i zaman olan Üstadımız, gayet şec ve metin ve ulül-azmne bir cesaret-i fevkaldeye mlik bir lisanül-haktır ki, hak yolunda söz söylemekten çekinmez ve levm-i limden korkmazlar. Birgün, Bismillh yazılı kabir taşlarını lğımlar üzerine konurken görürler. Orada, dünyaca mühim zatlar hazır oldukları halde, kimsenin söyleyemediği gayet acı sözlerle o haksız işe ve daha başka haksız işlere de sedd-i sedid olmuşlardır.

Hem memleketimizde herkim Üstadımızı rencide etmeye cesaret etmişse, Risale-i Nura zarar getirmişse, mutlaka s-i kıbete uğramışlardır. Bazıları dehalet edip akılları başlarına gelmiş ise de, bazıları da cezalarını çekmişlerdir. Bu vakaların bazıları Lhikada yazılmıştır.

Elhasıl: Mübarek Üstadımızın evsaf-ı kemalini ve mehsin-i ahvalini bizim gibi cizlerin bihakkın tasvir ve tarif edebilmesine imkn yoktur. Hlık-ı Zülcell vel-cemal Hazretleri, Üstadımızı, bir vücud-u müstesna olarak yaratmış ve tevfik-ı İlhsine mazhar kılmıştır. Ne saadet ona ki onun bizzat iştigal ettiği ve ehemmiyetle teşvik ve tavsiye ettiği Risale-i Nur ile hizmet-i Kurniye ve imaniyede buluna ve Risale-i Nurdan dersini almış ola...

Üstadımız, memlekette bulundukça, fsılasız neşr-i hakaik eylemiş ve bizim saadetimiz için feyiz bahşeden mübarek nefesini sarf etmiştir. Cenab-ı Erhamürrhiminden bütün ruh u canımızla niyaz ederiz ki: Mahşer gününde dahi bizleri: Said (mutlu) olan annesinin karnında saddir (mutludur) hadis-i şerifine mazhar olan Üstadımız define-i ulm ve fünn, bedül-beyan allme-i Bediüzzaman Said Nurs Hazretleri ile birlikte haşretsin. T ki, o korkulu günde nurlu, müşfik, mübarek eliyle elimizi tutsun, huzur-u Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselma bizi götürsün, inşaallah!..

Risale-i Nur şakirtlerinden

Feyzi, Emin

* * *

yetül-Kübra hakkında birkaç söz

Bediüzzaman Hazretleri Kastamonuda iken, yetül-Kübra namıyla, Cenb-ı Hakkın varlığını, birliğini, kinattaki mevcudatın lisanlarıyla ispat eden muazzam bir risale yazmıştır.

Bu risale için Üstadımız, Şimdiki dehşetli tahribata karşı bir hakikat-ı Kurniye ve bir sedd-i zamdır demiştir.

Kalbe geldiği gibi acele olarak yazdırılmış, birinci müsvedde ile iktifa edilmiştir. Üstad, Yazdığım vakit irade ve ihtiyarım ile olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmedim buyurmuştur.

Bu risale, ilk defa gizli olarak tab edilmesinden dolayı, Üstad ve talebelerinin hapsine sebep olmuşsa da bilhare Denizli ve Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri, iki senelik tetkikatlarından sonra beraatlerine ve risalenin iadesine ittifakla karar vermişlerdir.

İmam-ı Ali (r.a.) gayb-şina nazarıyla bu risaleyi görmüş, Kaside-i Celcelutiyesinde bu risalenin ehemmiyetine ve makbuliyetine işaret edip Ey Mevlm! yetül-Kübr hürmetine, beni bütün sıkıntılardan kurtar fıkrasıyla onu şefaatçi yaparak dua etmiştir.

Bu yetül-Kübranın tetkiki neticesinde Üstad ve talebelerinin beraatle hapisten kurtulmaları, İmam-ı Alinin (r.a.) bu duasının kabulünü ispat etmiştir.

Bu asırdaki dalalet cereyanları, Müslümanların imanlarında şiddetli bir tahribat yapmak teşebbüsüne karşı, bu hakikat-ı Kurniyenin, bir sedd-i zam olarak makam münasebetiyle buraya dercedilmesini Hz. Üstadımız muvafık gördüler...

* * *

yetül-Kübr

(Kinattan Hlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır.)

Tevhid hakkında iki makamdan ibaret Yedinci Şua olan yetül-Kübr risalesinin ikinci makamının bir kısmıdır.

Rahman ve Rahm olan Allahın adıyla. Yedi gökle yer ve onların içindekileri Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; Şüphesiz ki O Halmdir, cez vermekte acele etmez; Gafrdur, günahları çokça bağışlar.

Bu yet-i muazzama gibi pek çok yt-ı Kurniye, bu kinat Hlıkını bildirmek cihetinde, her vakit ve herkesin en çok hayretle bakıp zevk ile mütala ettiği en parlak bir sahife-i tevhid olan semvtı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.

Devam edecek