Kastamonu hayatı Devamıdır-15
Eklenme: 9/24/2024 12:00:00 AM

Demek, Ve rüzgrları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allahın emrine boyun eğmiş bulutlarda yetinin tasrihiyle, rüzgrın tasrifiyle hadsiz Rabbn hizmetlerde istimal ve bulutların teshiriyle, hadsiz Rahmn işlerde istihdam ve havayı o surette icad eden, ancak Vcibül-Vücud ve Kdir-i Külli Şey ve lim-i Külli Şey bir Rabb-i Zülcell-i vel-İkramdır der, hükmeder.

Sonra yağmura bakar, görür ki: Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleri adedince Rahmn cilveler ve reşhaları miktarınca hikmetler içinde bulunuyor. Hem o şirin ve ltif ve mübarek katreler o kadar muntazam ve güzel halk ediliyor ki, hususan yaz mevsiminde gelen dolu o kadar mizan ve intizamla gönderiliyor ve iniyor ki, fırtınalarla çalkanan ve büyük şeyleri çarpıştıran şiddetli rüzgrlar, onların muvazene ve intizamlarını bozmuyor; katreleri birbirine çarpıp, birleştirip zararlı kütleler yapmıyor. Ve bunlar gibi çok hakmne işlerde ve bilhassa zhayatta çalıştırılan basit ve cmid ve şuursuz müvellidülm ve müvellidülhumuza (hidrojen-oksijen) gibi iki basit maddeden terekküp eden bu su, yüz binlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve sanatlarda istihdam ediliyor. Demek bu tecessüm etmiş ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak bir Rahmn-ı Rahmin hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzulüyle İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan da Odur. O, kullarını gözetip koruyan ve her türlü övgüye lyık olandır yetini maddeten tefsir ediyor.

Sonra radı dinler ve berke (şimşeğe) bakar, görür ki: Bu iki hadise-i acbe-i cevviye tam tamına Gök gürültüsü Onu hamd ederek, tesbih eder yetlerini maddeten tefsir etmekle beraber, yağmurun gelmesini haber verip, muhtaçlara müjde ediyorlar.

Evet, hiçten, birden harika bir gürültüyle cevvi konuşturmak ve fevkalde bir nur ve nar ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak ve dağvar pamukmisl ve dolu ve kar ve su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi hikmetli ve garabetli vaziyetlerle baş aşağı gafil insanın başına tokmak gibi vuruyor, Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir Ztın hrika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadiseler de başıboş olamazlar. Herbirisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakm tarafından istihdam olunuyorlar diye ihtar ediyorlar.

İşte bu meraklı yolcu, bu cevvde, bulutu teshirden, rüzgrı tasriften, yağmuru tenzilden ve hdist-ı cevviyeyi tedbirden terekküp eden bir hakikatın yüksek ve şikr şehadetini işitir, mentü billh der.

Birinci Makamın İkinci Mertebesinde

Allahtan başka ilh yoktur. O Vcibül-Vücud ki, vüsat ve mükemmeliyeti bilmüşahede görünen teshir ve tasrif ve tenzil ve tedbir hakikatlerinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, cevv-i sem bütün içindekilerle beraber Onun vücub-u vücuduna dellet eder.

fıkrası, bu yolcunun cevve dair mezkr müşahedatını ifade eder.

Sonra, o seyahat-i fikriyeye alışan o mütefekkir misafire, küre-i arz lisan-ı hliyle diyor ki: Gökte, fezada, havada ne geziyorsun? Gel, ben sana aradığını tanıttıracağım. Gördüğüm vazifelerime bak ve sahifelerimi oku. O da bakar, görür ki:

Arz, meczup bir Mevlev gibi iki hareketiyle günlerin, senelerin, mevsimlerin husulüne medar olan bir daireyi, haşr-i zamın meydanı etrafında çiziyor. Ve zhayatın yüz bin envını bütün erzak ve levazımatlarıyla içine alıp feza denizinde keml-i muvazene ve nizamla gezdiren ve güneş etrafında seyahat eden muhteşem ve musahhar bir sefine-i Rabbniyedir.

Sonra sahifelerine bakar, görür ki: Bablarındaki herbir sahifesi, binler ytıyla arzın Rabbini tanıttırıyor. Umumunu okumak için vakit bulamadığından, yalnız birtek sahife olan zhayatın bahar faslında icad ve idaresine bakar, müşahede eder ki:

Yüz bin envaın hadsiz efradlarının suretleri, basit bir maddeden gayet muntazam açılıyor ve gayet rahmne terbiye ediliyor ve gayet mucizne bir kısmının tohumlarına kanatçıklar verip, onları uçurmak suretiyle neşrettiriliyor ve gayet müdebbirne idare olunuyor ve gayet müşfikne iaşe ve itam ediliyor ve gayet rahmne ve rezzkne hadsiz ve çeşit çeşit ve lezzetli ve tatlı rızıkları, hiçten ve kuru topraktan ve birbirinin misli ve farkları pek az ve kemik gibi köklerden, çekirdeklerden, su katrelerinden yetiştiriliyor. Her bahara, bir vagon gibi, hazine-i gaybdan yüz bin nevi etime ve levazımat, keml-i intizam ile yüklenip zhayata gönderiliyor. Ve bilhassa o erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen süt konserveleri ve validelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek, o kadar şefkat ve merhamet ve hikmet içinde görünüyor ki, bilbedahe bir Rahmn-ı Rahmin gayet müşfikane ve mürebbiyne bir cilve-i rahmeti ve ihsanı olduğunu ispat eder.

Elhasıl; bu sahife-i hayatiye-i bahariye haşr-i zamın yüz bin nümunelerini ve misallerini göstermekle, Şimdi bak Allahın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kadirdir yetini maddeten gayet parlak tefsir ettiği gibi; bu yet dahi, bu sahifenin mnlarını mucizne ifade eder. Ve arzın, bütün sahifeleriyle, arzın büyüklüğü nisbetinde ve kuvvetinde L ilhe ill h dediğini anladı.

Devam edecek