Kastamonu hayatı devamıdır-2
Eklenme: 9/6/2024 12:00:00 AM

Risale-i Nur hakaik-i İslmiyeye dair ihtiyaçlara kfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkik yapmanın en kısa ve en kolayı Risale-i Nurdadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı tahkikiye isal eder.

Bu fakir kardeşiniz yirmi sene evvel kesret-i mütala ile bazan bir günde bir cilt kitabı anlayarak mütala ederken, yirmi seneye yakındır ki Kurn ve Kurndan gelen Risale-i Nur bana kfi geliyordu. Birtek kitaba muhtaç olmadım, başka kitapları da yanımda bulundurmadım. Risale-i Nur çok mütenevvi hakaike dair olduğu halde, telifi zamanında, yirmi seneden beri ben muhtaç olmadım. Elbette siz, yirmi derece daha ziyade muhtaç olmamak lzım gelir.

Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum; siz dahi Risale-i Nura kanaat etmeniz lzımdır, belki bu zamanda elzemdir.

Birinci esas: Ehl-i imanın meyusiyetine karşı, İstikbalde bir nur var diye müjde verdiğidir. Bir hiss-i kablelvuku ile Risale-i Nurun istikbalde, dehşetli bir zamanda çok ehl-i imanın imanlarını takviye edip kurtarmasını hissedip o adese ile Hürriyet inkılbındaki siyaset dairelerine bakmış. Tbirsiz, tevilsiz tatbike çalışmış; siyaset ve kuvvet ve kemmiyet noktasında zannetmiş. Doğru hissetmiş, fakat tam doğru diyememiş.

İkinci esas: Eski Said, bazı siyas insanlar ve harika ediplerin hissettikleri gibi, çok dehşetli bir istibdadı hissedip ona (istibdada) karşı cephe almışlardı. O hiss-i kablelvuku tbir ve tevile muhtaç iken, bilmeyerek resm, zaif ve ism bir istibdat görüp o siyas ve dh edipler ona karşı hücum gösteriyorlardı. Halbuki onlara dehşet veren, bir zaman sonra gelecek olan istibdatların zaif bir gölgesini asıl zannederek öyle davranmışlar, öyle beyan etmişler. Maksat doğru, fakat hedef hat...

İşte Eski Said de, eski zamanda böyle acip bir istibdadı hissetmiş. Bazı srında, ona hücumla beyanatı var. O müthiş istibddt-ı acbeye karşı meşruta-i meşruayı bir vasıta-i necat görüyordu. Ve hürriyet-i şeriye, Kurnın ahkmı dairesindeki meşveretle o müthiş musibeti def eder diye düşünüp öyle çalışmış

Hem Münazarat risalesinin ruhu ve esası hükmünde olan htimesindekiMedresetüz-Zehranın hakikatı ise, istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur medresesine bir zemin izhar etmek idi ki, bilmediği halde ihtiyarsız olarak ona sevk olunuyordu. Bir hiss-i kablelvuku ile o nuran hakikati madd suretinde arıyordu. Sonra o hakikatin madd ciheti dahi vücuda gelmeye başladı.

Sultan Reşad (merhum), 19 bin altun lirayı Vanda temeli atılan o Medresetüz-Zehraya verdi, temel atıldı. Fakat sabık Harb-i Umum çıktı, geri kaldı.

Beş altı sene sonra Ankaraya gittim, yine o hakikate çalıştım. İki yüz mebustan 163 mebusun imzalarıyla, o medresemize 150 bin banknot iblğ ederek otahsisat kabul edildi. Fakat binler teessüf, medreseler kapandı, o hakikat geri kaldı. Fakat Cenb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, o medresenin mnevhüviyetini Isparta vilyetinde tesis edildi. Risale-i Nuru tecessüm ettirdi. İnşaallahistikbalde Risale-i Nur şakirtleri o li hakikatin madd suretini de tesis etmeyemuvaffak olacaklar.

Said Nurs

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.

Risale-i Nurun yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kf olarak kanaat veriyordu. O şakirtlerin gayet keskin kalb basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur ile hizmet ise, imanı kurtarıyor; tarikat ve şeyhlik ise, velyetmertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mümini velyetderecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mümine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyitemin eder. Velyet ise, müminin Cennetini genişletir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on adamı vali yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.

İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese deumumunun keskin kalbleri görmüş ki, benim gibi bir biçare günahkr bir adamın arkadaşlığını evliyalaraeğer bulunsaydımüctehidlere dahi tercih ettiler.

Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı zam gelse, Seni on gündevelyet derecesine çıkaracağım dese, sen Risale-i Nuru bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.

Said Nurs

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.

Risale-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin, benimhaddimin çok fevkinde hüsn-ü zanlarını tdil etmek için ihtar edilen bir muhaveredir.

Bundan kırk sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (rahmetullahi aleyh) ile bir muhaveremi hikye ediyorum.

O merhum kardeşim, evliya-i azimeden Hazret-i Ziyaeddinnin (k.s.) has müridi idi. Ehl-i tarikatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse de makbul gördükleri için, o merhum kardeşim dedi ki:

Hazret-i Ziyaeddin bütün ulmu biliyor. Kinatta, kutb-u zam gibi herşeyeıttılı var. Beni onunla raptetmek için harika makamlarını beyan etti.

Ben de o kardeşime dedim ki: Sen mübalğa ediyorsun. Ben onu görsem, çok meselelerde onu ilzam edebilirim. Hem sen benim kadar onu hakik sevmiyorsun. çünkü kinattaki ulmları bilir bir kutb-u zam suretinde tahayyül ettiğin birZiyaeddin seversin. Yani o unvan ile bağlısın, muhabbet edersin. Eğer perde-i gayb açılsa, hakikati görünse, senin muhabbetin ya zil olur veyahut dörtte birisine iner. Fakat ben, o zt-ı mübreki senin gibi pek cidd severim, takdir ederim. çünkü, Sünnet-i Seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahs makamı görülse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak, bilkis daha ziyadehürmet ve takdir ile bağlanacağım. Demek ben hakik bir Ziyaeddini, sen de hayal bir Ziyaeddini seversin.

Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir lim olduğu için, benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti.

Ey Risale-i Nurun kıymettar talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedakr kardeşlerim,

Şahsiyetim itibarıyla sizin ziyade hüsn-ü zannınız belki size zarar vermez; fakat sizin gibi hakikatbn ztlar vazifeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusuratla lde mahiyetim görünse, bana acıyacaksınız. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak için kusuratımı gizliyorum.

Said Nurs