Hem semavat meydanında, denizinde, fezasındaki yıldızlar ise, mut neferler, muntazam sefineler, harika tayyareler, acip lmbalar gibi vaziyetiyle, Senin saltanat-ı ulhiyetinin şşaasını gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından bir yıldız olan güneşimizin seyyarelerinde ve zeminimizdeki vazifelerinin dellet ve ihtarıyla güneşin sir arkadaşları olan yıldızların bir kısmı hiret lemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller; belki bki olan lemlerin güneşleridirler.
Ey Vcibül-Vücd, ey Vhid-i Ehad,
Bu harika yıldızlar, bu acp güneşler, aylar, Senin mülkünde, Senin semvtında, Senin emrinle ve kuvvetin ve kudretinle ve Senin idare ve tedbirinle teshir ve tanzim ve tavzif edilmişlerdir. Bütün o ecram-ı ulviye, kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden bir tek Halıka tesbih ederler, tekbir ederler, lisan-ı hal ile Sübhnallah, Allahu Ekber derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla Seni takdis ederim.
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadr-i Zülcell, ey Kdir-i Mutlak,
Kurn-ı Hakmin dersiyle ve Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselmın tlimiyle anladım: Nasıl ki gökler, yıldızlar Senin mevcudiyetine ve vahdetine şehadet ederler. Öyle de, cevv-i sem, bulutlarıyla ve şimşekleri ve radları ve rüzgrlarıyla ve yağmurlarıyla, Senin vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet ederler.
Evet, cmid, şuursuz bulut, b-ı hayat olan yağmuru, muhtaç olan zhayatların imdadına göndermesi, ancak Senin rahmetin ve hikmetin iledir; karışık tesadüf karışamaz.
Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevid-i tenviriyesine işaret ederek ondan istifadeye teşvik eden şimşek ise, senin fezadaki kudretini güzelce tenvir eder.
Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezayı konuşturan ve tesbihatının gürültüsüyle gökleri çınlatan radat dahi, lisan-ı kl ile konuşarak Seni takdis edip, rububiyetine şehadet eder.
Hem zhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifelerle tavzif edilen rüzgrlar dahi, cevvi deta bir hikmete binaen Levh-i mahv ve isbat ve yazar, ifade eder sonra bozar tahtası suretine çevirmekle, Senin faaliyet-i kudretine işaret ve Senin vücduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zhayatlara gönderilen rahmet dahi, mevzun, muntazam katreleri kelimeleriyle Senin vüsat-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder.
Ey Mutasarrıf-ı Fal ve ey Feyyz-ı Mütel,
Senin vücub-u vücuduna şehadet eden bulut, berk, rad, rüzgr, yağmur, birer birer şehadet ettikleri gibi, heyet-i mecmuasıyla, keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, Senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaret ederler.
Hem koca fezayı bir mahşer-i acip yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup boşaltan rububiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi, yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulandırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümulüne şehadet ettikleri gibi, umum zemine ve bütün mahlkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine dellet eder.
Hem fezadaki hava o kadar hakmne vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar almne faidelerde istiml olunur ki, herşeye ihta eden bir ilim ve herşeye şmil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam olamaz.
Ey Falün lim Yürid,
Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir lem getirmek, bir lem gayba göndermek misillü şunatta bulunan kudretin, dünyayı hirete çevirecek ve hirette şunat-ı sermediyeyi gösterecek işaretini veriyor.
Ey Kadr-i Zülcell,
Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve rad Senin mülkünde, Senin emrin ve havlinle, Senin kuvvet ve kudretinle musahhar ve vazifedardırlar. Mahiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlkatı, gayet süratli ve ni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren mir ve Hkimlerini takdis ederek rahmetini medh ü sen ederler.
Ey arz ve semvtın Hlık-ı Zülcelli,
Senin Kurn-ı Hakminin talimiyle ve Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselmın dersiyle iman ettim ve bildim ki:
Nasıl semvt yıldızlarıyla ve cevv-i feza müştemiltıyla Senin vücub-u vücuduna ve Senin birliğine ve vahdetine şehadet ediyorlar. Öyle de, arz, bütün mahlkatıyla ve ahvliyle Senin mevcudiyetine ve vahdetine, mevcudatı adedince şehadetler ve işaretler ederler.
Evet, zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddülcüz olsun, küll olsunyoktur ki, intizamıyla Senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin.
Hem hiç bir hayvan yoktur ki, zaafiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahmne rızkıyla ve yaşamasına lüzumlu bulunan cihazatın hakmne verilmesiyle, Senin varlığına ve birliğine şehadeti olmasın.
Hem her baharda gözümüz önünde icad edilen nebatat ve hayvanttan hiçbir tanesi yoktur ki, sanat-ı acbesiyle ve ltif ziynetiyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamıyla ve mevzuniyetiyle Seni bildirmesin.
Ve zemin yüzünü dolduran ve nebatat ve hayvanat denilen kudretinin hrikaları ve mucizeleri, mahdut ve maddeleri bir ve müteşabih olan yumurta ve yumurtacıklardan ve katrelerden ve habbe ve habbeciklerden ve çekirdeklerden yanlışsız, mükemmel, süslü, almet-i frikalı olarak yaratılışları, Sni-i Hakmlerinin vücuduna ve vahdetine ve hikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şehadettir ki, ziyanın güneşe şehadetinden daha kuvvetli ve parlaktır.
Hem, hava, su, nur, ateş toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklarıyla beraber şuurkrne, mükemmel vazifeleri görmesiyle; basit ve istil edici, intizamsız, her yere dağılmakla beraber, gayet muntazam ve mütenevvi meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, Senin birliğine ve varlığına şehadeti bulunmasın.
Devam edecek