Kastamonu Hayatı Devamıdır-32
Eklenme: 10/15/2024 12:00:00 AM

Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından perdelenmiş olan Zt-ı Akdes,

Bütün zruhların tesbihatıyla seni takdis etmek, niyet edip Ey su ile herşeyi canlandıran Zt-ı Akdes, Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim diyorum.

Y Rabbel-lemn, y İlhel-Evvelne vel-hirin, y Rabbes-Semvti vel-Aradn,

Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselmın talimiyle ve Kurn-ı Hakmin dersiyle anladım ve iman ettim ki:

Nasıl sema, feza, arz, berr ve bahr, şecer, nebat, hayvan, efradıyla, eczasıyla, zerrtıyla Seni biliyorlar, tanıyorlar ve varlığına ve birliğine şehadet ve dellet ve işaret ediyorlar. Öyle de, kinatın hülsası olan zhayat ve zhayatın hülsası olan insan ve insanın hülsası olan enbiya, evliya, asfiyanın hülsası olan kalblerinin ve akıllarının müşahedat ve keşfiyat ve ilhamat ve istihracatıyla yüzer icma ve yüzer tevatür kuvvetinde bir katiyetle, Senin vücub-u vücuduna ve Senin vahdniyet ve ehadiyetine şehadet edip ihbar ediyorlar, mucizat ve kermt ve yakn burhanlarıyla haberlerini ispat ediyorlar.

Evet, kalblerde, perde-i gaybda ihtar edici bir Zta bakan hiç bir htırat-ı gaybiye ve ilham edici bir Zta baktıran hiç bir ilhmt-ı sdıka; ve hakkalyakn sretinde sıft-ı kudsiye ve Esm-i Hüsnnı keşfeden hiçbir itikad-ı yakne; ve enbiya ve evliyada, bir Vcibül-Vücudun envrını aynelyakn ile müşahede eden hiçbir nuran kalp; ve asfiya ve sıddknde, bir Hlık-ı Küll-i Şeyn yt-ı vücubunu ve berhin-i vahdetini ilmelyakn ile tasdik eden, ispat eden hiçbir münevver akıl yoktur ki, Senin vücub-u vücuduna ve sıft-ı kudsiyene ve Senin vahdetine ve ehadiyetine ve Esm-i Hüsnna şehadet etmesin, delleti bulunmasın ve işareti olmasın.

Ve bilhassa, bütün enbiya ve evliya ve asfiya ve sıddknin imamı ve reisi ve hülsası olan Resl-i Ekrem aleyhissaltü vesselmın ihbarını tasdik eden hiçbir mucizat-ı bhiresi ve hakkaniyetini gösteren hiç bir hakikat-i aliyesi ve bütün mukaddes ve hakikatli kitapların hülsatül-hülsası olan Kurn-ı Mucizül-Beynın hiçbir yet-i tevhidiye-i ktıası ve mesil-i imaniyeden hiçbir mesele-i kudsiyesi yoktur ki, Senin vücb-u vücduna ve kuds sıfatlarına ve Senin vahdetine ve ehadiyetine ve esm ve sıftına şehadet etmesin ve delleti olmasın ve işareti bulunmasın.

Hem nasıl ki bütün o yüz binler muhbir-i sdıklar, mucizatlarına ve keramtlarına ve hüccetlerine istinad ederek, Senin varlığına ve birliğine şehadet ederler. Öyle de, herşeye muhit olan Arş-ı zamın külliyat-ı umurunu idareden, t kalbin gayet gizli ve cüz htırtını ve arzularını ve dualarını bilmek ve işitmek ve idare etmeye kadar cereyan eden rububiyetinin derece-i haşmetini ve gözümüz önünde hadsiz muhtelif eşyayı birden icad eden, hiçbir fiil bir fiile, bir iş bir işe mni olmadan, en büyük bir şeyi en küçük bir sinek gibi kolayca yapan kudretinin derece-i azametini, icm ile, ittifak ile iln ve ihbar ve ispat ediyorlar.

Hem nasıl ki, bu kinatı, zruha, hususan insana mükemmel bir saray hükmüne getiren ve Cenneti ve saadet-i ebediyeyi cin ve inse ihzar eden ve en küçük bir zhayatı unutmayan ve en ciz bir kalbin tatminine ve taltifine çalışan rahmetinin hadsiz genişliğini ve zerrattan t seyyarata kadar bütün env-ı mahlkatı emirlerine itaat ettiren ve teshir ve tavzif eden hkimiyetinin nihayetsiz vüsatini haber vererek, mucizat ve hüccetleriyle ispat ederler. Öyle de, kinatı, eczaları adedince risaleler içinde bulunan bir kitab-ı kebir hükmüne getiren ve Levh-i Mahfuzun defterleri olan İmam-ı Mübn ve Kitab-ı Mübnde, bütün mevcudatın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan ve umum çekirdeklerde umum ağaçlarının fihristlerini ve programlarını ve zşuurun başlarında bütün kuvve-i hfızalarda, sahiplerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazaman yazdıran ilminin herşeye ihatasına ve herbir mevcuda çok hikmetleri takan, hatt herbir ağaçta meyveleri sayısınca neticeleri verdiren ve herbir zhayatta zları, belki eczaları ve hüceyratları adedince maslahatları takip eden, hatt insanın lisanını çok vazifelerde tavzif etmekle beraber, taamların tatları adedince zevk olan mizancıklar ile teçhiz ettiren hikmet-i kudsiyenin herbir şeye şümulüne; hem bu dünyada nümuneleri görülen cell ve ceml isimlerinin tecellileri daha parlak bir surette ebedül-bdda devam edeceğine ve bu fni lemde nümuneleri müşahede edilen ihsanatının daha şşaalı bir surette dr-ı saadette istimrarına ve beksına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlerine ve beraber bulunmalarına bil-icm, bil-ittifak şehadet ve dellet ve işaret ederler.

Hem yüzer mucizt-ı bhiresine ve yt-ı ktıasına istinaden, başta Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselm ve Kurn-ı Hakmin olarak, bütün ervh-ı neyyire ashbı olan enbiyalar ve kulb-u nuraniye aktbı olan evliyalar ve ukul-ü münevvere erbabı olan asfiyalar, bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, Senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve Senin kudret ve rahmet ve inayet ve hikmet ve cell ve cemlin gibi kuds sıfatlarına ve şenlerine ve izzet-i celline ve saltanat-ı rububiyetine itimaden ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakn itikadlarıyla saadet-i ebediyeyi cin ve inse müjdeliyorlar ve ehl-i dallet için Cehennem bulunduğunu haber verip iln ediyorlar ve iman edip şehadet ediyorlar.

Ey Kadr-i Hakm, ey Rahmn-ı Rahm, ey Sdıkul-Vadil-Kerm, ey izzet ve azamet ve cell sahibi Kahhr-ı Zülcell,

Bu kadar sadık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıft ve şunatını tekzip edip, saltanat-ı rububiyetinin kat mukteziyatını ve sevdiğin ve onlar dahi Seni tasdik ve itaatle kendilerini Sana sevdiren hadsiz makbul ibdının hadsiz dualarını ve dvlarını reddederek, küfür ve isyan ile ve Seni vaadinde tekzip etmekle Senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celline dokunduran ve ulhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rububiyetini müteessir eden ehl-i dallet ve ehl-i küfrü, haşrin inkrında tasdik etmekten yüz bin derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve lsin. Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten, Senin nihayetsiz adaletini ve cemlini ve rahmetini takdis ediyorum.

Allah, onların söyledikleri şeylerden pek münezzehtir ve pek büyük bir yücelikle yücedir yetini, vücudumun bütün zerrtı adedince söylemek istiyorum. Belki, Senin o sadık elçilerin ve doğru delll-ı saltanatının hakkalyakn, aynelyakn, ilmelyakn suretinde Senin uhrev rahmet hazinelerine ve lem-i bekda ihsanatının definelerine ve dr-ı saadette tamamiyle zuhur eden güzel isimlerinin harika güzel cilvelerine şehadet, işaret, beşaret ederler. Ve bütün hakikatlerin mercii ve güneşi ve hmsi olan Hak isminin en büyük bir şuı, bu hakikat-ı ekber-i haşriye olduğunu, iman ederek Senin ibdına ders veriyorlar.

Devam edecek