Kastamonu Hayatı Devamıdır - 6
Eklenme: 9/12/2024 12:00:00 AM

Ezcümle: Hayat-ı içtimaiyeyi idre eden en mühim esas olan hürmet ve merhamet gayet sarsılmış. Bazı yerlerde, gayet elm ve biçare ihtiyarlar, peder ve valideler hakkında dehşetli neticeler veriyor.

Cenb-ı Hakka şükür ki, Risale-i Nur, bu müthiş tahribata karşı girdiği yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Sedd-i Zülkarneynin tahribiyle Yecüc ve Mecüclerin dünyayı fesada vermesi gibi, şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) olan sedd-i Kurnın tezelzülüyle Yecüc ve Mecücden daha müthiş olan ahlkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.

Risale-i Nur şakirtlerinin, böyle bir hadisede mnev mücahedeleri, inşaallah zaman-ı Sahbedeki gibi, az amel ile, pek büyük sevap ve aml-i slihaya medar olur.

Aziz kardeşlerim, işte böyle bir zamanda, bu dehşetli hdista karşı, ihls kuvvetinden sonra bizim en büyük kuvvetimiz, iştirk-i aml-i uhreviye düsturuyla kalemlerle, her biri diğerinin aml-i saliha defterine hasenat yazdırdıkları gibi; lisanlarıyla, herbirinin takv kalasına ve siperine kuvvet ve imdat göndermektir. Ve bilhassa fırtınalı tehacüme hedef olan bu ciz kardeşinize, bu mübarek şuhur-u selsede ve eyym-ı meşhurede yardımına koşmak, sizin gibi kahraman ve vefadar ve şefkatkrların şenidir. Bütün ruhumla bu imdad-ı manevyi sizden rica ediyorum. Ve ben dahi, iman ve sadakat şartıyla, Risale-i Nur talebelerini bütün dualarıma ve manev kazançlarıma, yirmi dört saatte, iştirak-i aml-i uhreviye düsturuyla, bazan yüz defadan ziyade Risale-i Nur talebeleri ünvanıyla hissedar ediyorum.

Gül ve Nur ve Mübarekler ve Medrese-i Nuriye heyetleri ve ümm ihtiyarlar ve msumlar başta olarak umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize selm ve selmet ve saadetlerine dua ediyoruz.

Said Nurs

* * *

Cenb-ı Hakka yüz binler şükür olsun ki, Risale-i Nur kendi kendine tevessü ediyor. Her tarafta fütuhatı var. Ehl-i dalletin hileleri onu durdurmuyor; bilkis çok dinsizler teslim-i silh ediyorlar. Hafız Alinin dediği gibi, korkuları pek ziyadedir. Şimdi, dinsizlik taassubuyla değil, korku cihetiyle ilişiyorlar. O korku, Risale-i Nur lehine dönecek inşaallah.

Said Nurs

* * *

Hem o eski dost zta, hem ehl-i dikkate ve sizlere beyan ediyorum ki: Kurn-ı Mucizül-Beynın feyziyle, Yeni Said, hakaik-i imaniyeye dair o derece mantık ve hakikatli burhanlar zikrediyor ki, değil Müslüman uleması, belki en muannid Avrupa feylesoflarını da teslime mecbur ediyor ve etmektedir.

Amma, Risale-i Nurun kıymet ve ehemmiyetine işar ve remz bir tarzda, Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-ı zamın (k.s.) ihbrtı nevinden, Kurn-ı Mucizül-Beynın dahi bu zamanda bir mucize-i mnevsi olan Risale-i Nura nazar-ı dikkati celb etmesi mn-yı işr tabakasından remiz ve imaları, iczının şenindendir ve o lisan-ı gaybnin, belgat-ı mucizekrnesinin muktezasıdır.

Evet, Eskişehir Hapishanesinde, dehşetli bir zamanda ve kuds bir tesellye pek çok muhtaç olduğumuz hengmda, mnev bir ihtarla, Risale-i Nurun makbuliyetine dir eski evliyalardan şahit gösteriyorsun. Halbuki Yaş ve kuru ne varsa mutlaka ap açık bir kitapta yazılmıştır sırrıyla en ziyade bu meselede söz sahibi Kurndır. Acaba, Risale-i Nuru, Kurn kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor? denildi. O acip sual karşısında bulundum.

Ben de Kurndan istimdat eyledim. Birden, otuz üç yetin mn-yı sarhinin teferruatı nevindeki tabakatından, mn-yı işr tabakasında ve o mn-yı işr külliyetinde dahil bir ferdi Risale-i Nur olduğunu ve duhulüne ve medr-ı imtiyazına bir kuvvetli karine bulunduğunu, bir saat zarfında hissettim; ve bir kısmını, bir derece izahlı ve bir kısmını mücmelen gördüm. Kanaatime hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı. Ben de, ehl-i imanın imanını, Risale-i Nurla muhafaza niyetiyle o kat kanaatimi yazdım ve has kardeşlerime mahrem tutulmak şartıyla verdim. Ve o risalede, biz demiyoruz ki, yetin mn-yı sarhi budur; t hocalar Fihi nazarun desin.

Hem dememişiz ki, Mn-yı işrnin külliyeti budur. Belki diyoruz ki, mn-yı sarhinin tahtında müteaddit tabakalar var; bir tabakası da, mn-yı işr ve remzdir. Ve o mn-yı işr de, bir külldir; her asırda cüziyatları var. Risale-i Nur dahi bu asırda o mn-yı işr tabakasının külliyetinde bir ferdidir. Ve o ferdin kasten bir medar-ı nazar olduğuna ve ehemmiyetli bir vazife göreceğine, eskiden beri ulema mabeyninde cri bir düstur-u cifr ve riyazi ile karineler, belki hüccetler gösterilmişken, Kurnın yetini veya sarahatini değil incitmek, belki icz ve belğatine hizmet ediyor. Bu nevi işrt-ı gaybiyeye itiraz edilmez. Ehl-i hakikatın, nihayetsiz işrt-ı Kurniyeden had ve hesaba gelmeyen istihracatlarını inkr edemeyen, bunu da inkr etmemeli ve edemez.

Amma, benim gibi ehemmiyetsiz bir adamın elinde böyle ehemmiyetli bir eserin zuhur etmesini istiğrab ve istibad edip itiraz eden zt, eğer buğday tanesi kadar bir çam çekirdeğinden dağ gibi çam ağacını halk eylemek azamet ve kudret-i İlhiyeye delil olduğunu düşünse, elbette bizim gibi acz-i mutlak ve fakr-ı mutlakta ihtiyac-ı şedit zamanında böyle bir eserin zuhuru, vüsat-i rahmet-i İlhiyeye delildir demeye mecbur olur.

Ben, sizi ve muterizleri Risale-i Nurun şerefi ve haysiyetiyle temin ediyorum ki, bu işaretler ve evliyanın imalı haberleri, remizleri beni daima şükre ve hamde ve kusurlarımdan istiğfara sevk etmiş. Hiçbir dakika, nefs-i emmareye medar-ı fahr ve gurur olacak bir enaniyet ve benlik vermediğini, size bu yirmi senelik hayatımın göz önünde tereşşuhatıyla ispat ediyorum.

Evet, bu hakikatle beraber, insan kusurlardan, nisyandan, sehivden hli değil. Benim bilmediğim çok kusurlarım var. Belki de fikrim karışmış, risalede hatalar da olmuş.

Devam edecek