Kastamonu hayatı Devamıdır-7
Eklenme: 9/13/2024 12:00:00 AM

Bu zamanda, gayet kuvvetli ve hakikatli milyonlar fedakrları bulunan meşrepler, meslekler bu dehşetli dallet hücumuna karşı zhiren mağlbiyete düştükleri halde, benim gibi yarım ümm ve kimsesiz, mütemadiyen tarassut altında, karakol karşısında ve müthiş, müteaddit cihetlerle aleyhimde propagandalar ve herkesi tenfir etmek vaziyetinde bulunan bir bçare o mesleklerden daha ileri, kuvvetli dayanan Risale-i Nura sahip değildir. O eser, onun hüneri olamaz ve onunla iftihar edemez. Belki, doğrudan doğruya Kurn-ı Hakmin bu zamanda bir mucize-i maneviyesidirler ve rahmet-i ilhiye tarafından ihsan edilmiştir. O adam, binler arkadaşıyla beraber o hediye-i Kurniyeye el atmış. Her nasılsa birinci tercümanlık vazifesi ona düşmüş. Onun fikri ve ilmi ve zeksının eseri olmadığına delil, Risale-i Nurun öyle parçaları var ki, bazı altı saatte, bazı iki saatte, bazı bir saatte ve bazı da on dakikada yazılan risaleler var. Ben yeminle temin ediyorum ki, Eski Saidin kuvve-i hafızası beraber olmak şartıyla, o on dakikalık işi, on saatte fikrimle yapamıyorum. O bir saatlik risaleyi, iki gün istidadımla, zihnimle yapamıyorum. Ve o altı saatlik risale olan Otuzuncu Sözü, ne ben, ne de en müdakkik dindar feylesoflar, altı günde o tahkikatı yapamaz. Ve hkez...

Demek, biz müflis olduğumuz halde, zengin bir mücevherat dükknının delllı ve birer hizmetçisi olmuşuz.

Said Nurs

* * *

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugünlerde sabah namazı tesbihatında İstanbuldaki ihtiyarın garazkrane ve şahsıma karşı galiz gıybeti üzerine, Eski Said damarıyla nefs-i emmarem heyecana geldi. Mazlumum, bu nevi zulüm çekilmez! dedi, intikamını almak istedi. Birden kalbime geldi:

Belki Risale-i Nurun İstanbulda neşrine bir vesile olur. Sen madem hayat-ı dünyeviyeni ve hayat-ı uhreviyeni dahi Risale-i Nura feda ediyorsun; bu izzet-i nefis damarını dahi feda et. Hem sebeb-i hilkat-i kinat Fahr-i lem aleyhissaltü vesselma mecnun tabiri istimal eden insanlar bulunduğu gibi, senin, o güneşe nispeten zerrecik bir izzet-i nefsinin kırılmasına ehemmiyet verme diye ihtar edildi, benim de kalbim rahat etti.

Said Nurs

* * *

İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve çok zaman müftiül-enam olan eski fetv emini, meşhur Ali Rıza Efendi, Birinci Şuadaki, İşrt-ı Kurniyeyi ve yetül-Kübr gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nurun mühim bir talebesi olan Hafız Emine demiş ki:

Bediüzzaman, şu zamanda, din-i İslma en büyük bir hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda, mahrumiyet içinde, tam bir feragat-ı nefs ettiğini, ve onun Risale-i Nuru, müceddid-i din olduğunu katiyyen tasdik ederim. Cenb-ı Hak, onu muvaffak eylesin, min demiş. Hem bazıların sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle, Mevln Celleddn-i Rmnin pederleri olan Sultanül-Ulemanın bir kıssasıyla onu müdafaa edip:

Bediüzzamanın elbette bir içtihadı vardır. İtiraz edenler haksızdır demiş. Ve Hoca Mustafaya (merhum) emretmiş, söylediğimi yaz: Bediüzzamana kemal-i hürmetle selm ederim. Telifatınızın ikmaline hırz-ı can ile dua etmekteyim. Bazı ulemüssun tenkidine uğradığına müteessir olma. Zira Yemişli ağaç taşlanır kaziyesi meşhurdur. Mücahedatınıza devam buyurun. Cenb-ı Hak ve Feyyz-ı Mutlak cilen murad ve matlubunuza muvaffakun-bilhayr eylesin, min. Bki Hakkın birliğine emanet olunuz.

Eski Fetva Emini Ali Rıza

* * *

Aziz, sıddık, müdakkik, müstakim kardeşlerim,

Gayet cidd bir ihtar ile bir hakikati beyan etmeye lüzum var. Şöyle ki:

Gaybı Allahtan başkası bilemez sırrıyla, ehl-i velyet, gayb olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir vel dahi, hasmının hakik halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer, bütün bütün zhir-i şeriate muhalif ve hatsı zahir bir içtihad ile hareket edilmiş ola.

Bu sırra binaen Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenler deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen ve avm-ı müminnin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nurun erknlarının haksız itirazlara karşı haklı, fakat zararlı hiddetlerden kurtarmak lüzumuna binaen; ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husumetten istifade ederek, birinin silhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp ikisini yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur şakirtleri, bu mezkr dört esasa binaen, muarızları hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için musalahakrne, medr-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir.

çünkü bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan niz çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dallet istifade ediyor.

Malm itiraz hadisesi ima ediyor ki, ileride, meşrebini çok beğenen bazı ztlar ve hodgm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nura ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etblarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir.

Said Nurs