MEKTUP 103
Eklenme: 4/26/2024 12:00:00 AM

Adnan Menderese gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtima hayatımıza ait bir hakikatın haşiyesini takdim ediyoruz.

Hşiye: Eskilerin lüzumsuz keyf kanunları ve su-i istimalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Tican meselesini dindar Demokratlara yüklememek ve lem-i İslmın nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegnesi kendimce böyle düşünüyorum:

Ezan-ı Muhammednin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofyayı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve halen İslmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine lem-i İslmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmi sekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nurun resmen serbestsini dindar Demokratlar iln etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. O vakit lem-i İslmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zlimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.

Said Nurs

MEKTUP 104 -

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.

Samsun Mahkemesinden Sorgu ve Savcının Büyük Cihadda intişar eden bir şekvma dair beni Samsun Ağır Ceza Mahkemesine vermelerine dair bir davetiye geldi. Bana okudular. İçinde yalnız dört nokta nazar-ı ehemmiyete alınabilir gördüm:

Birincisi: Büyük Cihadın müdür-ü mesulü mahkemede müddeiumumye demiş ki: Said Nurs o makaleyi bana göndermiş. Ben de neşrettim.

Bu meselenin hakikati şudur: Ben hasta iken Emirdağındaki kardeşlerim yanıma geldiler. Emirdağında başıma gelen zlimne hadiseye dair konuştuk. Hem hastalıklı, hem hiddetli, hem Ankaraya şekv suretinde birşeyler söylemiştim. Yanımdaki hizmetçim kaleme aldı. Nur talebelerinin tensibiyle Ankaradaki bir iki Nur talebesine gönderip, t bazı dindar mebuslara göstersinler, bu hastalığımda bana sıkıntı verilmesin. Hem gönderilmiş. Bazı mebuslar da görmüş. Ve bilmediğimiz bir zatın hoşuna giderek Büyük Cihad müdürüne göndermiş. Ben kasem ederim ki, o zamandan şimdiye kadar bilmiyorum ki kim göndermiş. Fakat neşrolduktan sonra bir nüsha buraya gelmiş. Yeni harfleri bilmediğim için bana birisi okudu. Ben memnun oldum. Allah razı olsun neşredenlere dedim. Gerçi otuz beş seneden beri siyaseti terk etmiştim. Fakat Büyük Cihad gibi hlisne dine hizmet eden o cerideye ve onun sahip ve muharrirlerine din namına minnettr oldum ve Allah razı olsun dedim. Haberim olmadan ve para da vermeden daima bana o mübarek gazete gönderiliyordu.

İkinci nokta: Benim Samsundaki Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmekliğime dairdir. Bu noktada bunu katiyen beyan ediyorum ki, Samsun havalisinde, hususan Büyük Cihad dairesine mensup mübarek hiret kardeşlerim ve Nur talebelerini ziyaretle görmek için oraya gitmek isterdim. Fakat doktorların raporlarıyla, kat iktidarsızlığım o dereceye gelmiş ki, beş dakikalık karşımdaki, bu meselenin başlangıcı ve esası olan mahkemeye, bir buçuk senedir bana haber verdikleri halde gidemiyorum. Mecburiyetle müddeiumum ve hkim vazifesini gören sorgu hkimi yanıma geldiler. Medr-ı sual ve cevap Büyük Cihad gazetesini de getirdiler. Gazetenin bazı sözleri benim sözlerim içine karıştırılmış. Ben de onlara cevaplarını vermiştim. Eğer faraza Ağır Ceza bu ehemmiyetsiz meseleye ehemmiyet verse, benim mahkememi Eskişehire nakline müsaade etsin ki, orada sıhhiye heyetinden iki aylık raporlu zehir hastalığı ile şiddetli hasta bulunduğumdan bizzat bulunabilirim. Yoksa imknı yoktur.

Üçüncü nokta: Savcı ve sorgu hkimi 163. maddeye dayanıp Said Nursyi dini siyasete let ve syişe zararlı propaganda diye ittiham ediyorlar. Bu noktanın hakikatini yirmi dokuz senedir beş altı mahkeme ve beş altı vilyetin zabıtaları ve yüz otuz üç parça kitaplarımı ve binlerce umum mektuplarımı elde ettikleri halde ve dinsiz komitelerin tahriki ile safdil bazı memurları aldatmalarıyla katiyen iki meseleden başka medar-ı mesuliyet bulmadıklarına delil: İki sene bütün mektuplarım ve kitaplarım Denizli Ağır Ceza mahkemesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve Mahkeme-i Temyiz de müttefikan hem benim beraatime, hem bütün kitapların iadesine karar vermeleri ve beş altı vilyette yalnız tesettüre dair bir yetin tefsiri bahanesiyle birtek mahkeme hafifçe ceza vermek istedi. Kat ve kuvvetli cevabıma karşı mecburiyetle meseleyi kanaat-ı vicdaniyeye çevirdiler. Demek onlar da medr-ı mesuliyet bulamadılar. Bu noktayı izah için Afyon mahkeme reisine gönderdiğim istidayı size de ber-yı malmat gönderiyorum.

Elhasıl: Aynı nakarat beş-altı mahkemede tekrar edilmiş ve medr-ı mesuliyet bulamamışlar. Şimdi Samsun savcısı ve sorgusu ve yirmi sekiz seneki nakaratı aynen tekrar ediyorlar: Şahs nüfuz temin için propaganda yapıp dini siyasete let ediyor. Beş mahkemede dört yüz sahife kadar olan cerh edilmemiş müdafaatıma, benim bedelime havale ediyorum. Beni konuşturmaktan ise ona baksınlar.

Said Nurs