Mektup: 107
Eklenme: 4/29/2024 12:00:00 AM

Kurn-ı Hakmin bir kanun-u esassi olan vel teziru vziratun vizra uḣr sırrıyla, Birisinin hatasıyla başkası, hatt kardeşi de olsa mesul olamaz. Şimdi yüz otuz risalede birtek risalenin yüz sahifesinde bir sahife muannid insafsızların nazarında hat bile olsa, o yüz bin sahife olan yüz otuz kitabı mesul edecek dünyada bir kanun var mı? Halbuki bu otuz sene zarfında beş mahkeme aynı kitaplara beraat vermişler. Hem Malatya meselesi münasebetiyle yirmi mahkeme de alkadar olmuştular. O yirmi mahkeme Bir suç bulamıyoruz dedikleri halde ve altı yüz bin nüshası dahilde ve hariçte intişar ettiği halde hiç kimseye zarar vermemesi ve Avrupada en yüksek mektep içinde Nurun dershnesi diye ayırdıkları yerde Hıristiyanlar dahi onları okuması ve lem-i İslmda gayet takdirle intişar etmesi, hatt Pakistanda çıkan es-Sıddık mecmuasının Risale-i Nurun bir risalesini neşredip Diyanet Riyasetine göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir lim ona itiraz etmemesi gibi hakikatler gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakik bir vazifesidir.

Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslmiye gibi, yalnız Türkiyenin din muallimi değil, belki umum lem-i İslma Meşihat-ı İslmiye yerine alkası, nezareti, münasebeti var. lem-i İslm o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslm hükmetlerde o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve lem-i İslmın her tarafında, belki Avrupada takdire mazhar olmuş Risale-i Nur, o Diyanet dairesini hem şerefini muhafaza ediyor. Hem lem-i İslma karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lzım ve zarur olduğunu bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. Onun için biçare Said Nurs ve Nur talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti zaları, hocaları alkadar olmak lzım. T ki, Risale-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraatler verildiği halde intişarına mni olan desisecileri susturmak lzım...

Said Nurs

Mektup: 108

Ankarada bir kardeşimizden As-yı Ms ve Gençlik Rehberini bahane ederek umum Nur Risalelerini almak için gelmişler. O kardeşimiz Ağır Ceza Mahkemesinin As-yı Ms hakkındaki beraat kararını gösterince As-yı Msyı almaktan vazgeçmişler. Buldukları ve götürmek üzere gözlerinin önüne koydukları on kadar Gençlik Rehberinin de üzerine kendileri farkında olmayarak bazı kitaplar koymuşlar. Giderken Gençlik Rehberini de ne kadar aramışlarsa da bulamamışlar. Bu suretle Gençlik Rehberi kendi kerametiyle kendini muhafaza etmiş. As-yı Ms ve Gençlik Rehberi hariç, birer tane aldıkları mecmua ve risaleleri de emniyetten tekrar iade etmişler.

Said Nurs

Mektup: 109

Heyet-i Vekileye ve Tevfik İleriye arz ediyoruz ki:

Şark Üniversitesi hakkında çok kıymettar hizmetinizi Üstadımıza söyledik. O dedi:

Ben hasta olmasaydım, ben de o mesele için vilyat-ı şarkiyeye gidecektim. Ben bütün ruh u canımla Maarif Vekilini tebrik ediyorum. Hem elli beş seneden beri, Medresetüz-Zehra namında Şark Üniversitesinin tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Vanda, biri Diyarbakırda, biri de Bitliste olmak üzere üç tane veya hiç olmazsa bir tane Vanda tesis etmek için, Hürriyetten evvel İstanbula geldim. Hürriyet çıktı, o mesele de geri kaldı.

Sonra İttihatçılar zamanında Sultan Reşadın Rumeliye seyahati münasebetiyle Kosovaya gittim. O vakit Kosovada büyük bir İslm darülfünun tesisine teşebbüs edilmişti. Ben orada hem İttihatçılara, hem Sultan Reşada dedim ki: Şark böyle bir darülfünuna daha ziyade muhtaç ve lem-i İslmın merkezi hükmündedir.

O vakit bana vaad ettiler. Sonra Balkan harbi çıktı. O medrese yeri istil edildi. Ben de dedim ki: Öyleyse o yirmi bin altın lirayı Şark Darülfünununa veriniz. Kabul ettiler.

Ben de Vana gittim. Ve bin lira ile Van gölü kenarında Artemitte temelini attıktan sonra Harb-i Umum çıktı. Tekrar geri kaldı.

Esaretten kurtulduktan sonra İstanbula geldim. Hareket-i Milliyeye hizmetimden dolayı Ankaraya çağırdılar. Ben de gittim. Sonra dedim: Bütün hayatımda bu darülfünunu takip ediyorum. Sultan Reşad ve İttihatçılar yirmi bin altın lirayı verdiler. Siz de o kadar ilve ediniz. Onlar yüz elli bin banknot vermeye karar verdiler. Ben dedim: Bunu mebuslar imza etmelidirler.

Bazı mebuslar dediler: Yalnız sen medrese usulüyle sırf İslmiyet noktasında gidiyorsun. Halbuki şimdi Garplılara benzemek lzım.

Dedim: O vilyat-ı şarkiye lem-i İslmın bir nevi merkezi hükmünde, fünun-u cedide yanında ulm-u diniye de lzım ve elzemdir. çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garpta gelmesi gösteriyor ki, Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir. HAŞİYE-1 Başka vilyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı namına, ulm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türke hakik kardeşliği hissedemeyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teavün ve tesanüde mecburuz.

Şimdi ben zehir hastalığıyla ziyade rahatsız vaziyette ve çok ihtiyarlık sebebiyle elli beş senelik bir gaye-i hayatımı görüp takip etmekten mahrum kaldığım gibi, Ankaraya gidip şark terakkiyatının anahtarı olan bu müesseseye çalışanları ruh u canımla tebrik etmekten dahi mahrum kalıyorum.

Yalnız, otuz beş sene evvel Ebuzziya Matbaasında tab edilen Münazarat ve Saykalül-İslmiye namındaki eserim, elbette Maarif Vekilinin nazarından kaçmamış. Benim bedelime o eser konuşsun. Ben hayatımdan ümidim kesilmiş gibiyim. Fakat o azm üniversitenin temelleri ve esasatı ve mnev bir programı ve muazzam bir tedrisatı nevinden, Risale-i Nurun yüz elli risalesini kendime tevkil ediyorum. Bu vatan ve milletin istikbalinin fedakr genç üniversite talebelerine ve maarif dairesine arz edip bu meselede muvaffakiyete mazhar olan

Tevfik İlerinin bu biçare Saide bedel Risale-i Nura himayetkrne sahip çıkmasını rahmet-i İlhden niyaz ediyorum.

çok hasta, çok ihtiyar, garip, tecrid içinde

Said Nurs