Mektup: 119
Eklenme: 5/4/2024 12:00:00 AM

Üstadımızın köylerde dolaştığına dair çıkarılan uydurma habere karşı bir cevaptır; mcib-i merak hiçbirşey yoktur.

Üstadımız Said Nursnin iki seneden beri misafir bulunduğu Isparta emniyetine bir maruzatımızdır.

1. Üstadımız Said Nurs otuz seneden beri bu Anadolu memleketinde gezdiği bütün vilyet ve kazalarda kendisini zabıtanın bir misafiri olarak telkki etmiş ve zabıta efradı daima dostane ve himayetkrne muamele göstermiştir. Kurnın hakik ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nuru Ispartada otuz sene evvel telife başlayan Üstadımız, hakaik-i imaniyeye gayet tesirli bir surette hizmet etmekle, tamamen hirete müteveccih olan bu hizmetinin dünyev bir fidesi olarak, iman sebebiyle kalblerde fenalığa karşı daim bir yasakçı bırakmıştır. Onun neticesidir ki, syişin teminine vesile olmuştur.

Evet, Üstadımız adalet-i hakikiyeyi ifade eden vel teziru vziratun vizra uḣr yani, Birisinin hatsıyla başkası mesul olamaz yet-i Kurniyesi ve Bir msumun hakkı yüz şerir için dahi feda edilemez gibi düstur-u Kurniye gereğince, yüzde on zlimler yüzünden doksan msumlara zarar vermek, hakik adalete, evmir-i Kurniyeye tamamen zıttır diye her tarafta neşretmiş ve kendisine zulüm yapılmasına karşı millet-i İslmiyenin selmeti için Ben, değil dünya hayatımı, belki hiret hayatımı da feda ediyorum demiş ve demektedir.

Risale-i Nurun hakaik-i imaniye dersleriyle ve bütün mahkemelerde beraati netice veren müdafaalarındaki Kurn hakikatlarla hayat-ı içtimaiyenin uhrev ve dünyev saadetine rehber olan hakaiki ders veren ve dolayısıyla syişin muhafazasına ve emniyet-i umumiyenin teminine en büyük bir vesile Üstadımız olduğu, hayat-ı içtimaiyenin saadetiyle alkadar hamiyetperver zatların tasdikiyle sabittir. Otuz seneden beri müteaddit tetkikler ve mahkemelerin beraat kararları vermesiyle ve şimdi de tamamen serbest bulunmasıyla ve eserleri büyük bir vüsatle her tarafta, Anadoluda ve lem-i İslmın merkezlerinde ve garb memleketlerinin bazılarında yayılarak takdir ve tebriklere mazhar olmasıyla en ince esrarına kadar büyük bir dikkat ve ehemmiyetle her hali tetkik edilen Üstadımızın mcib-i mesuliyet hiçbir hali gösterilememiştir.

Bir tarafta komünizm gibi din, ahlk ve anane aleyhinde olup pek müthiş bir tahribatla yarı Avrupayı, çini istil eden, umum dünyaya karşı müfsid, yırtıcı rejim-i küfrsine mukabil, milletler, devletler mbeyninde tedbir aldıran ve bununla beraber haric, gizli ifsad komiteleri de bu vatan aleyhinde müthiş bir hercümerce çalıştıkları bir zamanda, biz otuz senelik pek hlis ve tesirli geniş bir hizmeti ibraz ederek ve Üstadımız Said Nursnin eserleri olan Risale-i Nur nüshalarından yüz binlerinin intişarıyla ve yüz binleri geçen okuyucularının hüsn-ü halini göstererek ve zabıtaca Nur talebelerinden syiş aleyhinde birtekinin gösterilmemesini şahid tutarak deriz ve katiyen sabittir ki, Risale-i Nur o tahribatçı cereyanı durduran Kurn ve imn bir seddir. İnsaflı zabıta ehli de bu tahakkuk etmiş hakikate şehadet ediyorlar.

İman hizmetinin mnev, uhrev fidelerinden kat-ı nazar, dünyev, millete ait mühim bir fidesini vaktiyle Üstadımız şu suretle ifade etmiştir ki, zaman bunun ne kadar doğru olduğunu göstermiştir. O zaman demiş:

Şimdi bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i hayatiye ve ebediyesi noktasında iki müthiş cereyan var:

Birisi: Şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanının bu vatanı mnev istilsına karşı Kurnın hakikatleri ve imanın nurlarıyla mukabele etmektir. çünkü o dinsizlik cereyanı mnev tahribat nevinden olduğundan karşısında bir mnev mukabele olmalıdır. Hakaik-i Kurniyenin lemetı olan Risale-i Nur mnev tmirci bir atom bombası olarak bu dallet cereyanına mukabele edebilir ve etmiştir.

İkincisi: Bin seneden beri İslmiyetin kahraman bir ordusu ve bayraktarı olan Türk milletine lem-i İslmın advetini izle etmek, Türkler yine eskisi gibi İslmiyetin kahramanıdırlar kanaatini verdirmektir. Bu suretle dört yüz milyon hakik kardeşleri bu millete kazandırmakla saadet-i hayatiyesine en ehemmiyetli bir hizmeti ifa eylemektir ki, Risale-i Nur iman hakikatlerini bu vatanda neşrederek bu azm fideyi fiilen göstermiştir.

Risale-i Nurun bir talebesi, evvelce elinde Nur Risaleleriyle ve oradan çıkardığı mevizelerle şark hudut bölgesinde Rusların o zamanda o havalideki propagandalarını durdurmuştu. Bu suretle, birtek talebe bir ordu kadar vatana, millete ve syişe hizmet etmiştir. Risale-i Nurun gaye ve maksadı tamamen uhrev ve rıza-yı İlh dairesinde imana hizmet etmek olduğundan, netice verdiği sair dünyev iyilikler dolayısıyla, hayat-ı içtimaiyeye ait bir fidesidir.

2. Otuz kırk seneden beri inzivada tecrid, hastalık ve hapis gibi sebeplerle, zaruret olmadıkça insanlarla görüşmeye tahammülü olmadığı için, hariçten gelen dostlarını daima hatırlarını kırarak onları geri çevirmesi ve akşamdan ertesi gününün sabahına kadar hizmetçileri dahi yanına kabul etmemesi öyle bir hakikattir ki, bu kadar zahir ve gözle görünen bu hakikat karşısında başka bir söz söylemeye lüzum yoktur. Üstadımız Said Nursnin eskiden beri bir fıtr seciyesidir ki, inziva ve insanlarla zaruret olmadıkça görüşmemek bir düstur-u hayatı olmuştur. Hatt, hayatta kalan tek bir kardeşini dahi, yakın bir şehirde iken otuz seneden beri görmediği halde, görüşmek için yanına çağırmamıştır. Hem hizmetçileri de akşamdan ertesi gün sabaha kadar şiddetli bir zaruret olmadıkça odasına girememektedirler. Şiddetli hastalığı ve görüşmeye tahammülü olmaması sebebiyle, hariçten gelen çok dostlarının hatırlarını incitip, görüşmeden geri çeviriyor. Üstadımızla otuz seneden beri alkadar olup dostane vaziyet gösteren zabıtaya syiş noktasında Risale-i Nurla pek ehemmiyetli harika hizmeti sabit olan Üstadımızın bütün hali mahkemelerce medr-ı tedkik olmakla hiçbir hali zabıtaca gizli kalmadığından, bazı gizli din düşmanlarının onun hakkındaki uydurmalarıyla otuz senelik bir müşahedeye dayanan müsbet kanaati bozmamak, hukuk-u umumiyeyi temine çalışanların vazifeleri iktizasıdır.

3. Üstadımız hastadır, hatt Cumaya dahi çıkamamaktadır. Ara sıra hava almaya pek ziyade muhtaç oluyor. Bu sebepten, pek nadir olarak kendine mahsus bir odası bulunan ve otuz sene evvel on sene ikamet ettiği Barla Köyüne gider, bir müddet kalır, gelir. Bazan da burada, yaz mevsiminde insanların bulunmadığı, şehrin haricindeki mahallere giderek iki üç saat teneffüs eder, gelir. İhtiyarlığı, hastalığı dolayısıyla yayan yürüyememekte olduğundan ve halkın hürmetkr vaziyetiyle rahatsız etmemesi için bu basit gidip-gelmeyi otomobille yapar. Bunun haricinde hiçbir köye, meskn hiçbir mahalle, hatt otuz senelik dostları bulunan yerlere dahi mezkr sebeplerle gitmiyor. İşte hal ve vaziyet bundan ibarettir. Hakikat-i hal de budur.

Hizmetinde bulunan

Thir, Zübeyir