Hşiye: çok yerlerde neşredilen ve müddenin huzursuzluk ittihamının ademini gösteren ve Ankara Emniyet Umum Müdürlüğüne verilen bir hakikattir.
Nur talebeleri syişçidirler.
syişi muhafaza ettiklerinin delil-i katsi şudur:
Altı vilyetin altı zabıta dairesi, altı yüz bin talebelerin yirmi sekiz sene zarfında haksız muamelelere mruz kaldıkları halde hiçbir vukuatlarını kaydedememeleri, hatt Afyon Savcısının asayiş ittihamına mukabil Üstadımız demiş: Bu yirmi sekiz senede bir tek vukuatı gösterebilir misiniz? Mdem gösteremediniz, nasıl bu ittihamı ileri sürüyorsunuz? Yalnız küçük bir talebenin başka bir meseleden küçük bir vukuatından başka ve altı yüz bin talebeden hiçbir vukuatları olmadığı kat ispat eder ki, syişi Nur talebeleri muhafaza ediyorlar diye Afyonda savcıya demiş ve susturmuştur.
MEKTUP 120
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla.
Aziz kardeşlerim,
Bu defa motorlu kayık içinde Eğirdirden Barlaya giderken denizin dehşetli, emsalsiz fırtınası leyle-i Kadirdeki dehşetli hastalık gibi, zahmet noktasını kaldırıp büyük bir rahmete vesile olduğunu sizlere müjde veriyorum. Altı arkadaşla beraber şehid olmak, yedi ihtimalden altı ihtimalle deniz bize geniş bir kabir olmak için zemin hazırlandı. Fakat o hal altında, mükerrer tecrübelerle yağmurun Risale-i Nurla alkadarlığı ve şimdi çok zamandır yağmura şiddetli ihtiyaç olduğu bu zamanda Risale-i Nurun gizli düşmanlarının tehlikesinden ve geniş plnından kurtulmasına bir işaret olarak o dehşetli hletimiz bir sadaka-i makbule hükmüne geçtiği remziyle, o rahmet-i İlhden gelen emr-i Rahmnyi imtisalindeki iştiyakla yağmurun bir annesi olan bu deniz, o rahmete dair emr-i İlhyi gayet heyecanla ve iştiyakla, acelelikle getirmek için, bir şefkat tokadı nevinden Nur talebeleri olan bizim başımızı tokatla yüzümüzü ve gözümüzü yağmurla okşadı.
Biz bu hleti zahiren hiddet, mnen şefkatkrne okşamak nevinde gördük. Ben daha fırtına ve yağmur başlamadan evvel hiss-i kablelvuku ile, hazine-i rahmete bir anahtar olacak dehşetli ve heyecanlı bir musibet hissettiğimden, mütemadiyen Cevşeni ve Şh-ı Nakşibendin virdini okuyordum. Denizin o dehşeti içinde keml-i şevkle o mübarek denizi kabir olarak kabul ediyordum. Böyle kaza ile vefat eden şehid hükmünde olduğu gibi, şehid de vel hükmünde olmasından, altı arkadaşıma acımadım. Yalnız içinde bulunan çocuğa bir parça acıdım. O kayığın makinesi bozulduğu ve yelkeni de, rüzgr onun aksiyle geldiği için fide vermediğini ve denizin mevcleri de pek büyük, evvel kayığa ve zahiren bize hücum etmesiyle beraber kayığın içine girmediği için, keml-i sabır ve şükürle karşıladık ve slimen sahile çıktık. Elhamdü lillhi al külli hal dedik.
Said Nurs
MEKTUP 121 -
Üstadımız diyor ki:
Ben elli altmış senedir küfr-ü mutlaka karşı imana hizmet etmek ve küfr-ü mutlakın neticesi olan anarşilikten milleti kurtarmak için bütün kuvvetimle iman hizmetindeki ihlsın neticesi olan syişi muhafaza ile, bir cni yüzünden on msumu zulümden kurtarmak için rahatımı, şerefimi, haysiyetimi, hatt lüzum olsa hayatımı feda etmekle, herbir tazyikata, mnsız, lüzumsuz şeylere karşı sabır ve tahammül ettim. İşte, benim otuz kırk senedir bu hizmet-i imaniye için, benim hakkımda habbeyi kubbe yapıp, bir bardak suda fırtına çıkarıp beni tciz ettikleri halde, sırf hizmet-i imaniyenin bir neticesi olan syiş için sabır ve tahammül ettim. Bir misali, beş mahkeme huzurunda hiç benim kıyafetime ilişilmediği halde ve mütemadiyen gezdiğim halde ve hatt İstanbulda mahkememde yüz yirmi polis bulunduğu halde, aynı kıyafetime ilişmediler ve iki ay İstanbulda yaya gezdiğim halde, mümnaat etmediler ve ilişmeye hiç kimsenin hakkı yok.
çünkü, hem münzev, hem de camie gitmiyor ve çarşıda kalabalık yerlerde gezmiyor, yalnız otomobiliyle çıkıyor. İnsanlarla zaruret olmadan konuşmuyor, yalnız teneffüs için dağlar başında ve hli yerlerde geziyor. Şimdi ehl-i dünyanın hiçbir hakkı yoktur ki vaziyetime, hlime ilişsinler.
Bir seyahat münasebetiyle ve otomobili içinde İstanbula en mühim bir mesele-i imaniye için gitmesinden, şimdi İstanbulun bazı resm adamları yirmi cihette kanunsuz bir tarzda kanun namına Üstadımızı bir bardak suda fırtına koparmak nevinden, milyonlar fedakr talebeleri bulunan bir zata sinek kanadı kadar bir ehemmiyeti olmayan bir mesele için resm adamları yanına göndermek olan yüz cihette ehemmiyetsiz, mnsız ve bir habbeyi yüz kubbe yapmak gibi bu şeye karşı Üstadımız diyor:
Madem iman hizmetinde ihls-ı etemle, anarşiliği durdurmakla, syişi muhafaza etmekle sabır ve tahammül gerektir. Ben de bunun için rahatımı, haysiyetimi feda ediyorum. Onları da hell ediyorum.
Üstadımızın bu defa İstanbula gitmesi münasebetiyle İstanbul Müddeiumumliğince ifadesinin alınması için yanına gelen iki memura Üstadımız dedi:
Ben daha evvel bu mesele için mahkemede ifade vermiştim ve mahkeme tahkikat yapmış, neticede beraat vermiş. Başka diyeceğim yok diyerek, Samsun Mahkemesine giden ve İstanbul Mahkemesinde okuduğu ifdtını tekrar söyledi. Hem eskiden aldığı birkaç rapor var ki, hastalığı dolayısıyla başını sarmaya mecburdur ve şiddetli nezleden ve hastalıklardan dolayı istirahate ve tebdil-i havaya ihtiyacı vardır. Daim bir yerde kalması sıhhatine münafidir. Daha evvel lüzum da olmadığı için bu raporları göstermeye tenezzül etmiyordu, lüzum görmüyordu.
Hizmetinde bulunan Nur talebeleri
Thir, Zübeyir, Sungur, Hüsnü, Bayram