Rumuzat-ı Semaniyeyi yazdığım zaman hem çok acele telif edilmiş; hem benim eski mahfuzatıma itimad ederek, takrib iki mikyas yaptım. Onunla, hem eski ulemanın hesaplarına binaen hurufat-ı Kurniyenin icz cihetinde esrarını yazdım. Sonra, meşhur Kamusül-Lügat sahibi Mecdüddn-i Firuzbdinin, el-Mikyas nmındaki tefsir-i meşhur u makbulünün hurufat ve kelimat-ı Kurniyeye dair beyanatına baktık, yüzde doksanı bizim hesabımıza tevafuk etmiş. Yalnız, beş on yerinde muhalefet gördük. Sonra tahkik bir hesap yaptım. Bizimki doğru, onunki matbaaların sehvi olduğu tahakkuk etti. Madem böyle azm yeknlardaki tevafuklarda küçük küsuratlar ve küçük farklar zarar vermez diye, daha tam tamına tahkik bir tarzda bütün Kurnı, bütün hurufatıyla ve kelm ve kelimatıyla hesap etmeye ve letaif-i icziyeyi onunla tam takviye etmeye vakit bulamadım. Zlimler bana vakit bırakmadılar. Ben de o takrib mikyaslarımla ve mahfuzatımla ve eski ulemanın hesaplarına ve Kenzül-Arş duasındaki adetlerime iktifa eyledim.
Mektup: 136
Nazif çelebinin İnebolu hlis kardeşlerimizin namına bayram tebriki ile ve Zülfikarın gayet dikkat ve ehemmiyet ve ihtiyatla devam-ı hizmeti ve Mucizt-ı Kurniyeyi de bitirip zeyillerinden bir kısmını da tamam etmesi ve Abdurrahman Salhaddinin Amerika misyonerlerine dört beş ay okutturduğu As-yı Ms ve Mucizt-ı Ahmediyeyi emin bir vasıta ile bizim nmımıza Cmiül-Ezhere hediye edip göndermesini ve ehemmiyetli bir Nur şakirdi Ahmed Kureyşnin onların makinesinin masrafına yüz banknot vermesini beyan eden bir mektubunu aldım.
Bu kahraman Nazif kardeşimize ve gayet cidd ve sebatkr ve tam alkadar İnebolu Nurcularına ve Ahmed-i Kureyş ve rüfekalarına, hem bayramlarını, hem devamlı hizmetlerini, hem yüksek sadakatlerini, hem Zülfikarın tab ve muvaffakiyetini, hem Salhaddinin Cmiül-Ezherle Medresetüz-Zehranın münasebetini temine çalışmasını ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenb-ı Hak onları muvaffak eylesin. min. Ve hizmetlerini tam makbul eylesin. min.
Mektup: 137
Cmiül-Ezher ulemasına gönderilen iki nüsha benim tashihimden geçmemiş olduğundan, bazı harekeler ve Arab kelimelerde sehivler elbette vardır. Hususan hirdeki arab Hülsatül-Hülsa harekelerinde ilm-i nahivce, başka nüshalarda müteaddid sehivler gördüm. Onun için, tam Arab hocalarının tetkikinden geçmiş birer nüsha As-yı Ms HAŞİYE-1 ve Zülfikardan, münasip gördüğünüz zaman Cmiül-Ezhere göndermekle beraber, onlara yazınız ki:
Nur Risalelerinin Medresetüz-Zehrası, Cmiül-Ezherin şefkatine çok muhtaç bir mahdumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna hedef olmuş bir şakirdidir ve bütün medreselerin başı ve lem-i İslmı daima tenvir eden o büyük Cmiül-Ezherin küçük bir daire ve şubesidir. Onun için, o likadir üstad ve müşfik peder ve hamiyetkr mürşid-i zam, biçare evldına ve şakirtlerine tam yardım etmesini onların ulüvv-ü himmetinden bekliyoruz. O pek büyük üstadımıza takdim edilen iki kitap ise, bir talebe, dersini ne derece anlamış diye akşamda babasına ve üstadına yazıp vermesi gibi, o iki dersimiz, o şefkatli allmelerin nazar-ı müsamahalarına arzedilmiş diye bu mektubu yazarsınız.
Mektup: 138
Pek çok alkadar olduğum ve Risale-i Nurun gayet ehemmiyetli bir merkezi ve az zamanda pek çok Nur işini gören Denizli Hüsrevi ve gayet cidd ve sadık rüfekaları, hususan hkim-i dil ve Muharrem ve Hafız Mustafa ve sairenin namına bayram tebrikiyle, Hasan Feyzinin şiddetli ve tehlikeli hastalığını beyan eden bir mektubu, çok ehemmiyetli bir kardeşimiz olan Muharremden aldım. Kanaat-i katiyem geldi ki, Hasan Feyzi, aynen şehid Hafız Ali (rahmetullahi aleyh) gibi, benim musibetimin kısm-ı zamını kendine alıp mnev bir fedakrlık eylemiş. Hafız Ali, benim bedelime birkaç emare ile berzaha gittiği gibi, bu Hasan Feyzi de aynı hastalığım zamanında, aynı vakitte, aynı müddette, aynı tarzda, aynı sıkıntılı dışarıya çıkmamakta tevafuku kuvvetli bir emaredir ki, bana çok acıyan ve şefkat eden o kardeşimiz, mnen hastalığımı kısmen kendine aldı. Bu dört cihetle tevafuk içinde yalnız bir fark var. Benimki zehirden, tesemmümden, onunki soğuktan gelmiştir. Elbette Hastalar Risalesi bizim bedelimize onu tesell edip iyadetül-mariz gibi keyfini sormuş ve hastalıktaki büyük sevaplar ve sıkıntılarını sürura kalbetmiş. Cenb-ı Hak, şifa-i cil ihsan eylesin. min.
Mektup: 139
Bir zaman Barlada temsil için yazdığım bir risalede, İki adam İstanbula gidecek. Birisinin yüzde doksan dokuz dostu İstanbuldadır. Onun için oraya iştiyakla gider. Öteki, onun aksi, il hir... melinde birşey yazılmış.
Şimdi, aynen bu hastalığımın ihtarıyla geçmiş zamana geçtim ve o zamanlarda hayatımı geçirdiğim memleketlerde de hayalen gezdim. O şirin hayatımın devirlerinde, her memlekette yüz dostumdan ancak bir ikisini görebildim. Ötekiler, berzah memleketlerinde... Hatt kendi Nurs köyümde, bir tek amucazadem ve talebem Molla Davud da (r.h.) eski ahbaplarım, akrabalarım yanına berzaha gittiğini gördüm. Yirmi seneki ayrı ayrı ikinci vatanım sayılan Barla, Kastamonu gibi yerlerde, üç kısım dosttan ancak iki kısmını gördüm; ötekiler de gitmek üzeredirler.
Bu hayal hakikate binaen, hakikaten Nurların ışığıyla nurn gördüğümüz berzaha gitmek, bana değil ağır gelmek, belki bir iştiyak verdi. Benim bedelime hem vazifemi görüp, hem sevap kazandıracak yüzer Hüsrevler, Tahirler, Mustafalar, Nazifler, Osmanlar, Abdurrahmanlar, Aliler, Sabriler, Feyziler, Ahmedler, Mehmedler, Atıflar, Mustafalar, Sadıklar, Osmanlar, ve hkez, Nurların bahadırları dünyada arkamda kaldıkları, ölümü bana çok hafifleştiriyorlar. Yalnız günah cihetinde ölüyorum, hasenat cihetinde yaşıyorum diye Allaha hadsiz şükrediyorum.